Yeni Yol Partisi Grup Toplantısında konuşan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cumhurbaşkanı sıfatını bıraktığını, parti başkanı sıfatıyla hareket ettiğini söyledi. Arıkan, "Sayın İmamoğlu hakkındaki sürecin geleceğin cumhurbaşkanına yönelik olarak gösterilmesi de yanlıştır, herhangi birine dair adli soruşturma süreci olarak görülmesi de yanlıştır. Gelinen noktada tutuklama artık bir tedbir değil, tehdit mekanizmasıdır. Tarafsız yargı ise artık bir mizan değil, mizah konusu olmuştur. Birkaç gündür sosyal medyada gizli tanık mizahına şahit oluyoruz. İçinde bulunduğumuz bu adaletsiz süreç, gizli tanıklık konusuna da şüpheli yaklaşmamıza sebep oluyor. Neticede eğer hakimler ve savcılar bağımsız karar alabilmiş olsalardı, elbette gizli tanık konusuna da kimse şüpheyle bakmazdı. Eğer güvenilen bir hukuk sistemimiz olsaydı elbette bu şakalar yapılmazdı. Çok kötü yürütülen bir süreç sonunda diyoruz ki, ne hiçbir sorun yok parafı atabilecek ne de mutlak suçlu mührü vurabilecek kadar bilgiye sahip değiliz. Nitekim bugün 24 belediye kayyumda, bir milletvekili cezaevinde, bir genel başkan cezaevinde, sayısını bilemediğimiz birçok gazeteci ve akademisyen cezaevinde. En son Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul’un belediye başkanı ve ekibi de cezaevinde" dedi.

Arıkan'ın açıklamalarından öne çıkanlar;

Bakanlarımızın, valilerimizin, kaymakamlarımızın kamu yöneticisi değil de parti üyesi gibi davranmalarını hayretler içerisinde izliyoruz. Bu tavrın kaybedeni üzülerek ifade ediyorum milletimiz, memleketimiz olacaktır. Hiç kimse bizden oluşturulan gündemin doğal işletilen sürecin makul gelinen noktanın adil olduğunu inanmamızı beklemesin. Çünkü bu süreçte eğer ki hakikatin ortaya çıkması için değil, hükümete rakip çıkılmaması için kullanılıyor. Kamuoyunda böyle bir şüphe ve kanaatin olduğunda hep beraber müşahede ediyoruz. Sayın İmamoğlu hakkındaki sürecin geleceğin cumhurbaşkanına yönelik olarak gösterilmesi de yanlıştır herhangi birine dair adli soruşturma süreci olarak görülmesi de yanlıştır. 

''HAKİMLER VE SAVCILAR BAĞIMSIZ KARAR ALABİLSELERDİ, GİZLİ TANIK KONUSUNA KİMSE ŞÜPHEYLE BAKMAZDI''

Gelinen noktada tutuklama artık bir tedbir değil tehdit mekanizmasıdır. Tarafsız yargı ise artık bir mizan değil, mizah konusu olmuştur. Birkaç gündür sosyal medyada gizli tanık mizahına şahit oluyoruz. İçinde bulunduğumuz bu adaletsiz süreç gizli tanıklık konusuna da şüpheli yaklaşmamıza sebep oluyor. Neticede eğer hakimler ve savcılar bağımsız karar alabilmiş olsalardı, elbette gizli tanık konusuna da kimse şüpheyle bakmazdı. Eğer güvenilen bir hukuk sistemimiz olsaydı elbette bu şakalar yapılmazdı. Çok kötü yürütülen bir süreç sonunda diyoruz ki ne hiçbir sorun yok parafı atabilecek ne de mutlak suçlu mührü vurabilecek kadar bilgiye sahip değiliz.

''KENDİ KAMBURUNUZU GÖRMEYİP BAŞKASINA 'DÜZ YÜRÜ' DEMEKTEN VAZGEÇİN''

Ne var ki bugün Türkiye'de hem de Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında tarihimizin en büyük adalet ve kalkınma krizleri yaşanmaktadır. Nitekim bugün 24 belediye kayyumda, bir milletvekili cezaevinde, bir genel başkan cezaevinde, sayısını bilemediğimiz birçok gazeteci ve akademisyen cezaevinde. En son Türkiye'nin en büyük şehri olan İstanbul'un belediye başkanı ve ekibi de cezaevinde. Ama bütün bunların yanında bildiğimiz başka gerçekler de var. Ankara'yı parsel parsel satanlar dışarıdalar. Rıza Zarrab'tan milyonluk rüşvet alanlar dışarıdalar. Bavullarında külçe külçe altınla yakalanan milletvekilleri dışarıdalar. Kendi bakanlığına dezenfektan satanlar dışarıdalar. Yunus Emre Enstitüsü’nü soyanlarda dışarıdalar. Kartalkaya otel yangınının en büyük sorumlusu bugün hala bakanlık koltuğunda oturmakta maalesef. Eğer gerçekten derdiniz yolsuzluksa eğer gerçekten derdiniz yetim hakkını korumaksa kendi kamburunuzu görmeyip başkasına ‘düz yürü’ demekten vazgeçip şu sorulara cevap verin. 800 milyon dolara mal olduğu söylenen Ankapark’la ilgili hangi soruşturmayı başlattınız, hangi savcıyı görevlendirdiniz? Bu milletin 128 milyar dolarını buhar edenlerle ilgili hangi incelemeyi başlattınız? Hangi soruşturmaya başladınız, hangi savcıyı görevlendirdiniz?

''BEŞİKTAŞ BELEDİYESİ’YLE AYNI ŞİRKETTEN İHALE ALAN ELAZIĞ BELEDİYESİ İÇİN HANGİ İNCELEMEYİ BAŞLATTINIZ?''

Size ilginç bir hadise anlatacağım. Sonrasında bu soruları sormaya devam edeceğim. Bu hadise, 2 belediye, 2 ihale, 2 belediye başkanı, 1 tane de şirketten oluşuyor. Elazığ Belediyesi'nde bir ihale yapılıyor. Bir şirket 82 araç için 3 yıllık kira bedeli olarak 530 milyon liraya ihaleyi kazanıyor. Oysa aynı araçları satın almak isteseniz ödeyeceğiniz bedel sadece 100 milyon lira. Böylesine büyük bir şaibe var ortada.

Diğeriyse Beşiktaş Belediyesi. Onlar da bir ihale yapıyorlar. Elazığ Belediyesi'ne ihaleye giren aynı şirket, Beşiktaş Belediyesi'nde de ihaleye giriyor, onu da kazanıyor. Aynı isimler, aynı şirket, aynı usulle 2 belediyeden 2 ihale alıyorlar.

İlginç olan ne biliyor musunuz? Beşiktaş Belediye Başkanı, o şirket ve o ihale yüzünden tutuklanıyor ama Elazığ Belediyesi'ne, savcılığa burada yolsuzluk var, şaibe var denilmesine rağmen, böyle bir dilekçe verilmesine rağmen, gizli bir tanık tarafından ifade verilmesine rağmen hiçbir adım atılmıyor.

Peki ne fark var? Tek bir fark var arkadaşlar. Birisi iktidar belediyesine ait bir belediye, birisi muhalefet belediyesine ait bir belediye. Şimdi soruyorum. 100 milyona alınabilecek temizlik araçlarını 500 milyona, 3 yıllığına kiralayan Elazığ Belediyesi için hangi incelemeyi başlattınız, hangi soruşturmayı başlattınız, hangi savcıyı görevlendirdiniz?

''NE ASKERİ NE SİVİL VESAYET TEK ÇIKAR YOL VAR O DA ADALET''

Bugün muhalefete karşı yürütülen operasyonlar yetim hakkını korumak için değil, siyaseti dizayn etmek için yapılıyor Biz bunu reddediyoruz. Dün ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar var diyenler bugün tüm kararları hem de tekerlerine geçirmenin mücadelesi içindeler maalesef. Biz de diyoruz ki ne askeri ne sivil vesayet tek çıkar yol var o da adalet, adalet, adalet diyoruz. 

''ERDOĞAN'IN TRUMP'LA TELEFON GÖRÜŞMESİ BÖLGEMİZİN VE SİYASETİMİZİN DİZAYNI HAKKINDA ŞÜPHELERİMİZİ ARTIRIYOR''

İstanbul Belediye Başkanı gözaltına alınmadan önce Erdoğan'ın Trump'la yaptığı telefon görüşmesi hem bölgemizin hem de siyasetimizin dizaynı hakkında şüphelerimizi ve endişelerimizi arttırmaktadır. 16 Mart'ta henüz daha bu olaylar başlamadan önce Sayın Erdoğan'la Trump arasında bir telefon görüşmesi gerçekleşti. Amerika’nın Ortadoğu Özel Temsilcisi bu görüşmeyi 'Türkiye'den çok sayıda iyi ve olumlu haber geldiğini ve bunun önümüzdeki günlerde haberlerde görüleceğini' söylemişti. Bu açıklamaların ardından Türkiye'de yeni bir dönem başladı. Aynı anda Türkiye'nin F35 programına yeniden dahil edilme planları ve ekonomik yaptırımların ortadan kaldırılması gibi meseleleri gündeme gelmesi elbette tesadüf değildir. Türkiye'de yaşanan hukuksuzluklar karşısında AB ülkeleri tepki gösterirken ülkemizdeki her olayla alakalı yorum yapan Amerika'nın bu sefer 'ülkelerin iç işlerini karışmıyoruz' demesi üzerine dikkatli durulması gereken hususlardan biridir.

Gazze, Suriye, İran, yeni çözüm süreci ve bu yeni yaşananlar birbirinden bağımsız düşünülemez. Yeni düzen kurulurken iktidar kendi koltuğunun bekasını mı yoksa devletimizin geleceğini mi düşünmektedir? Suriye'deki İsrail işgaline karşı sessiz kalmasının sebebi bu gelişmeler midir? En önemlisi de yaşanan hukuksuzluklara karşı Amerika'nın sessiz kalması için Türkiye neleri görmezden gelmiş, nelere sessiz kalmıştır? Bu soruların cevabını bekliyoruz.

Kaynak: Haber Merkezi