NEFRET ve aşk zıt kutuplu ikiz kardeşler gibidir.
Her ikisinde de bağlanma söz konusudur. Her ne kadar âşık olan kalp değil beyindir şeklinde yeni açıklamalar olsa da bizlerin genel eğilimi ve ortak kabulü aşkın merkezinin daha çok gönül olduğu yönündedir. Şairlerimiz aşk şiirlerini kalp üzerinden betimleyerek yazarlar. Hikayeler, romanlar, piyesler, filmler yine bu kabulün üzerinden kurgulanır. Şarkılarımız ve türkülerimizde sevginin şiddetli hâli veya fırtınaya dönüşmüş şekli olan aşkı kalp üzerinde tarif ederler.
…
AŞK sarmaşık demektir.
Kalbin kalbe dolanmasıdır. İnsanı bu dünyada en çok mutlu eden şeyin kalbine mukabil heyecan duyan bir kalbin bulunmasıdır. Aşk gelince cümle eksikler biter. Noksanlar tamam olur.
Sağlıklı bağlanma gerçekleşir.
Sınır kişilikler bakımından nefret aynen aşk gibi bağlayıcıdır. Bağımlılık seviyesinde bir bağlayıcılıktır bu. Öfkenin kasırgaları olur. Şiddetli tufanlar yaşanır. Dindirilemediği için tayfunlar baş gösterir. Gözler hınçla alevlenir, sözler şirazesini şaşırır, davranışlar kontrol edilemez olur.
Ama asla ayrılamazlar. En büyük korkuları terk edilmek, yalnız bırakılmaktır.
Sözler harlanıp köz kıvılcımlar atmaya başladığında “Git” denir öfkeyle ama öz örtülemez ve bu “Kal” demektir. Eğer muhatap “Git” emrini gerçekten “Gitmek” şeklinde yorumlayıp veda ederse bu defa sevgili kendini savunma sadedinde şu şekilde suçlar: “Ben sana git dedim ama git mi dedim?”
“Git” demenin alt metni sınır kişiliklerde olanlar için aslında “Gitme” demektir. “Senden nefret ediyorum ama bırakma beni” çığlığıdır.
Aşk herkeste aynı olmadığı gibi nefrette kişiye göre farklılık gösterebilir.
Âşığın özü aslında daha fazla ilgi, daha fazla alaka ve bağlılık bekler. Bunun karşılanamadığını düşündüğünde özü aynı kalmakla beraber hırs ve öfkesi ona tersinden bu cümleleri söyletir.
Sözün dış anlamı ile iç anlamı tamamen birbirine zıttır.
…
PSİKOLOJİ profesyonelleri “Bağlanma teorilerinden” bahsederler.
Bebeklik döneminden başladığı kabul edilen bağlanma derin ve uzun süreli duygusal bağı ifade eder. Bu dönemlerde yaşanan olumsuzluklar, iniş çıkışlar, kaygı ve korkular kişinin önüne yetişkinlik döneminde ödenmesi gereken ciddi bir fatura olarak çıkar.
Trafik işte o zaman karışır. Hiçbir navigasyon programı da kolay kolay menzile ulaştırmaz.
…
ERİŞKİNLİK evresinde bağlanma stilleri ilişkilerin bir nevi duygu haritalarıdır.
İlişkilerin mahiyetini, derinliğini veya sığlığını, sevginin, aşkın veya nefret ile öfkenin barınağıdır.
Günlük yaşamımızda başımıza gelen veya tanık olduğumuz ilişki problemlerinin temelinde tanımlanamamış, arızaları tespit edilememiş, çözümlenip çözüm pratikleri ortaya konulamamış olması yatar. Zordur. Ya hayatı yaşanılası kılar ya da zehreder.
Şairlerin; “Sen mevsimler gibisin, değişirsin sevgilim” veya “Huysuz ve tatlı kadın” ile “Ne sevdiğin belli ne sevmediğin / Hayınsın oy oy / Zalimsin oy oy / Ne deyim oy oy” gibi cümleleri ne gibi olaylar üzerine yazabildiklerini hayal edin. Olumlu bir örnek olarak “Her an gözümde perdesin, nere baksam sen ordasın” türküsünü de düşünebilirsiniz. Literatürde yüzlercesini bulmak mümkün tabi.
…
GÜVENLİ bağlanma, bağlanma stilleri arasında en olması gerekeni.
Eş duyum diye tarif edebileceğimiz empatik davranış önceliklidir. Akla uygun makul sınırları barındırır. Kendini güvende hissettirir. İstikrarlı bir ilişkiyi getirir. Karşılıklı memnuniyet sağlanır ve bu esas alınır. Terk edilip tek başına kalma kaygısı kapılarını çalmaz. Güzel görür, güzel düşünür ve güzel yaşarlar. Olumsuzluğu avluya almadıklarından verimli bir aşk hayatı yaşarlar. Hayatın anlamını kavradıklarından kendileri de yaşama yeni ve güzel anlamlar yüklerler.
…
NEFRETE dayalı olarak aşk yaşayan sınır kişiliklerin ilişkileri çok boran olur. Ne zaman sisli ne vakit güneşli olacağını kestirmek zordur. Sürekli inişli çıkışlıdır. Ya dağın tepesinde olurlar ya da derenin en dibinde. Dengeye gelemezler. Şüphecilikleri önden gittiğinden her şeye yanlış anlam yüklerler. Bunun kesin doğru olduğuna inandıklarından suçlayıcı nefret söylemlerine sık rastlanır. Bir gün dünya tatlısı olabilirken hatta birkaç saat sonra bile zehirli sarmaşıklardan daha zehirli olabilirler. Terk edilme korkusu yaşadıklarından ilişkisini kontrol edemezler. Kaybetmemek için akla hayale gelmedik şeyler yapabildiği gibi kaybettiğini düşündüğü anda da hemen süngülerini sivriltip saldırıya geçerler. Çocukluk döneminde sağlıklı ayrışmayı başarıp, yasını tutmayı deneyimlemediği için kontrolsüz olurlar.
İçinin içinde taşıdığı, çok yakınlaştığı kişiyi bilinçli olmadan kendisinden uzaklaştırırlar. Aslında tüm dertleri kaybetmemektir. İşte “Nefret ediyorum senden ama beni bırakma” duygusu buradan kaynaklanır.
Sağlıklı ayrıştırma yapamazlar. Faruk değildir. Ya aşırı iyi ya da aşırı kötüdür. Dengesi yoktur.
Olumlu veya olumsuz duygusal yatırımını dibine kadar yaparlar. Zihni sürekli bununla meşgul olduğundan sağlıklı analizler yapamazlar.
…
AŞK ve nefret ikiz kardeş gibidir demiştik.
Mühim olan bizim hangisini tercih ettiğimizdir. Kendi kişiliğimizi nasıl oluşturduğumuzdur. Beslenme kaynaklarımızın doğru seçilmesi ve ortak yararlanarak birlikte gelişmek esastır.
Zorlu yaşam olaylarıyla başa çıkabilmek için bunlar elbette belirleyicidir.
Mühim olan “Nefret ediyorum beni asla bırakma” demek yerine “Sana âşığım, seni seviyorum ve asla bırakmam” diyebilmektir. Hüner arıyorsanız, budur. Nasıl bir sevgili olacağımız bizim tercihimizdir.
Ya Selam!