İyi ve Doğru Şeylerin Bir Bedeli Vardır, Kötü ve Uydurma Olanların İse Sadece Ücreti Vardır

Dünyada yapılan hiç bir haksızlık karşılıksız kalmaz, kalmamalı da. Mutlaka gününde ve zamanında ödenir karşılığı. Dişe dişe, göze köz, kana kan gibi. Ancak kan davasına dönüşürse durum değişir. Nitekim temelinde ihanet ve nefretin olduğu davalar bile devam eden kalıcı kan davasına dönüşmeyi haketmezken, yanlışlıkla olanlar çok daha kolay affedile bilir. Bir barış, bir sarılma, bir el sıkışma ya da bir bedel ile her şey yoluna koyulur. Yani affedilmeyecek, unutulmayacak hiç bir kavga, hiç bir haksızlık yoktur. Sadece fırsata dönüştürülenler hariç!



Ermeni Soykırımından Pinokyo bahsedecek olsaydı, herkes Pinokyo yerine düz bir oklava görürdü...

Bir kavga, bir facia nasıl fırsatçılığa dönüştürüle bilir?

İsrail 2. dünya savaşında ölen ve öldürülen 6 milyon Yahudi için Almanya’dan 50 yılda 60 milyar dolar tazminat aldı. İsrail devleti Holokost bedeli olarak sadece 60 milyar dolar almış olmayıp aynı zamanda tüm Avrupa liman, havaalanı ve gümrüknoktalarında indirimli imtiyazlı müşteri statüsünü de almıştır. Ancak bunlar yetmezmiş gibi İsrail hükümeti 2005'de Almanya'dan, soykırımdan kurtulanların yakınları içinde henüz ölmeyip yaşayamaya devam eden yaşlıların olduğunu, dolayısıyla onların bakımını üstlenen İsrail Devletine ilave 100 milyon dolar tazminat ödenmesi gerektiğini taleb etti. Almanya itiraz etse de o parayı tıpış tıpış ödedi. Dikkat ediniz, her ne zaman Alman politikacılar Yahudi Soykırımından bahsetseler mutlaka ''Kıymetli, değerli Yahudi halkı'' diye söze başlarlar. Çünkü olay Almanlara çok pahalıya patlamıştır. Yani kara mizah yapan, ya da karikatürist eleştirmen birisi çıkıp ‘’Yahudinin ölüsü dirisi kadar para eder’’ derse etik olmamakla birliktedoğru söylemiş olur. Tıpkı sokakta sokak jargonuyla haykırılmış bir ülke gerçeği gibi.

Vefat eden yahudilerin yakınlarına değil İsrail'e ödenen soykırım tazminatı kötü bir örnek oldu

Ermeni lobisi ve Ermenistan’ın soykırım iddialarının arkasındaki ilham kaynağı hiç şüphesiz Yahudi Holokostu ve tazminatıdır. Nitekim İsrailden önce ve sonra yapılmış her hangi bir katliam için henüz ne bir tazminat alan ne de soykırım damgası yiyen olmamıştır. İsrail’in 6 milyon Yahudi için 60 milyar dolar tazminat aldığına bakılırsa Ermeni lobisinin 1.5 milyon Ermeni öldü iddiasıyla 15 milyar dolar isteyeceği, ayrıca İsrail 50 yıl için 60 milyar dolar almışsa, Ermeni lobisinin 100 yıl için 30 milyar dolar isteyebileceği Ermenistan’da muhalefetinden iktidarına, yazarından gazetecesine kadar bir çok kişi tarafından konuşulan, soykırım itirafından sonra uygulanacak gündem maddesidir. Geçtiğimiz sene Ermenistan devlet bütcesinin 3.2 milyar dolarolduğuna bakılırsa 30 milyar dolar tazminat parasıyla ülke ekonomisine 10 yıl çağ atlatılır. Kısa ve öz söylemek gerekirse Ermenistan hükümeti ve lobisi çok kötü bir şekilde İsrail’I örnek alıyor. Belki de bu yüzden Azerbaycan’da Ermenilerin kötü bir taklitçi ve tarih hırsızı olduğunu söylemekteler.

Soykırımınedir? Uluslararası bir tanımlaması var mıdır?

Soykırım, ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum ya da başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, yok edicilerin çıkarları doğrultusunda önemli sayıda ve düzenli biçimde yok edilmeleridir. Tam tanımı soykırım konusunda çalışan akademisyenler arasında değişim gösterse de, 1948’de BirleşmişMilletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde (SSECS) hukuksal bir tanımı bulunmaktadır. Sözleşmenin 2. maddesi soykırımı “ulusal, etnik, ırksalve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşamkoşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması; [ve] çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi.” şeklinde tanımlar. (Vikipedi)

Soykırım'ın gerçek suçluları: Emperyalist Güçler

Tarihte savaşın yaşandığı yıllarda ve bölgelerde her zaman soykırımları yapılmıştır. Günümüzde IŞİD’in kendisi gibi düşünmeyenlere, Beşir Esad’ın muhalif sünnilere, Amerikan ordusunun Irak ve Afgan halkına yaptıkları, dün Karabağda, Hocalı’da Ermenilerin Azeri sivillere, Bosna’da Saraybosna’da, Serebrenitsa’da Sırpların Müslüman Boşnaklara yaptıkları katliamı takipeden birer soykırım örnekleridir. Ruanda’da1994 yılında ve 1980’lerde yaşanan katliamın rakamsal boyutu ise kan dondurmakta. Tutsi ve Hutu kabilesi arasında yaşanan nöbetleşen katliamda 8 yüzbin insan katledildi. Yaşanılan tüm katliamların ortak bir yanı her zaman emperyalist güçlerin ya doğrudan ya da görünmez eliyle yapılmasıdır. İşte soykırım suçlamasının ve sonucunda ödenilen tazminatların arka planındaki herşeyi açıklayan kilit kelime tam olarak şudur: Emperyalist Güçler!

IŞİD, Esad, ABD ordusunun Ortadoğu’da yaptığı katliamların tek bir açıklaması var: Emperyalist güçlerin çıkarları. Karabağ’da ve Bosna’da yaşanan soykırım da Emperyalizmin farklı şekilde tezahürü olan Sosyalist SSCB’nin işgal ettiği topraklardan çıkarılmayı hazmetmemesiydi. Aynı şekilde 1864’de 1 buçuk milyon Çerkezin sürüldüğü Büyük Kafkas Sürgününden önce 5 yüz bin Ubıh halkının Ruslar tarafından katledilmesi de Emperyalist çıkar uğruna yapılmasıydı. Kuzey ve Güney Amerika’da yok edilen milyonlarca kızılderili de işgalci Emperyalizmin soykırım kurbanlarıdır. Avustralya’da Aborijinlere yapılan katliam da Emperyalist düşünce ve çıkarın ürünüydü. Kuzey Afrika’da Fransız ve İtalyanların katlettiği yüzbinlerce Osmanlı tebaası Müslüman Faslı, Tunuslu, Cezayirli ve Sudanlılar da Emperyalist amaç uğurunda soykırıma maruz kaldılar.

Rodezya’da, Ruanda’da kısacası Afrikanın hakim oldukları her noktasında Almanların, Fransızların, Belçikalıların elmas ve altın uğuruna katlettikleri binlerce zenciye yapılanlar katliam değil de ne idi. Portekizliler ve Hollandalıların Endonezya’da, Filipinlerde yaptıkları Emperyalist Sömürgeciliğe hizmet eden soykırımın ta kendisiydi. Komunist Lenin’in, Stalin’in, Mao’nun, Pol Pot’unkendi ülkesinin halklarına yaptıkları da bir soykırımıdır. Hangi yüzyılda olması hiç bir şeyi değiştirmiyor. Hatta henüz soykırım tartışmasına açılıp açılmaması da soykırım gerçeklerini değiştirmiyor.

Soykırım ile Türkiye'den istenen ne?

Sorun şu ki Türkler soykırımı yapmamalarına rağmen Emperyalist güçler tarafından Ermenilerin piyon olarak kullanıldığı bir suçlamayla karşı karşıyalar. Ermenilerin adına çok üzülüyorum! Ancak katliam yapıldı bahanesiyle değil. Kullanılan bir toplum oldukları için üzülüyorum ve kesinlikle Allah hiç bir ulusu onların durumuna düşürmesin diyorum. Yüz yıl önce Ruslar, Fransızlar ve İngilizler Ermenilerin dirisini Osmanlıya karşı kullandıkları gibi bugün de aynı ulusun ölüsünden nemalanmaya çalışıyorlar. Yani kullanılmak bu yüzden çok kötü bir şey.

Peki nasıl oluyor da Rusya, Fransa, İtalya, İngiltere, Belçika, Portekiz, Hollanda, ABD ves. gerçek soykırım suçluları kendi yaptıklarını unutmuş gibi Türkiye’yi soykırım suçlusu göstermeye çalışıyor, katliam damgasıyla itiraf ve kabullenmeye uğraşıyorlar. Teker teker, ülke ülke her birinin ayrı bir çıkarı ve amacı vardır, açıklayayım.

Türkiye'yi soykırımla suçlayanların asıl amaçları ne?

Rusya kendisi başta Çerkesler, Ubıhlar, Çeçenler ve Azeriler olmak üzere kendi vatandaşı da dahil son yüzyılda 20 milyondan fazla insana soykırımı yaptı, ancak soykırım yaptıkları ulusların kalan bireylerini de asimilasyona tabi tuttular. Halkların kardeşliği gibi koca bir sosyalist yalanıyla yaşananları törpüleyerek unutturdular. Yani soykırım yaptıkları hiç bir ulusun günümüz bireyinde Rusya’ya ve Ruslara karşı topyekün nefret, kin, intikam kalmamıştır. Asimilasyon politikası o kadar başarılı olmuştur ki hala bağımsız olmalarına rağmen eski SSCB rejimini özleyenler vardır. Rusların Ermenileri bu kadar desteklemesine gelince, özel nedenleri vardır.

Rus– Türk savaşlarının çıktığı zamandan bu yana yaklaşık 300 yıldır Ruslar kendi slav ırktaşları olan beyaz Ruslar, Ukraynalılardan daha çok güvendikleri, faydalandıkları tek ırk Ermenilerdir. Kuzey Karadeniz kıyılarında Osmanlıya karşı hiç bir yerli halktan destek alamayan Ruslar Kafkasya’ya gelince Ermenilerden ummadıkları desteği görmüşlerdi. Hem de iddia edilen soykırımdan 50 sene önce. Ancak Milleti Sadıka deyip güvendiği Ermeniler Osmanlıyı sırtından bıçaklayıp işgalci Ruslara sattığı günden onlara karşı olan tutum değişmeye başladı. Aslında Ruslara yardım eden Ermeniler Rusya'nın kesinlikle zafer kazanacağından, Osmanlıyı kalıcı bir yenilgiye uğratacağından emin olmasalardı belki bu denli açık aşikar ihanete sapmayacaklardı. Erzurum, Kars, Ardahan’ın işgal edilip sonra tekrar Osmanlıya bırakılması ve Rusların geri çekilmesi sonucunda Ermeniler kendi kuyularını kendileri kazmış oldular. Dolayısıyla Rusların onlara işgal ettikleri topraklarda Bağımsız Büyük Ermenistan kurma sözü boşa çıkmış oldu. Fakat Ruslar daha sonra SSCB’nin kurulmasıyla Azeri toprakları üzerinde şimdiki Ermenistanı yani Küçük Ermenistanı kurarak Ermenilere verdikleri sözün % 50’lik kısmını tutmuş oldular. İşgal edilen Karabağ toprakları ise Ermenilere verilen vaadin geriye kalan kısmının % 25’lik bir hissesidir. Ve sanırım kalan % 25’lik vaad ise Rusyanın Ermeni Soykırımını tanıması ve kabul ettirmesinden ibarettir.

Fransa’nın Ermeni Soykırımını tanıması ve tanıttırma çabasının arkasında da benzeri vaadler bulunmakta. Fransa tarihi boyunca asla Osmanlıya olan düşmanlığından vazgeçmemiş, her zaman rakip tutumunu devam ettirmiştir. Ruslar coğrafi nedenlerden Ermenileri müttefik edinmişlerse, Fransızlar da Gregoryen mezhepli Ermenileri Katolikleştirerek kendi amaçları doğrultusunda kullanmışlardır. Yani Ruslar gibi Fransızlar da Ermenileri Katolikleştirerek kendi saflarına çekmek için aynı vaadlerde bulunmuşlardı: İşgal edilecek Osmanlı topraklarında Büyük Ermenistan devleti kurmak. Dolayısıyla günümüz Fransası için Ermeni Soykırımını tanımak ve tanıttırmak Ermeni halkına verilen fakat gerçekleştiremedikleri vaadin bir kapak çalışmasıdır. Peki kendisi Cezayirli, Faslı, Tunuslu Müslümanlara soykırımı uygulayan Fransa neden bugün katliamla suçlanmıyor ya da tazminat istenmiyor? Cevabı soykırım yapılan ülkelerde saklı. Cezayir, Fas, Tunus hepsinde bir Fransız kültürü esareti yaşanıyor. İnsan medeniyetine, kültürüne taptığı, esiri olduğu birini nasıl soykırımla suçlaya bilirki? İşte Fransız asimilasyonu budur. Ayrıca ''bana soykırım yaptın, ver tazminatı'' demek düzenli, sistemli, oturmuş devletin yapabileceği bir iştir, oysa bugün Kuzey Afrika’da hangi ülkede düzen olduğu söylenebilir ki?

Aynı durum İtalyanın soykırım yaptığı Libya için de geçerli. İtalyanların Libya’da yaptığı soykırımı bu gün hangi Libyalı iddia ve ispat edebilir ki? Hangi Libyalı Kaddafiye olan ihanetinden sonra, hangi yüzle İtalyanın karşısına dikile bilir ki? Ya da zamanında Kaddafi bile akıl edip İtalya’yı Soykırım yaptığı için mahkemeye vermediyse bugün Türkiye’nin ve Türklerin Ermeni soykırımını kabul eden İtalyanlara ''sen katliam yaptın'' iddiasını kim ciddiye alır? Hangi Libyalı seni kendine sözcü yaptı derlerse kaç Libyalı yanımızda durur?

İngiltere’ye gelince, sen seni öldürmeye gönderdikleri Anzakların heykelini yapıp, kahramanca çarpıştık helal olsun dedikten sonra, ''İngiltere, katilsin, asıl sen soykırımı yaptın, bu gün beni katliamla suçlayamazsın'' dersen sana demezler mi bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Hani biz dosttuk, kahramandık, ayıp oluyor ama şimdi! Öyle derlerse de ''kusuruma bakma, kızgınlığıma geldi'' deyip özür dilemez miyiz?

Belçika, Hollanda ufak ülkedir, biz büyük devletiz canım, onlarla mı uğraşacağız demiş geçmişiz çoktan. Avuç içi kadar bir ülke, ayrıca Türk toplumunun yoğun yaşadığı ülkedir Belçika, sıkıntı gelmesin de demişizdir. Portekizle doğru dürüst ilişkilerimiz bile yok, onlara hangi sitemimizi nasıl dinletiriz ki?

Nereye kadar, ne zamana kadar?

ABD’ye gelince… Yok ben gelmiyeyim ABD’ye, mevzu boyumu ve kilomu aşıyor. Ama siz tahmin etmişsinizdir söyleye bileceklerimi. Ben onun yerine ayrı bir şey söyleyeceğim. Şu bir gerçek ki, Ermeniler için Türkiye Cumhuriyeti asla sevdikleri iyi bir ülke, iyi bir rejim olmadı. Hatta Cumhuriyetçiler her ne kadar hilafeti kaldırıp, Türkiye Cumhuriyetini Osmanlı Devletinden ayrı tutsalar da, Osmanlıyla ilgili hiç bir şeyi miras kabul etmeyip kendilerini geçmişi olmayan 20. yüzyılda anasız babasız doğan biri gibi görseler de Ermeniler asla sizin gibi düşünmediler! Onların gözünde Osmanlı Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti sevmedikleri, düşman belledikleri ailenin iki ayrı bireyi gibi oldu hep. Ermeniler için Cumhuriyet en fazla kötünün iyisi oldu hep.

Öyle olmasaydı, bu gün çıkıp gazeteleriyle, vakıflarıyla, önde gelen kurum ve kişileriyle Diasporaya, Fransa’ya, Rusya’ya lanet okur, ‘’Sizin vaadinizle kandırıldık, Allah belanızı versin, yeter artık kullanmayın bizi. Bize her ne olduysa atalarımızın ihaneti yüzünden oldu’’ derlerdi. Madem tarihle ve geçmişle yüzleşmek gerektiğini savunuyorlar, o zaman kendi ihanetleriyle de yüzleşmeliler. Tarih en yeniden başlanarak en eskiye doğru okunur. Milattan önce sıralaması olduğu gibi. Ve Türkiye topraklarında oturup bu ülkenin suyunu içip havasını soluyan ancak vefadan çok ihanet duygusuyla soykırım göz yaşı dökenlerde azacık vicdan, azacık dürüstlük olsaydı sadece Ermenilerin yaşadığı acılara değil, Ermenistan’da yaşayan ırktaşlarının yaptığı acılara da mendil çıkarırlardı. Gerçekten insanlık adına bir daha böyle bir acının yaşanmasını istemeselerdi Ermenilerin 1905-1907’de (200.000) 2 yüz bin, 1918’de 50 bin, 1990 – 1995’de Karabağda özellikle Hocalı’da Azerilere yaptıkları soykırımı da kınarlardı. Burdakiler belki duymamış ola bilirler, ancak 1918 31 Martında sizin ırktaşlarınızın kadın çocuk demeden Azerbaycan Kuba'da, Şamahi'de, Baküde toplu katlettikleri yüzlerce insanın toplu katliam mezarlıklarında hala çığlıkları yankılanmakta, yakılmış vücutların kemikleri sızlamakta. Acıya ve zulme ürpermek, gerçekten onun bir daha asla hiç bir ırkın, ulusun başına gelmemesini istemekle ispat edilir. Hocalı'da tüm akraba ve yakınlarını Ermenilerin yaptığı katliamda kaybeden, hiç kimsesi kalmayan Azeri Aslı Memmedova gibi. ''Ben böyle bir acıyı hiç kimse hatta bu katliamı yapan Ermenilerin kendileri bile yaşasın istemem!'' diyor. Youtube linkinden canlı izleye bilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=6fdGiNv397g

Ne yapmak lazım?

Son olarak Türkiye’ye düşen bu güne kadar sergilediği dürüst tavırlarına yani arşivlerini belgeleriyle açık tutmaya devam etmektir. Yapacak başka bir şey yoktur. Türkiye yeniden organik gerçek gücüne kavuşana kadar aynı ülkeler aynı bildikleri havayı çalmaya devam edecekler. Ermeni vatandaşlarımızı ise azacık düşünmeye davet ediyorum. Küçük Ermenistan'dakilerin açlıktan nefesleri kokuyor iken, Suriye, Lübnan’daki ırktaşlarınız savaşın ateşiyle kavruluyor iken, Avrupa ve Amerika'dakiler sizin rahatınızı kendi çıkarları uğuruna hiçe sayıyor iken siz cennet Türkiye’de huzur içinde keyif sürüyorsunuz. Göçmen kamplarında yaşam mücadelesi verenlere, Türkiyeden Kuzeyde, Güneyde, Doğuda ülkeleri ateş içinde yanıyor iken Türkiye’de güneşlenip serinlenenlere gıpta eden yüz binlerce, milyonlarca yabancıya sorun TC vatandaşı olmanın nasıl kıymetli bir nimet olduğunu. Onları bıraktım, Emniyet Yabancılar şubesinde ikamet için kuyrukta bekleyen Ermenistan Ermenilerine sorun Türkiye Cumhuriyeti'nde ikamet etmenin ne demek olduğunu.

Bu topraklar, bu ülke üzerinde gezenlerden tek bir şey ister, o da Vefa ve Sadakat! Vefa ve sadakat yoksa ihanet vardır demek. İhanet hainlerin bileceği bir iştir. El ele verip bu ülkede yaşayan tüm vatandaşlarla birlikte hainlerin ihanetini bir paçavra gibi yüzlerine vuralım. Acılar başkaları tarafından kullanılmasın, ölüler ve aramızda olmayanların ruhları başkalarının politik çıkarlarıyla mezarında incinmesin. Unutmayalım, topraklarını işgal etmek için gelen Anzaklara heykel dikip o da bir kahramandır diyen bir toplum hangi ihaneti affedip, olur böyle şeyler, takmamak lazım diyemez ki??? Olur olur, bu halk, bu topluluk her şeyi affeder, hatta ihaneti bile! Yeter ki ufak bir samimiyet, temiz niyet gösterilsin!