Bu devletin başı olan Padişah aynı zamanda Müslümanların halifesiydi. Halife, sûrî Halife de olsa büyük bir mânevi güce sahipti.

Osmanlı devleti Hilafeti yıkıldıktan sonra emperyalist ve sömürgeci devletler Arap dünyasını balkanlaştırdılar, ortaya bir yığın sun’î devlet çıkarttılar. Ortadoğu’da ne birlik kaldı, ne barış, ne huzur, ne istikrar.

Ortadoğuduki bugünkü kaos ve anarşi, emperyalistlere kafi gelmediği için yeni projelerle bölgeyi daha da Balkanlaştırmak, daha da bölmek istiyorlar. Nitekim İrak’ı üçe böldüler, iç savaş çıkarttılar…

Suriye’de iç savaş var ve emperyalist güçler bu savaşın bitmesini ve istikrarlı ve âdil bir rejim kurulmasını istemiyor.

Bundan dört beş sene önce Suriye ile Türkiye çok dosttu, iki devletin kabineleri birlikte toplantılar yapıyordu, neredeyse sınırlar kalkacaktı. Bütün ihtilaflar hallediliyordu. Sonra ne oldu? Savaşın eşiğine geldik.

Mısır’da işler düzelirken askerî darbe yapıldı, sandıktan çıkmış iktidar alaşağı edildi.

Libya diktatörü kovdu ama orada da istikrar yok.

Tunus’ta seçimle gelmiş iktidar gitti.
Bizdeki 17 Aralık sivil darbe teşebbüsü başarılı olsaydı, Ukrayna’nın Kırımı kaybetmesi gibi, Türkiye de bölünecekti.
Şunu söylemek istiyorum: Osmanlının en kötüsü, ulus devletlerin en iyisine yeğdir.

Avrupalılar birleştiler AB’yi kurdular da Müslümanlar niçin birleşemiyor?
Arap dünyasının petrolleri Birleşik İslam Devletleri’ni (BİD) yahut Ümmet devletini (ÜD) dünyanın en zengin, en güçlü devleti ve ülkesi haline getirebilir.

Başta Arap ve Türk dünya olmak üzere, sömürgecilerin emperyalistlerin balkanlaştırdığı İslam dünyasında birleşme rüzgarları estirilmelidir.

Müslümanlar da, Avrupalılar gibi bir ülkeden diğerine pasaportsuz ve vizesiz gidebilmelidir.

İstanbul’dan kalkan hızlı trenlerle Şam-ı şerife, Haleb-i şahbaya, Darüsselam olan Bağdada, Mekke-i mükerremeye, Medine-i münevvereye ve diğer bilad-ı islamiyeye, hattâ Kuds-i şerife pasaportsuz vizesiz gitmeye hakkımız vardır.

ABD’de elliden fazla federal iç devlet var ama hepsinin üzerinde birlik var. Onların gücü bu birliktedir.

İttihad yaşatır, tefrika öldürür.
Osmanlı yıkıldı, enkazının altında kaldık.
Hilafet yıkıldı, zillet ve esarete düştük.
Ya birleşeceğiz, yahut zillet ve esaret içinde sürüneceğiz.

(İkinci yazı)

Dört Soru

UZMANLAR, otoriteler uyarıyor. Bu kış yeterli kar ve yağmur yağmadığı için yeraltındaki sular azalacak ve ileride su sıkıntısı çekilecekmiş. Bu yüzden çok endişelenmemiz, çok kaygılanmamız gerekiyormuş… Ne derseniz? Kaygılanır, endişe duyar mıyız?

CEVAP: Son altı aydır Cemaat-İktidar kavgası dedikodularına. Cumhurbaşkanı kim olacak sorusuna kilitlenmiş ve endekslenmiş vaziyetteyiz. Cihan yıkılsa başka konularla ilgilenmeyiz. Su sıkıntısı başlarsa zenginlerimiz ithal suyu içer, taharet bilen fakirlerimiz teyemmüm yapar, fakir halk susuzluktan kırılır.

**

İstanbul’da ve civarında büyük bir zelzele olacağı, bütün uzmanlar tarafından beyan ediliyor. Bu konuda mânevî tevatür var. On seneden beri olacak olacak olacak denilen bu felakete hazır mıyız, gereken tedbirler alınmış mıdır?

CEVAP: Zelzele edebiyatından başka bir şey yapılmadı. Felaket gelip çatarsa, dev şehirde, binaları yıkılan halkın toplanacağı, sığınacağı meydan, alan yok. Milyonlarca zelzelezede halk nerede çadır kuracak, yaralılar nerede tedavi edilecek, nasıl yemek ve su bulacak, tuvalet ihtiyaçları nasıl giderilecek, ölüler nereye gömülecek, yağmacılar nasıl durdurulacak, depremi bahane ederek İstanbulu ve civarını işgal etmek için gelecek dost bir devletin donanması ve askeri nasıl durdurulacak? Bu konularda ilgililerden, sorumlulardan cevap bekliyorum. Lütf edip cevap verirlerse, çok uzun olmamak şartıyla bu sütunlarda yayınlayacağım.

**

Cemaat-İktidar savaşı yangını nasıl söndürülecek?.. Bu savaşla ilgili dezenformasyon yağmurlarından nasıl kurtulacağız, nasıl korunacağız?..

Yalanların, iftiraların, devlet adamlarının bürolarına, yatak odalarına konulan böceklerin, gizli kameraların, kaset imalathanelerinin tekerrür etmemesi için ne yapacağız? Ülkemize, devletimize, halkımıza büyük zarar veren bu savaşı bitirmek imkanımız, fırsatımız, şansımız var mıdır?

CEVAP: Halk bu konuda iki düşman kampa ayrılmıştır. İç barış ve toplumsal mutabakat berhava edilmiştir. Milyonlarca vatandaş dedikodu bağımlısı olmuştur. Bir kısım medya, egemen azınlıklar bu yangını söndürmeye çalışmak yerine, alevlerin üzerine neft dökmüştür. Bu kafayla gidersek, bu ahlak ve karakterde diretirsek, Allah saklasın iç ve dış düşmanlarımız iç savaş yangınını kundaklayabilir, Türkiye’miz Ukrayna’ya dönebilir. Bu savaşı bitirmek için ülke çapında Bağımsız Âqiller ve Bilgeler Meclisi toplanmalı, mesele adaletle muhakeme edilip incelenmeli, taraftarlara ve halkı nasihat edilmelidir. Aksi takdirde kaos, anarşi, düşmanlık, fitne fesat yangını büyüyecek ve kuru yaş herkesi yakacaktır.

**

Diyanet vazifesini yaptı mı, yapıyor mu?

CEVAP: Yapmadı, yapmıyor… Cemaat-İktidar kavgası, aslında ve temelinde teolojik bir kavgadır. İşin içinde Dinlerarası Diyalog mezhebi, Fazlurrahman’ın Tarihsellik Mezhebi, Başkent Ekolü Mezhebi, Mütevatir ve sahih hadîsleri AB norm ve ilkelerine göre ayıklama mezhebi, Farmason ve taqiyyeci Afganî mezhebi entrikaları bulunmaktadır. Diyanet, Ehl-i Sünnet dairesi içinde kalmış olsaydı, bid’at fırkalarını işin başından itibaren ilmî ve ciddî şekilde tenkit etseydi, Dinlerarası Diyalog fitnesi yangınını başlangıçta söndürseydi bu kadar büyük fitne ve fesat olmayacaktı.