30 Kasım 1925’te Tekke, medrese, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edildi, 13 Aralık 1925’te de resmî gazetede yayınlandı. İslâm tarihinin tamamında mevcut olan ve islamın irfan-hikmet-ihlas-nefs terbiyesi mektebi olan bu islâmi yapı, Sosyal hayatta toplumsal ahlakın, ibâdâtû tâât’te ihlas ve samimiyetin, ÂLLÂH yolunda cihad ve hizmetlerde gayret-i diniyenin kemalâtına en mühim katkıyı sunan maneviyât merkezleri olarak yaşadı...
30 Kasım 1925'te Tekke, medrese, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edildi, 13 Aralık 1925'te de resmî gazetede yayınlandı.
İslam tarihinin tamamında mevcut olan ve islamın irfan-hikmet-ihlas-nefs terbiyesi mektebi olan bu islami yapı, Sosyal hayatta toplumsal ahlakın, ibadatû taat'te ihlas ve samimiyetin, ÂLLÂH yolunda cihad ve hizmetlerde gayret-i diniyenin kemalatına en mühim katkıyı sunan maneviyat merkezleri olarak yaşadı. Tarihte az bir miktarda da olsa zaman zaman bunlar içinden, ehli sünnetin akide ve fıkhının dışına taşanlar oldu ve birtakım taşkınlıklar da yaptılar. Ama ekserisi- çoğusu sağlam olarak kaldı ve çok çok büyük hizmetler verdi ve vermektedir. Her sahada.! İslami ahlak, ahkam ve gayret hususunda en yüksek motivasyonu temin ve tesis ettiler sûnni tarikat ve cemaatler..
Bu yapılar Mü'min halk ve topluluklar üzerinde, muhabbet ve bağlılıkla mühim etki oluşturdu. İşte.! Bu denli kabul görmeleri; siyasi otoriteler tarafından büyük bir tehlike olarak görülmekteydi. Tarih içinde bu tarikatlerden bazısına, fiilen bağlı olan emir- sultan- padişah- devlet başkanları da oldu.
Bazen de bu yapılardan emelleri doğrultusunda istimal edenler de istismar edenler de oldu.
Fakat.! Genelde tarikatin müntesibi dervişlerinden = hayırlı faydalı yönde istifadeler edildi..
••Cumhuriyet döneminde ise.! Zaten yeni kurulan rejim ve kurucu iradeler; dinle, islamla ve şeriatle barışık değildi. Bilakis kavgalıydı. Dolayısıyla dini bir kurum olan Tekke, zaviye, tarikat, şeyh, zikir, türbe vesair ve benzeri yapıları da, daha öncesinde ve sonrasında kaldırılan {hilafet, şeriat, ezan, vakıf, medrese vb} islami müesseseler gibi kaldırdılar.
- Fakat.! Halkın çoğusunun müslüman olması hasebiyle bütün yasak, baskı, hapis ve hatta idamlara rağmen dini faaliyetler az da olsa, gizli ve saklı da olsa devam etti.
•• Hatta 1980'lere kadar doğu ve güneydoğuda müslüman halk aralarında ki dünyevi ya da dini konularda ihtilaf olduğunda 'şeriate gidiyoruz' diye medrese, şeyh, divan, mela ve seyda denilen kurum ve alimlere, müracaat eder; hukuki- şer'i hükmü sorar kararı alır ve kabullenip uygulamak üzere giderlerdi.
Yani.! Anadolu'nun bütün bölgelerinde şeyh-i kamil olan ya da babasının-dedesinin tekkesini teberrüken devam ettiren noksan mürşitler ya da müteşeyyihler her zaman var oldu.
İşte.! Bu eksende ve bu formata yakın tarikat, cemaat ve benzeri dini teşekküller zamanla arttı ve etkinleşti.
Tabii ki Laik Cumhuriyet rejimini kuranlar ve siyasal yapıları başından beri bunları ret ve tasfiye yolunu net ve şiddetlice benimsedi ve uyguladı.
Fakat.! Zamanla oluşan ve adına 'sağ siyaset' denilen yapılar ise bu tarikat ve cemaat yapılarını [ içlerindeki bazı samimilerce ya da mensupları olanlar tarafından ] bazen sahiplenseler de; aslında içlerindekinin çoğunluğu benimsemediler. Lakin.! Her zaman oy potansiyellerini dikkate alarak ilişki kurulup faydalanıldı. Aslında maalesef meatteessüf bu tarikat ve cemaat yapılarının yaşamaları için başka çareleri de yoktu.
Çünkü rejimce tehlikeli ve yasaklıydılar.
Dolayısıyla bu yapılar kendi faaliyet ve hizmetlerini biraz daha rahat ve etkin yapabilmek için 'demokrat sağ siyaset' denilen politik yapılara yakın ya da içinde oldular.
Bu arada sağ siyaset yelpazesinde seçenekler de arttı {arttırıldı} ve hepside cemaat ve tarikatlerin güçlerinden faydalanmak istiyorlardı. Bu politik oluşumların bir kısmı felsefi ve demokrat islami anlayışa, bir kısmı islami argümanlar üzerinden felsefi ve ideolojik siyasal islamcılık ve bir kısmı da dini motiflerle örtülü milliyetçi-kavmi siyaset yapıyorlardı.
-Esasen bunlar görüş, düşünce, fikir ve fiilleriyle Ehli sünnetin akide ve fıkhına bağlı tarikat ve cemaatlerle [[ özünde ]] örtüşmüyorlardı. Fakat bu yapılar [çaresiz] olduklarından yine bu siyasal oluşumlardan birilerine yakın oldular. Ama her halükarda rejim taraftarı olan bütün siyasi yapılar; Dinin İTİKÂD, ahlak ve ahkamını nesillere aşılıyorlar ve kurumsallaşıyor olduklarından, hiçbirini istemiyorlardı.
Bir an evvel [ rejim taraftarı olduklarından Aleviler hariç ] bütün tarikat ve cemaatleri; iptal, tasfiye, etkisiz, imha ve külliyen lağvetmek istediklerinden.! Bu yapılara bazen direk, bazen dolaylı bazen de [üretilen] dini ya da sağ siyasi yapılarla, bu amaçlarına yönelik olarak bütün kurum, kuruluş ve elemanlarıyla içlerinden ve dışlarından enva-i türlü operasyonları yaptılar ve yapıyorlar.
İster sağ siyaset ve isterse sol siyaset olsun hepsi; cemaat, tarikat ve islami STK'lara zımnen veya alenen diyorlardı ki {doğru ya da yanlış} "her faaliyetimi tasdik eden olacaksınız ve eleştirmeyen olmak zorundasınız.. Bana Rey vermelisin, ya bendensin ya da işi taaa hainliğe kadar götürürüm." Bu sözlerle ya zımnen, ya alenen ya da fiilen tehdit veya köşeye sıkıştırmalarla sürekli üzerlerine gidildi.
Zaten içlerine yerleştirilenlerle; cemaatlerde saptırma, çarpıklaştırma, suçlar işlettirme hatta bazılarına rejimin amacınca uygun faaliyetlere fiili yönlendirmeler vs ile [[ böl parçala yönet ve yut ]] üzerinden bütün islami STK'lar hep operasyon yediler.
- Esasen laik rejimi kuranlar ve koruyanlar ile zamanla rejimi benimsemiş olan sağ siyaset açısından [ eğer bu ülkede dini bir yapı olacaksa ] bunlar tamamen rejim kontrolünde, rejimi benimsemiş ve 'islami bir hayat nizamı' istemeyen; demokrat, modern, seküler vb müslümanlık ve yapılar olabilirler.
Böylesi olmayanlar bir şekilde tasfiye edilmelidirler. Bunun için de din eğitimini, devlet eliyle
vermeliyiz fikri taaa cumhuriyetin ilk yıllarına dayanır.
15 Temmuz'u da bu anlayışı makul, mecbur ve meşru göstermenin gerekçesi eylediler. Hadise üzerinden genelleştirme yapıp, Bu sebeple fiili din eğitim ve terbiyesi ile mü'min yetiştirmek yerine, bazı dini eğitim müesseseleri kurarak din bilgisi almış ve fakaaattt çoğu { istisnanın istisnası kadar az olanlar hariç } din ve ilimleri tenkitçisi olarak yetiştirilmiş din adamı (?!?) yetiştirmeye gayret ettiler. Son 20-30 senedir de bunun meyvalarını topluyorlar.. Yani islamı ve islami hizmetleri müslüman eliyle tahrip, engel, imha, tahrif, red ve inkar yolu izleniyor. Suret-i haktan görünenlerle ehli sünnet müslümanlığı ve hizmetleri yok edilmeye çalışıldı hep.. Tabiki burada cemaatler, tarikatler vb. yapılar hatasız ve kusursuz yapılardır demedim ve demem de..
CEMAAT VE TARİKÂTLERİN DE KENDİLERİNİ ÇOK CİDDİ BİR ŞEKİLDE İLMİ OLARAK GÖZDEN VE ELDEN GEÇİRMELERİ ELZEMDİR.. Gerekli tevbe ve tedbirleri almaları elzemdir. Aksi halde ÂLLÂH zalimleri musallat eder ve onlarla düzeltir.
- Lakin.! Ehli sünnet itikadına ve fıkhına bağlı bütün islami STK'lar, tasavvufi tarikat veya cemaat yapıları bu ölçülerin dışında yeni inanç, fikir ve faaliyetler icat etmedikleri sürece meşru ve muhteremdirler. Ufak tefek insani hatalar ise zaten vardır ve olacaktır.
Şunu bilmeliyiz ki 14 asırdır var olan ve kıyamete kadar da var olacak islam dini ve onun Sadık müminleri ister cemaat, ister tarikat, ister STK ve isterse ferT olsun ihlas ve takvayla itikadi ve ameli istikamet üzere olurlarsa ve oldukları müddetçe; ÂLLÂH cc onlarladır.
Yeterki ticari, politik, kariyer, şehvet, şöhret, mal ve makama o mukaddes islam dinini ve onun kavram ve kurumları alet edilmesin. Eğmeden bükmeden sadakat lazım..
Son söz olarak derim ki; Rabbimizin 'Ey.! İman edenler ÂLLÂH'tan korkun {onun emirlerine itaat, yasaklarından ictinap ve istediği itikad ve istikamet üzere olun ve öyle olan dininde } sadıklarla - dosdoğru müminlerle olun.
{TEVBE süresi 119 }' ayetine uyalım.
En hayırlı, dosdoğru ve büyük sadıklar olan Ashab-ı kiramın rd üzerinde olduğu sevad-ı azam olan ehl-i sünnete tabi olalım.
Kim ya da kimler olursa olsun, bunun dışına çıkanlara uymayalım, itaat, ittiba ve taraftar olmayalım..
Bizi bunlardan uzaklaştıran ve birbirimize düşüren sol ya da sağ politikadan uzak duralım.
İslama; islami ve ahlaki bir dürüstlük, adalet, hakkaniyet ve samimiyetle uyalım ve hizmetler edelim..
Daima hak üzere ve hakkın tarafında olalım. UNUTMAYALIM..! Çare, çözüm, kurtuluş vb vs. onda bunda, orada burada değil.! Sadece ve sadece Kûr'ana ve Sünneti Resûlillah'a as ittibada'dır.
Ve yine Unutmayalım ki.! ÂLLÂH cc bizimle olursa, kim bizi imha edebilir.??
Âllahın bizimle olması için de İmanın da dinin de sadıklar olan Ashab-ı Bedir'e rd çok çok iyi bakıp anlayalım ve uyalım.. Vesselamû ala menittebeal hûda.. Âmin