BİR yerde İslam varsa, Müslümanlar varsa orada mutlaka doğruluk ve
dürüstlük olması gerekir. Çünkü doğruluk dürüstlük, istikamet
İslam’ın temel değerlerindendir.
Bir yerde Müslümanlar çoğunluktaysa ve orada doğruluk ve dürüstlük
ya hiç yok, yahut az varsa, orada kötü, vasıfsız, zayıf, bozuk
Müslümanlar var demektir.
İstisnalar kuralı bozmaz.
Doğruluk ve dürüstlük gibi adalet ve insaf da İslam’ın temel
değerlerindendir.
Dindarlık da öyledir. Müslüman, İslam dinine göre dindar olan
kimsedir. Bir ülke ki, çoğunluğu Müslüman’dır, oradaki
Müslümanların sadece yüzde onu namaz kılıyorsa, o ülke Müslüman bir
ülkedir ama bozuk bir Müslüman ülkedir. Amelî vazifeler konusunda,
namazın terkinden büyük bozukluk olur mu?
Bir ülke düşünün ki, uluslararası temizlik ve şeffaflık notu 10
üzerinden 5’tir. Bu ne demektir? Bizim Müslümanlığımız yarım
Müslümanlık demektir.
Faydalı ilimleri öğrenmek, öğrenmek ve bunları hayata uygulamak da
İslam’ın temel değerlerindendir. Bir ülke ki, orada İslam
medreseleri kapalı, bir ülke ki, orada Tevhid dinine uygun eğitim
veren İslam mektepleri yok, orada Müslümanlık çok zayıf
demektir.
İslam kardeşliği, iç barışı, Müslümanların birbirlerini sevmesini,
tutmasını, desteklemesini emr ediyor. Bir İslam ülkesi düşünün,
orada Müslümanlar birbirinden kopuk bin parçaya ayrılmış, kavga
gürültü, savaş, çekişme, tepişme ayyuka çıkmış. Oradaki
Müslümanların olgun Müslümanlar olduğunu söyleyebilir misiniz?
Allah’ın Kitabı Kur’an bütün mü’minlerin tek bir Ümmet olduğunu
yazıyor. Bir İslam ülkesinde Ümmet birliği yoksa, oradaki
Müslümanlar, bilhassa onların başları nasıl Müslüman’dır?
Kur’an’da, küçük bir topluluk, Allah’ın izin ve yardımıyla büyük
bir topluluğa galib geldi yazılıdır. Biz Müslümanlar Türkiye’de
küçük topluluk değil, büyük topluluk olduğumuz halde, niçin İslam
düşmanı küçük topluluklar bize galebe çalıyor?
İslam irfan dinidir, incelik dinidir, zarafet ve kibarlık dinidir.
Müslüman bir ülkede bunlar yoksa, orada İslam’ın ismi ve resmi
vardır ama kendisi yoktur.
İslam, komşusu aç gecelerken, Müslüman’ın tok olarak
sabahlamayacağını bildiriyor.
İslam, siz birbirinizi sevmedikçe gerçek ve olgun Müslüman
olamazsınız buyuruyor.
Biz İslam’ın nice temel değerine kulaklarımızı tıkamışız, sırt
çevirmişiz ve sonra kendimizi iyi Müslüman sanıyoruz.
Hayır hayır hayır! İslam’ın şartlarını, ana değerlerini, ahlâkını
hayata geçirmedikçe biz zalimlerden oluruz.
Biz, kendimize, düşmanlarımızın bize yaptığından daha fazla zulm
ediyoruz.
Namazı terk etmek zulümdür.
Şeriatı hayata uygulamamak zulümdür.
İhlâssızlık, kendimize yapabileceğimiz en büyük zulümdür.
Emr-i mârufu ve nehy-i münkeri terk etmek zulümdür.
İsraf, lüks, tebzir, beyinsizlik hep zulümdür.
Biz İslam’ı doğru dürüst uygulamıyoruz ve sonra başımıza gelen
bela, azab ve musibetlerin suçunu düşmanlarımıza yüklüyoruz.
Kendimizi aldatıyoruz.
İslam azgınlıkları yasak ve haram kılmış. Bu ülkede bunların hepsi
var, biri bile eksik değil, hem de açıkça, açıkta ve küstahça
işleniyor.
Müslümanlar, Kur’an’ın, Sünnetin Şeriatin kötü gördüğü münkerlere,
haramlara karşı üç maymun rolünü oynuyor. Görmüyorlar,
işitmiyorlar, protesto etmiyorlar.
Sonra da ucuz bahaneler. Neymiş bizi dinsizler, Siyonistler,
münafıklar bugünkü hale getirmiş. Yalan yalan yalan!
Ya İslam’ı doğru olarak öğrenir ve öğrendiklerimizi hayata
uygularız, yahut böyle sürüne sürüne zillet ve esaret altında
yaşarız. Ne zamana kadar?
İlânihaye sürmez bu fısk u fücur, bu isyan, bu tuğyan, bu
azgınlık.
(İkinci yazı)
Öğütler
*MÜTEVAZI ol!.. Sakın kibirli, gururlu, kendini beğenmiş olma.
Küçük dağları ben yarattım havalarına girme. Allah böylelerini
sevmez. Böylelerine tokat ve sille gelir ansızın. Aman mütevazı
ol.
*Zalim olma sakın!.. Ne başkasına zulm et, ne kendine. İki şık var,
üçüncüsü yok, ya zalim, yahut mazlum (=zulme uğramış) olacaksın.
Çarnaçar sen mazlumluğu seç, yeğdir yeğ.
*Çok konuşma, vır vırdırdır zır zır laf etme. Az, öz, hikmetli,
faydalı, lüzumlu konuş. Konuşmadan önce iyi düşün. Konuşmama
hakkına ve tercihine sahipsin. Konuştun mu aleyhinde delil olur,
günah olur.
*Bilmemek ayıp değildir ama öğrenmemek çok ayıptır. Mutlaka bilmen
gerektiği halde şu anda bilmediklerini en kısa zamanda sağlam ve
doğru şekilde öğren ve onları bir daha unutma.
*Güncel dedikodulardan, siyaset entrikalarından uzak dur. Bunların
faydası yoktur, zararı çoktur.
*Sofrada doyduktan sonra yeme. Doyduktan sonra yemek israftır,
haramdır. Allah müsrifleri sevmez. Nâdiren, istisnâî olarak,
misafirlikte, uzun ve sıcak Ramazan günlerinin akşamında, ölçülü
olmak şartıyla birkaç lokma daha yiyebilirsin ama Allah’ın her
gününde tıkınmaktan vazgeç.
*Merhametli ol, merhametli ol, merhametli… Sen merhamete çok
muhtaçsın, sana rahm edilmesini istiyorsan, merhametli ol. Sakın
acımasız, gaddar, vahşi olma.
*Yazılı vatandaş ol. Cebinde güzel bir defterin, bir de kalemin
olsun. Telefona not alma, deftere yaz. Sakın kalemin bir liralık
kötü bir kalem olmasın. Kişi kaleminden belli olur. Telefon bin
liralık, kalem bir liralık… Sen böyle fakirlerden olma.
*Kaç liralık, nasıl bir otomobile ihtiyacın varsa, o kadarlık bir
oton olsun. Lüks, pahalı, gösterişli bir binite sahip olmanın
kişiye itibar, şeref, haysiyet kazandıracağını sanan geri
zekâlılardan olma.
*İnsanı yücelten şeyler: Doğru bir inanç… Selim bir akıl… Faydalı
ilim… İrfan… Edeb, ahlâk, terbiye, görgü… Yardım ve paylaşma…
İnsanların kurdu değil, meleği olmak… Medeniyet ve kültür… Adalet…
İnsaf… Mürüvvet… Büyüklere saygı, küçüklere şefkat… Sorumluluk
duygusu… Hamiyet=vatanseverlik…
*En faydalı dost ve arkadaş faydalı kitaplardır. Böyle kitapları
oku oku oku… Öğrenerek oku, öğrendiklerini hayata uygula. İyi
kitabı açarsın, okursun, sonra kapatırsın. Kapalı kitap senin
ardından konuşmaz.