Ülkemizde kendisini Müslüman hatta dindar tanımlayan insanlar İslam’ın hayatımıza yansımaları ile ilgili buhran düzeyinde sıkıntılar yaşamaktadır. Çok daha vahim olan İslami olmayan yaşam biçimlerinin İslam’a uygunmuş gibi meşru görülmeye başlanılmasıdır.
Ülkemizde kendisini Müslüman hatta dindar tanımlayan insanlar İslam'ın hayatımıza yansımaları ile ilgili buhran düzeyinde sıkıntılar yaşamaktadır.
Çok daha vahim olan İslami olmayan yaşam biçimlerinin İslam'a uygunmuş gibi meşru görülmeye başlanılmasıdır.
Bu durumun birçok nedeni olmakla birlikte Müslüman kesimin özellikle de Müslüman kadınların İslam'ın kabul etmediği hayatın içerisinde aktif yer almalarıdır.
Müslümanların zenginleşmesinin getirdiği lükse düşkünlük çeşitlenerek artmıştır. İslami moda adı altında sürümü yapılan giyim tarzları örtü gibi görünse de kadını örtmediğini somut olarak hayatın her alanında görmekteyiz.
Felaket düzeyinde zihniyet değişimi yaşıyoruz. Maalesef, bu değişime karşı çıkanlara karşı olanlar İslam'a mesafeli kesimlerden çok bu değişimi yaşayanlardır.
Bunlar mücadelelerini bireysel değil, örgütlü bir şekilde ve arkalarına aldıkları güçlerle daha etkin olmakta ve karşı kesimin büyük taktirine de mazhar olmaktadırlar.
-Kısaca örtü nedir?
Elbette ki, örtüden kastımız masa örtüsü yatak örtüsü değil, TESETTÜR'dür.
Tesettür, genel olarak kadının el ve yüzü dışında bütün vücudunun örtülmesine denir. Giyilen elbisenin en temel özelliği; vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde bol olmasıdır. Kadının vücut hatlarını belli edecek dar ve şeffaf hatta dikkat çekici renkli- pırıltılı elbise giymesi dinimize göre yasaktır.
Tesettür; Müslüman kadın için o kadar önemli ki, vücudunun örtülmesinden daha fazla mana ifade eder. Tesettür; bir kimliktir, göstergedir, duruştur. Aynı zamanda, sahibini takvaya götüren bir araçtır. Ezan gibi beynelmileldir.
Dünyanın neresinde olursanız olunuz, tesettürlü bir kadını gördüğünüz zaman genel olarak bu Müslüman'dır, yargısına varabilirsiniz.
Tesettürün durumu; bir ülkedeki dindarlığın en önemli göstergelerinden biri hatta en önemlisidir. Bugün ülkemiz kadın ve kızlarının en önemli sorunu İslam'ın uygun gördüğü şekilde tesettüre riayet edememeleridir.
Peygamber Efendimiz (sav); vücut hatlarını belli eden elbiseler giyen kadınların"giyinik çıplak" ve "cehennemlik" olduğunubeyan buyurmuşlardır.
Peygamber Efendimiz(sav)'in tarif ettiği ve lanetlediği 'Giyinik Çıplak' lık durumu bugün ülkemizde yoğun olarak yaşanmaktadır.
Bu hal, öyle bir noktaya geldi ki; kafası kapalı altı pantolonlu hatta taytlı giyinme biçimi tesettür gibi meşru görülmeye başlandı. Bu durum bir Müslüman için felakettir.
Çok acı ama, 'Müslüman Türk Kadını Örtüyle Olan İmtihanını' kaybetmiştir.
Kimse kendini kandırmasın ve kimsede gelinen bu vahim duruma bana ne demesin. Bu sorun, tüm Müslümanların sorunu olup bütün sorumluluk sahipleri özellikle de ana babalar üzerine düşeni yapmalıdırlar. Maalesef, yapmıyor veya çocuklarına güçleri yetmiyor!
Hiçbir kimse böyle giyinerek örtündüğünü sanmasın; Allah(cc) korusun, bu durumu normal karşılamak tesettürü inkara ve bu durum imansızlığa yol açabilir.
Bu gerçeği tüm çıplaklığı ile dile getirdiğim için bana kızıyor olabilirsiniz. Benim derdim kimseyi üzmek, kırmak asla değil; bir Müslüman olarak ikaz etme vazifemi yerine getirmektir. Bu ikazı Allah(cc) rızası için yapıyorum. Ayrıca, üzerimize düşeni yapmadığımız zaman Allah(cc)'a karşı sorumluyuz.
İnanın, durum çok kötü ve her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. İslami yaşamda yozlaşmanın yansımalarına her yerde rastlamaktayız.
Örtünmenin yozlaşması ile beraber, utanma da ortadan kalkmıştır. Sokakta, parkta, pazarda hemen hemen her yerde, bir Müslüman kadın ve kıza yakışmayan davranışları görmekteyiz;
-Sarmaş dolaş haller, hoş olmayan davranışlar, ağızda sigara, daha neler neler!...
Bütün mesele, bu tehlikeli gidişata her kişi ve kurumun kendi sorumluluğu nispetinde dur demesi ve gerekli mücadeleyi vermesidir.
Tesettürde yaşanan yozlaşma çok ileri boyutta olup üniversitelerde, kamu kurum ve kuruluşlarındaki başörtüsü sorunu bu sorunun yanında sorun bile değildir.
Ne yazık ki, başörtüsü için verilen mücadelenin onda biri bile tesettürde yaşanan yozlaşma için verilmemektedir.
Kamu kurumları ve üniversitelerde başörtüsü sorununu mevzuatla çözebilir; ancak, yozlaşma yasal mevzuatla çözülemez!
Bunun çözümü topyekun mücadeleyle olur ve kısa sürede de olmaz. Sosyal değişimler belli bir süreç içerisinde gerçekleşir. Onun için ciddi, planlı, programlı çalışmalar yapılmalıdır, diyorum.
Yazılı ve görsel basında tesettür konusu sürekli gündemde tutulmalıdır.
Tesettür hassasiyeti olan Sivil Toplum Örgütlerinin gençlik örgütlenmelerinin katkısı alınmalıdır.
Bu durumun gençlik hevesidir ileride tam örtünür gibi mazur görülecek bir tarafı yok ve olmadığını görüyoruz.
Daha öncede çok defa dile getirdim bu tür örtünmenin bir adım sonrası ÖRTÜSÜZLÜKTÜR!