8 Aralık 2024'te 54 yıllık Esed, 61 yıllık Baas rejiminin son bulmasıyla Suriye'de yeni bir döneme geçiliyor.
Suriye'nin özgürlüğü için mücadele veren muhalif grupların öncü isimlerinden HTŞ lideri Ahmet el-Şara Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanması ve demokratikleşme sürecinin hızla nihayete ermesi için yoğun çalışmalar yürüttüklerini söyledi.
"İNTİKAMSIZ BİR ZAFER"
Yeni Şafak gazetesinden Yasin Aktay'a açıklamalarda bulunan Ahmet el-Şara, "Öldürmek için savaşmıyoruz, adaletsizliği insanlar için ortadan kaldırmak için savaşıyoruz. Allah’tan bunu diledik. İntikamsız bir zafer. Çünkü devrimci ahlakını kaybederse her şeyini kaybeder. Şükürler olsun başardık" ifadelerini kullandı.
"ZAFER KAZANIRKEN MERHAMETLİYDİK"
Ahmet el-Şara, Aktay'a verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı:
"İslam ahlakına, Müslüman ahlakına sahip olmalıyız. Müslümanlar askerlik görevini yerine getirirken savaş durumunda bile ahlaklı davranmak durumundadırlar. Birçok insan suçsuz. Rejimin yaptığı şey de buydu, On dört yıl boyunca rejimin yaptığı şey de buydu. Köylerimizi bombaladılar ama biz rejime ait köyleri bombalamıyoruz. Neden? Çünkü onların hiçbir suçu yok. Rejime gelince, kasıtlı olarak altyapıyı bombalıyordu, hastaneleri bilerek bombalıyordu, evleri, çocukları, kadınları bile isteye bombalıyordu ve bunu televizyonlarda canlı olarak izleyebiliyordunuz. Bu devrimde, halka karşı nezaket ve şefkatle davrandık çünkü temelde mücadelemizin kaynağı halkı adaletsizlikten kurtarmaktı. Bu yüzden savaşan gençlere mümkün olduğunca rehberlik etmeye çalıştık. Muzaffer olduk, doğru, ama zafer kazanırken merhamet ettik. Allah’tan bunu diledik. Allah'a şükür ahlaka uygun davrandık. Bu siyaset değil, bu bizim görev ve sorumluluğumuzdu."
"BU ZAFERDEN YENİ BİR SAVAŞ SANATI ÇIKTI"
12 gün süren Suriye'yi özgürleştirme operasyonunun peyderpey gerçekleştiğini söyleyen el-Şara, "Hiç kolay değildi. Karşımızda büyük bir ordu vardı ve çok fazla silahları vardı. Bizim mücahitlerimiz de kapsamlı bir şekilde eğitildi. Gündüz ve gece savaş becerileri geliştirildi ve gördüğünüz gibi modern silahlar kullandık. Elbette yüce Allah'ın takdiriyle, bu onun zaferi. Plan, hızlıca başarı elde etme üzerine kurulmuştu. Bu muharebede ortaya yeni ve kendine özgü bir savaş sanatı çıktı. Bunun inşallah ileride çalışılacağını ve büyük üniversitelerde ders olarak okutulacağını düşünüyorum." dedi.
"ANLAŞMA YOKTU"
Özellikle 2011'de başlayan iç savaşın ardından Suriye'de etkin olan üçüncü taraf ülkelerle özgürlük mücadelesi öncesinde herhangi bir anlaşma yapılıp yapılmadığına cevap veren el-Şara, "Hayır, hiçbir anlaşma yoktu. Tam tersine, bu savaşa girmememiz konusunda haklı olarak endişelerini ifade ediyorlardı. Zira herkesin aklına Gazze’deki halkımızın başına gelen ağır bombardıman, geçmişte bizim halkımızın yaşamış olduğu katliamlar geliyordu. Ama biz bunu yapmak niyetindeydik ve bu düzenden kurtulmak istiyorduk. Suriye topyekûn bir hapishane gibiydi" diye konuştu.
"BİZİ EN ÇOK TÜRKİYE KUCAKLADI"
Türkiye ile ilişkilerine dair de konuşan el-Şara şu ifadeleri kullandı:
"Bildiğiniz gibi Suriyeliler birçok ülkeye sığındı ama onları en çok kucaklayan ve saygı duyan ülke Türkiye oldu. Suriye umarım bu iyiliği unutmaz. Stratejik ilişkiler olacak. Yeni Suriye devletinin inşasında Türkiye'nin birçok önceliği var. Karşılıklı ticari ilişkiler de olacak. Ekonomik kalkınma tecrübelerini Suriye'ye aktarma noktasında da Türkiye'ye güveniyoruz. Toplumsal bağları koruyacağız. Aynı anları sevgi ve samimiyetle de paylaşacağız ve bu zafer sadece Suriye halkının değil, Türk halkının da zaferidir. Çünkü mazlum zalime karşı zafer kazandı, bu, Türk halkı gibi samimi insanların zaferidir."
"KİTLELER HALİNDE GERİ DÖNECEKLER"
Sığınmacı konumundaki suriyelilerin geri dönüşleri hakkında da görüşlerini açıklayan el-Şara,
"Biz artık en zor kısmı atlattık. Suriye halkı topraklarına kalpten bağlıdır. Çok fazla evin yıkıldığı doğru. İnsanların ülkelerine, memleketlerine dönmeleri için uygun bir ortam oluşturarak bu duruma çözüm getirmek zorundayız. Birinci sınıf konutlar yapmalıyız. Sonra onlara hizmet sağlamak, ekonomiyi geliştirmek zorundayız. İnsanların Suriye'ye kitleler halinde geri döneceğini düşünüyorum" dedi.
"ESED'İN İŞKENCEHANESİ (SEDNAYA) MÜZE OLACAK"
Sednaya Hapishanesi'nin akıbetinin ne olacağı sorusuna yanıt veren el-Şara, şu açıklamalarda bulundu:
"Sednaya Hapishanesi'nde rejim birçok katliam yaptı. İnsanları öldürdü ve demir preslere kilitledi, asitle yaktı, fırınlarda yaktı. Rejim, halkı baskı altında tutarak yönetiyordu. Tüm güvenlik, askeri ve ekonomik kurumları sanki bu insanlarla kan davası varmış gibi, halkı bastırmak için kullandı. Kuşkusuz bu hapishane Suriye halkının tarihinde kara bir lekedir. Ama aynı zamanda orada bulunan insanların kurtarılması güzel bir andı. Bizim için ilk görev bu suçları belgelemek ve yasal olarak bir daha bunların yaşanmasını engellemektir. Bu cezaevinde yaşananlardan sorumlu olan herkesi özellikle işkencecileri yargılamak için çalışacağız. Bu olaylara karışan herkesin peşine düşeceğiz ve hesap verinceye kadar mal varlıkları Suriye devletine devredilecek. Ayrıca Sednaya Hapishanesi ile ilgili burayı bir müze ve anıt olarak muhafaza etmek şeklinde bir fikrimiz de var."