Nureddin Yıldız ve kadının dövülmesi

AK parti iktidarını yenemeyeceğini düşünen cumhuriyet ve sözcü gazetesi gibi iktidar karşıtı medya son zamanlarda, Nureddin yıldız, Faruk beşer gibi ilahiyat hocalarının veya Diyanet işleri başkanlığı’nın kendilerine yöneltilen sorular üzerine verdiği cevapları gündeme taşıyarak, sürekli kötü propaganda yapmaktadırlar. Kötü propaganda diyorum, çünkü verilmek istenen mesaj; şeriatı savunan ilahiyat camiasının ileri gelenlerinin, çocukların zorla evlendirilmesi taraftarı, her olayı cinsel bir amaç doğrultusunda belaltından değerlendiren kişilerden oluştuğudur. Önce ki zamanlarda söylenen sözler şimdilerde mercek altına alınarak gündeme taşınmaktadır.

***

Oysa ki hocaların söylediği görüşlerin hepsi mezheplerde işlenmiş konulardır. Onlarda kendilerine sorulan sorulara gelenekte verilen fetvalar çerçevesinde görüşleri aktararak cevap vermektedirler. Seküler modern ahlak kuralları ile İslam geleneğinin ortaya koyduğu ahlak kuralları elbette ki çatışmaktadır. Çatışmıyor demek doğru olmaz. İslam ahlakının temeli kuran ve onun peygamber dönemindeki uygulanışıdır. Seküler modern ahlak kuralları temeli ise insan aklıdır. İnsan aklı bulduğu ile Allah’ın emirleri, yasakları ve seberst bıraktıkları konular tabiî ki çatışabilir. Böyle durumda iki tavır sergiler insan, birinci tavır Allah’ın bildiğini ben bilemem o nedenle aklıma ters dahi olsa yapmam lazım der. İkinci tavır, Allah’ın dediği söylenen bu söz yanlıştır bu nedenle ben Allah da kitaba da inanmıyorum bu yüzden bu kuralı hayatımda uygulamayacağım der. Demokratik laik bir ülkede bunu demeye herkesin hakkı vardır. Belki üçüncü bir yol olarak, eskiden toplum gelişmemişti bu kural o zamanı bağlar diyerek tarihsel bir sürece atıf da bulunabilir. Ama bunu yaparken de bir açıklama getirmek zorunda kalır.

***

Nureddin yıldız gibi hocaların verdiği seküler modern ahlaka uymayan fetvalar nedeniyle eleştirenler aynı zamanda, hocaların görüşlerinin tamamını yansıtmak yerine, cımbızla işine gelen cümleleri seçerek aktarıyorlar. Örneğin “kadın kocası dövünce şükretmesi lazım” sözü önü ve arkası alınmadan aktarılmış. Kendi gibi düşünmeyen herkese yaptıkları şeyi yapıyorlar, sadece işine gelen sözleri aktarıyorlar. Ama modern zaman okuyucusu diğer tarafı da dinlemeden karar vermiyor. Dinleyip de kendilerine aktarıldığı gibi olmadığını görünce, aktaranlara şüphe ile bakıyorlar. Sonuçta AK parti’ye olan desteği bir türlü bitiremiyorlar. Aynı zihniyet 28 şubat sürecinde, tutuklama ve yargılama sürecinde yapılan şiddeti normal görecek başlıklar atmaktan uzak durmuyorlardı.

***

Tabii Ahmet Hakan Çoşkun da Nureddin yıldız hocaya yüklenenler kervanına katılmış. Demokratik bir tavır yok ortada. Binlerce insanı katleden PKK’ya terörist demeyen ve onun siyasi izdüşümü olan bir parti lideri olan Selahattin Demirtaş’a dahi söz hakkı vermek için Tarafsız bölge programına çıkaran birinin, Nureddin Yıldız hocayı da kendini savunması için televizyon programına çıkarmasını beklerdim. Bu ülkede katilleri savunanların bile söz hakkı varsa, Nureddin yıldızın da söz söyleme hakkı olmalıdır.

***

Gelelim kadının dövülme meselesine… Birbirinize örtü olmanız için size kendinizden eşler verdim diyor Rabbimiz. Kuran eşlerin dövülmesini emretmiyor asla, ama Nisa suresinin 34.ayetinde eşlerinin yokluğundan istifade ederek, namusuna zarar verecek davranışlarda bulunan yani eşini kıskandıracak şekilde hareketlerde bulunan kişiler için “vadribu hunne” ibaresini kullanarak “onlara vurun, darb edin” diyerek serbest bırakıyor. Vurma yapabilmeye izin veriyor ama vurmanın içeriğini anlatmıyor. Ama bir çok hadisi şerifde peygamberimiz, eşlere vurulmamasını öğütlüyor. Peygamberimiz bu ayeti sembolik olarak kabul ediyor olmalı ki, vurmak yerine boşanmayı tavsiye ediyor. Sembolikten kasıt ise halk arasındaki tabiri ile itekleme, iterek kendinden uzaklaştırma, silkme, sarsma yani insanın tepkideki ciddiyetini belli edecek şekilde biraz kaba davranışlarda bulunması diye düşünüyorum yoksa amaç canını acıtma, işkence, zarar verme, şiddetle korkutma, canını yakma, korkutma değil. Yoksa dayak korkusuyla evliliğin yürütülmesi tavsiye edilmez. Öyle olsa, gündüz dayak attığı kişi ile nasıl gece cilveleşsin. Bu çok adice olurdu. Ama hangi insana kaba davranmaya izin veriyor, güveni kötüye kullanarak, kocasını kıskandıracak davranışları sürekli hale getiren suçlu insanlar için. Yani güveni kötüye kullanan için. Hani eski Yeşilçam filmlerinde de olurdu, adam kadını seviyor, güveniyor ama güvene aykırı bir şey yapınca çok sevdiği halde ona kaba davranışlarda bulunuyor. İşte böyle durumlarda. Tabi bu yöntem laftan anlamayan cahil insanlar için olsa gerek. Bilgi toplumunda, kadının ve erkeğin yeterli eğitim aldığı toplumlarda bu yöntemler geçerliliğini yitirir. Bu günün en güzel yöntemi, evlilikte biri diğerini istemiyorsa, gözü dışarıda ise hiçbir mahkemeye gerek kalmadan boşanmasını sağlamaktır. Tıpkı kız arkadaşından veya sözlüsünden ayrılanların rahatça ayrıldığı gibi evli olanlarında, birinin istememesi durumunda ayrılmasını sağlamaktır. Yıllarca süren boşanma davaları, bekarları evlenmekten vazgeçirdiği gibi evlileri de boşanmaktan korkutuyor. Sonuç bir birine saygısı olmayan, kadını dövmenin yollarını arayan erkek tipleri ve erkeği ömür boyu nafakayla tehdit eden kadın tipleri ortaya çıkıyor. Sonuç bir birini aldatan insan toplumları ürüyor.

***

Bir kişi, eşini her istediğini yapmadığı zaman dövmekle tehdit edip bu yetkiyi bana Allah verdi diye de savunma yapıyorsa, o evlilik kadınlar için zülüm olur. Ben kendi kızımın böyle bir adam ile bir dakika evli kalmasını istemezdim. Kızlarınıza yapılmasını istemediğinizi eşlerinize yapmayın. vesselam