Öğrencilerin belirli bir plan dâhilinde eğitim ve öğretim
gördüğü kurumlara okul denir.
Okulun gerçek gayesinin çocukları yetiştirmek olduğunu biliyoruz.
Yüzyıllardır okullar hayatımızda varlıklarını sürdürüyor. Sonuçları ise tartışma konusu. Okuldan memnun olanlar olduğu gibi, memnun olmayanlar da oldukça fazla. Birçok insan okul yüzünden mutsuz olmuş...
Şu anda, hâlihazırda kullanımda olan okullar, sanayi
devriminin ürünleridir. Fabrikalar hızla açılmaya başlayınca bu
fabrikalarda çalışacak insan gücüne ihtiyaç doğdu. Dolayısı ile bu
insanları yetiştirmek için okullar tasarlandı ve aynen fabrikalara
benzeyen standart okullar açıldı. İçlerine üretim bantları
yerleştirildi. Çocuklar 6 yaşında bu bantlara alınıyor ve uzun bir
işlemden sonra her yönüyle standart bir ürün olarak banttan
çıkıyor.
Nasıl ki bir fabrika, ürettiği ürünlerin kalite ve benzerlik
açısından birbirinin aynısını üretebildiğinde kendini başarılı
görüyorsa okullar da benzer bir şekilde aynı vasıflarda ne kadar
fazla sayıda öğrenci mezun ediyorsa kendini başarılı buluyor.
Yani başarının kriteri, üretim bandından çıkan ürünlerin
birbirine benzeşmesi.
Hâl böyle olunca okullar, öğrencilerin doğuştan getirdiği farklılıkları besleyen, geliştiren, büyüten değil bunları körelten, yok sayan, herkese standart bir kıyafet giydiren bir yapıya dönüşmüş ve böylece sürüp gitmiş…
Peki, okulun gerçek varlık sebebi ne olmalıydı?
Okulun temelde birkaç tane olmazsa olmaz varlık sebebi vardır.
Bunlara kısa kısa değinmek istiyorum:
1- Bir toplumun kültürel mirasını yeni kuşaklara aktarmak.
Okul bir kültürlenme ortamıdır. Çocuklar ait oldukları toplumun
kültürel birikimini, sanatını, edebiyatını, dilini, dini
değerlerini, örf- âdet gibi milli değerlerini, nezaket ve görgü
kurallarını okullarda öğrenir.
2- Çocukların yeteneklerini keşfedip geliştirme imkânı sunmak:
her çocuk doğuştan birkaç yeteneği beraberinde getirir. Yetenekler
keşfedilmezse zamanla körelir. O yüzden okullar âdeta bir yetenek
avcısı gibi davranmalı, çocuklarda var olan yetenekleri keşfetmeli
ve bunların geliştirilmesi için imkân hazırlamalıdır.
3- Çocukları standartlaştırmak yerine bir birey olarak ele
almalı ve onları özgür bir insan olarak farklı farklı şahsiyetlerde
yetiştirmelidir. Benzeştirmek yerine farklılaştırmayı öne
çıkarmalıdır.
4- Herkesin kazandığı, hiç kimsenin kaybetmediği, hep
kazananların olduğu bir okul: okulların amacı çocukları bir kriter
dahilinde iyiden kötüye sıralamak ya da başarılı başarısız diye
tasnif etmek olmamalıdır. Daha doğrusu hiçbir şekilde sıralama
olmamalıdır. Okuldaki bütün öğrenciler kabiliyetleri çerçevesinde
başarılı olabilir. Herkes kazanabilir yeter ki fırsat verilsin,
acele edilmesin.
5- Gerçek hayatta başarılı olacak insan yetiştirmek: okulların
mezun ettiği öğrencilerin nitelikleri ile gerçek hayatın arzu
ettiği insan nitelikleri arasında uçurum denilecek kadar mesafeler
var. Okullarımız mevcut haliyle öğrencileri gerçek hayata
hazırlamıyor. Sadece kuru bir bilgi vermekle yetiniyor. Öyle bir
eğitim vermeli ki çocuklar hayatın her aşamasında başarılı
olsunlar. Eskimeyen, modası geçmeyen temel davranış ve
alışkanlıkları vermeliyiz. Ne gibi; sorumluluk, kişisel disiplin,
iş birliği gibi. İfade becerisi, özgün yazma becerisi, dinleme
becerisi gibi. Problem çözme, araştırma yapabilme becerisi
gibi.