Bilmemek ve öğrenmemek de Mâzeret Değildir

İSLAM 1400 sene önce tamamlanmıştır. Dinde eksiklik yoktur. Gereken her şey insanlara bildirilmiştir. Peygamber (Salat ve selam olsun ona) kendisine vahy edilenlerin tamamını tebliğ etmiştir.

Dine ilave yapılamaz. Dinde değişiklik, yenilik, reform olmaz.

İslam’ın doğru yorumunu Sevad-ı âzam uleması ve fukahası

öğretir. Onlar, ucu Resullerin Seyyidine (Salat ve selam olsun ona) ulaşan kopuksuz ve sahih silsileli icazetlere sahiptir.

Bilenler, bilmeyenlere dini öğretmezse sorumlu olur, büyük vebal altında kalır.

İslam’ı halka öğretmek para ve maaşla yapılmaz, Allah için parasız yapılır.

İmana, İslam’a, Kur’an’a, Sünnete, Şeriata ve İslam ahlâkına yapılan hizmetlerin ücreti Allah’tan istenir yaratıklardan değil.

Allah kemal sıfatlarla sıfatlı, noksan sıfatlardan münezzehtir. O’nun eşi, ortağı, şeriki, naziri, benzeri, oğlu yoktur.

Allah İslam’dan başka din kabul etmez.

Bütün Peygamberlerin (aleyhimüsselam) dini İslam, temel inancı Tevhiddir.

Hazret-i Muhammed’in zuhurundan ve İslam’ı insanlığa tebliğinden sonra kurtuluş, necat, felah ona iman etmekle, onun getirdiği Kitabı ve dini kabul etmekle olur.

İslam ile birlikte başka ibrahimî hak dinler vardır, onların bağlıları da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir demek küfürdür.

Müslümanların ilim ve güç sahipleri İslam’ı bütün insanlığa öğretmek ve anlatmakla, onlara dine, imana çağırmakla yükümlüdür. Bu vazifelerini hakkıyla yapmazlarsa günahkâr ve suçlu olurlar.

Dini anlamak için akıl şarttır ama akıl dinin kaynağı değildir. İslam’ı iyi ve doğru anlamak için doğru ilimlerle güçlenmiş selim bir akıl gerekir. İslamî bilgi ve hükümlerin kaynağı Kur’an, Sünnet, icmâ ve kıyastır.

Kur’an “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyurmaktadır. İslam’ın temsilcileri cahiller değil, bilen âlimler ve fakihlerdir.

Kur’an’a aykırı bütün inançlar, hükümler, bilgiler, teoriler, ideolojiler bâtıldır, yanlıştır, hederdir.

Bütün mü’minler tek bir Ümmet oluşturur.

Bu Ümmetin başında râşid, âdil, muktedir, dirayetli, kiyasetli, müdebbir, firasetli, yüksek ahlâklı, faziletli bilge bir İmamın bulunması ve mü’minlerin ona biat ve itaat etmesi gerekir.

İslam Ümmeti namaz kılan ve mâruf ile emr edip münkerden alıkoyan hayırlı bir topluluktur.

İnsanlar, Allah’a ibadet etsinler diye yaratılmıştır, varoluşun hikmeti budur.

Dünya fânilikler âlemidir, her can ölümü tadacaktır.

Allah bütün mü’minleri birbirine kardeş kılmıştır. Bu kardeşliği bozanlar haindir.

Allah mü’minlerin birlik halinde olmasını, birbirlerini sevmelerini, yardımlaşmalarını, ittihadı, tesanüdü, vifakı emr etmiştir.

Sahih bir imandan sonra İslam’ın ikinci emri beş vakit namazı dosdoğru kılmaktır. Namazı yitirenler doğru yoldan çıkmış olur.

Allah adaleti emr etmiş, azgınlıkları yermiştir. Şehvetlerine uyup azanlar çok kötü bir yoldadır.

Allah, zinayı ve ribayı kesinlikle haram kılmıştır.

Hz. peygamber, Ümmetim içinde bir ihtilaf=anlaşmazlık çıkarsa siz Sevad-ı Âzam dairesi içinde bulununuz buyurmuştur.

Din, iman, Kur’an, mukaddesat kutsaldır ve asla sömürüye âlet edilemez. Kutsalları kendi şahsî menfaatlerine ve nüfuzlarına âlet edenler beyinsiz, hain ve münafıktır.

Mü’minlerin dostları ve yardımcıları mü’minlerdir. Kafirler ve münafıklar dost ve velî edinilmez.

Gerçek ve olgun Müslüman o kimsedir ki, doğudaki bir Müslümanın ayağına diken batsa, batıda yaşayan kişi onun acısını kalbinde hisseder.

Müslüman Kur’an, Sünnet ahlakı ile bezenmiş olmalıdır.

Gıybetçiler, israf edenler, lüks ve sefahat kurbanları, gururlular, kibirliler, devlet ve belediye bütçelerini hortumlayanlar, rüşvet alanlar ve verenler, zengin oldukları halde paraya ve mala doymayanlar, haram yiyenler, fâsık-ı mütecahirler (tevbe edip ıslah olmazlarsa) ateş ehlidir.

Kur’an, Sünnet, Sevad-ı Âzam İslamını sinsice yıkmaya çalışanlar muzırdır.

Cahillerin, kötü niyetlilerin, münafıkların, ehliyetsizlerin, icazetsizlerin Kur’an’ı kendi heva ve re’yleri ile tefsir etmeleri büyük bir küfran-ı nimettir ve onları küfre götürebilir.

En büyük ve koyu cahil ilmihalini, kendisini kurtaracak kadar bölmeyen ve öğrenmeyen kimsedir.

İşte Kur’an, işte Sünnet, işte Şeriat ve fıkıh… Herkes ilmihalini öğrensin, itikadını tashih etsin, ahlâkını düzeltsin ve hiç vakit geçirmeden beş vakit namaz kılmaya başlasın.

Namaz kılıyor, oruç tutuyor ama ahlâkı düzgün değil… Böylesi iyi ve olgun Müslüman değildir, molozdur.

Dinimiz şerir ve şaki olanlara ilim öğretilmesini caiz görmez. Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) kötülere ilim öğretmenin bir domuzun boynuna gerdanlık asmak gibi olduğunu beyan buyurmuştur.

İslam’ı, Kur’an’ı, Sünneti, Şeriatı, İslam ahlâkını bilenlerin, sahip oldukları faydalı ve kurtarıcı bilgileri halka ve gençliğe öğretmeleri gerekir. Bu onların vazifesidir. Bu vazifeyi yerine getirmezlerse sorumlu ve suçlu olurlar.

Emr-i maruf ve nehy-i münker farzını yeterli şekilde yapmayan bir İslam toplumu çöker.

Müslüman halk paraya, servete, lükse, israfa yönelir ve bunlar ana değer haline gelirse o halkın geleceği iyi olmaz.

Resulullah “Din nasihattir” buyurmuşlardır. Müslümanlara etkili nasihat etmek, onlara yapılacak çok büyük bir hizmettir.

Dinî, imanî, Kur’anî hizmetler ihlasla yapılmalıdır. Allahü Teala ihlasla yapılmayan ibadetleri, amelleri, cihadı kabul etmez.

Gösteriş için namaz kılanlar Cehennemliktir.

Gösteriş için sahte dindarlık taslayanlar ateştedir.

Sahte mücahidler yüz üstü sürüklenerek ateşe atılacaktır.


(İkinci yazı)

Türkiye Müslümanlarına
arz olunur:

Sabahleyin ezan okununca evlerin yüzde doksan beşinin ışıkları yanmalı ve herkes abdest almalı, erkekler camilerde cemaatle, kadınlar evlerinde namaz kılmalıdır. Seher vaktinde camiler öylesine dolmalıdır ki, cemaat avlulara, sokaklara taşmalıdır. Böyle olması için cami mihraplarında icazetli âlim, fakih, yüksek ahlâklı imamlar bulunmalıdır.

Bir İslam ülkesinde imamların bir kısmı (yüzde kaçı?) maaşla namaz kıldırma memuru statüsünde ise oradaki İslam toplumu batar, yıkılır.

İmamlığı ücret mukabilinde namaz kıldırma memurluğu duruma ve derekesine düşürenler din hainidir.

Çocuklarını tağutî okullarda okutan Müslümanlar manen intihar etmiştir.

Müslümanların çocukları Tevhidî eğitim veren güçlü İslam mekteplerinde okutulmalıdır.

Bu okullarda Ehl-i Sünnet akaidi öğretilmeli ve bütün talebeler okul camiinde, okul imamının ardında cemaatle vakit namazlarını kılmalıdır.

Paraları, imkânları ve hürriyet olduğu halde böyle mektepler açmayan Müslümanlar gafildir.

Dünyevileşmek dinsizliğe ve küfre köprüdür.

Bunları Müslüman halka öğretmeyenler sorumludur ama bilmemek de mazeret değildir.