1. EHL-İ Sünnete göre namazda başın takke, sarık, fes, arakiye gibi
bir islamî serpuşla örtülmesi, namazın edeb ve sünnetlerindendir.
Başı açık olarak namaz kılmak saygısızlıktır, tehâvündür. Eskiden
bu bid’at yaygın değildi. Ehl-i Sünnet düşmanları çıkarttı ve
yaydı.
2. Mü’minlerin Kur’an yazısını kullanmayıp Latin ve Frenk
alfabesini kullanmaları da bir kültür bid’atidir. Anadili veya
kültür dili Türkçe olan Müslümanların mutlaka Osmanlıca bilmeleri
gerekir. Elinde imkan olan bütün Hocalar, Hocaefendiler, Şeyhler,
Üstadlar, Ağabeyler ve sair büyükler ve idareciler (kendilerine
hürmetlerimi sunarım) bilhassa lise ve üniversite gençliğine
Osmanlıca öğrettirmelidir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) açtığı
Osmanlıca kursları hem ücretsizdir, hem de mükemmel bir şekilde
okumayı yazmayı öğretmektedir. Bu konunun ihmal edilmemesi gerekir.
Bu coğrafyanın ve tarihin Müslümanları İslam yazısının bin yıldan
fazla bir zaman dilimi içinde kullanagelmişlerdir. Tarihimiz,
edebiyatımız, kültürümüz, arşivlerimiz, hafızamız bu yazı ile kayıt
altına alınmıştır. İslam ve Kur’an yazısını ihmal eder, dışlarsak
yabancılaşır ve köleleşiriz. Düşünelim bir kere: İsrail devleti,
niçin Latin yazısının almamış da, kendi İbranî yazısını
kullanıyor?
3. Müslüman kesim, kadın tesettür kıyafeti konusundaki perişan
halini de mutlaka ıslah etmelidir. Tesettür konusunda Kur’an,
Sünnet, Şeriat, İslam’ın yüksek medeniyet ve kültürü ne emr
ediyorsa ona dönülmelidir. Bugünkü rezil, gülünç ve rüküş gökkuşağı
Süslüman kıyafetleriyle en uygun şekilde mücadele edilmeli,
hanımlarımız ve kızlarımız, onları kırmayacak ve üzmeyecek şekilde
uyarılmalı, Kur’an yoluna sokulmalıdır.
4. Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) vefatından
sonra ilk çıkan bid’atin, insanların doyduktan sonra yiyerek
semirmeleri olduğunu, Hz. Âişe validemiz beyan buyurmaktadır.
Birtakım Müslümanların aşırı şekilde tıkınmaları, aşırı şekilde
israf etmeleri, sağlıklarını kayb etmeleri faciası, rezaleti,
beyinsizliği ile mutlaka ve en uygun şekilde mücadele edilmelidir.
Allah müsrifleri sevmez.
5. Zamanımızın kötü ve çirkin bid’atlerinden biri lüks ve pahalı
cep telefonu bağımlılığı ve manyaklığıdır. Bu cihaz, lazımsa,
ihtiyaçsa elbette kullanılacaktır ama asla statü haline
getirilmeyecek ve ona bağımlı olmaktan uzak durulacaktır.
6. Din konusundaki en tehlikeli bid’atlerden biri, bazı câhil ve
gafil Müslümanların; kötü düzenleri ve sistemleri hakmış doğruymuş
gibi görmeleri ve benimsemeleri, onlardan razı ve hoşnut
olmalarıdır. Müslüman halkın ve gençliğin bu konuda da uyarılması,
aydınlatılması, bilgilendirilmesi gerekir. İslama, Kur’ana,
Sünnete, Şeriata aykırı ve zıt kötü düzenler ve sistemler hiçbir
zaman iyi veya eskisine göre daha iyi olmaz. Bu konuda bilenlerin
bilmeyenleri uyarmaları ve düzeltmeleri gerekir. Bu hizmeti ve
vazifeyi yapmazlarsa sorumlu olurlar, vebal altında kalırlar.
7. Bir ara reformcular camileri sandalye, tabure, sinema koltuğuyla
doldurmak konusunda kampanya başlatmışlardı. Bu da çirkin bir
bid’attir. Şeriatımız ve fıkhımız, ayakta namaz kılamayan
kimselerin nasıl namaz kılacağını açıkça bildirmektedir.
Camilerimizin kiliseler gibi oturakla doldurulması gizli ve derin
reformculuk hareketinin bir teşebbüsüdür ve buna bütün samimî
Müslümanların karşı çıkması gerekir. Bu konuda, Ehl-i Sünnetin
yılmaz savunucusu muhterem Enver Baytan hocamızın “Sandalyede Namaz
Meselesi” isimli risalesi okunmalı ve camilerdeki bütün dinde
reform sandalyeleri atılmalıdır. (Adı geçen broşür, İstanbul
Sultanahmet Vakfı İSVA yönetim kurulu üyesi Ramazan Apaydın beyden
temin edilebilir.)
8. Minarelerdeki ve camilerdeki aşırı ve madenî sesli, akustik
ilmine ve tekniğine riayet edilmeden rastgele monte edilmiş vahşi
hoparlörler de büyük bir bid’attir ve ses terörü ile ezana ve
namaza zarar vermektedir. Bu da mutlaka zabt u rabt altına
alınmalıdır. Lazımsa, gerekiyorsa, zaruretse olsun, lakin akustik
ilmine riayet edilsin, fıkıh bu konuda ne diyorsa ona kulak
verilsin ve uyulsun.
9. Müslüman halkın ve gençliğin büyük kısmının beş vakit namazı
terk etmesi toplumu yıkacak çok büyük bir bid’attır ve bütün
Müslümanlar bu konuda derin derin düşünmeli ve tedbir almalıdır.
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) “Namaz dinin
direğidir…” buyurmuş ve Müslümanların çoğunluğu onu terk etmiş…
Böyle bir İslam toplumu ayakta durmaz. Bendeniz nâçiz bir yazar
olarak bu kadar uyarabiliyorum. Ellerinde milyarlarca dolarlık
imkanlar bulunan sorumlular, Müslüman halkı ve gençliği namaz
konusunda yeteri kadar uyarmazlarsa büyük vebal altında
kalırlar.
10. Cami altlarındaki, bahçe ve avlularındaki paralı, yaftalı,
reklamlı WC’ler de çirkin bir bid’attir. Kutsal mekanlarda hela
ticareti yapılması ayıptır, utanç vericidir. Vakıflar idaresinin
cami helalarını açık arttırma ile kiraya vermesini doğru
bulmuyorum.
11. Bilhassa cuma günleri camilerde makbuzsuz olarak para
toplanmaktadır. Cumanın farzı biter bitmez, masa kuruluyor,
üzerinde karton bir koli ve bir kimse, Sünnet ve zuhr-i âhir namazı
kılan cemaati rahatsız ve tedirgin ederek yüksek sesle para para
para diye bağırıyor. Zaten huzurumuz yok, bir de bu para feryatları
büsbütün huzursuz ediyor. Müftülükler ve Diyanet, kanunlara aykırı
bu çirkin bid’ati önlemiyor.
12. Zamanımızın, İslama ve Ümmete en ağır darbeyi vuran hain
bid’atlerinden biri, imamlığın (istisnalar dışında) parayla namaz
kıldırma memurluğu statüsüne getirilmiş olmasıdır. Bir Müslüman
olarak bu konudaki haklarımı sorumlulara helal etmiyorum.
Mihraplara icazetli alim ve faqih olan, hem İslamı iyi bilen, hem
de çağdaş genel kültüre sahip bulunan, ihlaslı, taqvalı, yüksek
ahlaklı, faziletli, fedakar, mürüvvetli, Resulullah Efendimizle
irtibatlı kimseler geçirilmelidir.