İNSANIN büyük düşmanı kendi nefs-i emmâresidir. Kişi sadece iman etmekle bu düşmanın şerlerinden, zararlarından, tuzaklarından kurtulmuş olmaz. Nefs-i emmâreyi bilmek, onunla nasıl savaşılacağını öğrenmek, bu bilgiyi hayata uygulamak gerekir.

İnsan, nefs-i emmaresiyle, başarılı şekilde savaşırsa onu yenebilir, dizginleyebilir ve nefs-i levvâme derecesine yükselebilir.

Nefs-i emmâre ile başarılı mücadelenin bilgisi; Kur’an’da, Sünnette, Şeriatta, İslam ahlakından ve bilgeliğindedir.

İslam dini kötülüklere, zulümlere, azgınlıklara karşıdır.

İnsanların nefslerinin terbiye edilmediği bir toplum, maddî zenginlik ve refahla iyi ve düzgün bir toplum olamaz.

Zenginlik ve refah artıyor, buna paralel olarak nefs terbiyesi verilmiyor. O toplum bozulur ve sonunda çöker.

İnsanlar ikiye ayrılır: İdare edenler ve idare edilenler.

İdare edenlerin nefs derece ve rütbelerinin yüksek olması, idare ettiklerine de nefs terbiyesi vermeleri gerekir.

Nefs terbiyesi nelerde verilir:

Âilede verilir… Okullarda verilir… İş hayatında verilir… Toplumda verilir…

Müslümanlara camilerde, tarikat tekkelerinden verilir.

Müslüman bir toplumda nefsler terbiye edilmiyorsa, emmâreden levvâmeye yükseltilmiyorsa, levvâmeden daha üst rütbelere ve derecelere çıkılmıyorsa o toplumun hali ve işleri hiçbir zaman iyi olmaz.

Nefs-i emmâresinin hâkimiyetindeki insan, yaptığı kötülüklerle iftihar eder ve onlardan hoşlanır.

Rüşvet alır… Haram yer… İçki, zina olmak üzere her azgınlığı yapar ve bunlara üzülmez.

Nefs-i emmârenin en büyük müttefiki (yardımcısı, işbirlikçisi) şeytandır. Her insanın bir şeytanı vardır ve ona kötülüğü sevdirir ve yaptırır.

Nefs-i emmâre ile şeytan güç birliği yapınca insanın hali duman olur.

Şeytan sahte dindarları kandırmak ve azdırmak için onlara fetvalar bile verir.

Bu düzen bozuktur, bozuk düzenlerde bozuk işler yapılabilir der.

İslam’a, dâvamıza hizmet etmek için haram gelirler kullanılabilir der.

Düşük faizli krediler alınabilir diyerek ribayı mübah hale getirmeye çalışır.

Müslüman toplumun uleması, fuqahası, meşâyihiülü’l-emr’dir ve onların halkı, nefs-i emmarelerine, şeytanlara karşı yüksek İslam ahlakı ile silahlandırmaları gerekir. Ulema ve fuqaha bu hizmeti yerine getirmezlerse toplum hastalanır ve çöker.

Yularını nefs-i emmaresine ve şeytana veren bir Müslüman iflah olmaz.

Bir eğitim sistemi ki, çocuklara, genç nesillere; nefse ve şeytana karşı nasıl savaşacaklarını öğretmiyor, o eğitim vazifesini yapmış olmaz.

Nefs terbiyesi Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın, İslam ahlakının ve bilgeliğinin ışığında yapılır.

Yalan söylemeyeceksin… Gıybet ve iftira etmeyeceksin… Laf taşımayacaksın… Haram gelir elde etmeyeceksin… Rüşvet almayacaksın… Hırsızlık yapmayacaksın… İhalelere fesat karıştırmayacaksın… Halkı aldatmayacaksın… Ticarete hile karıştırmayacaksın… İsraftan uzak duracaksın… Başkalarının karılarına, eşlerine, bacılarına, kızlara kötü gözle bakmayacaksın, onlarla zina etmeyeceksin… Kur’an’ın, Sünnetin, Şeriatın, İslam ahlakının kötü gördüğü şeyleri işlemeyeceksin…

Nefs-i emmâre bu devirde bilhassa şu kötülükleri, haramları teşvik etmektedir.

Helal haram deme çok kazan ve sonra Nemrud gibi, Firavun gibi israflı, lüks, ihtişamlı, gösterişli, gururlu, kibirli bir hayat sür.

Yaşamak için yeme, yemek için yaşa; lüks mekânlarda, lüks ve pahalı yemekler ye ve alabildiğine israf et.

Kendini putlaştır. Bunca hatâ yapmana, günah işlemene, azgınlık sergilemene rağmen üzerine toz kondurma, seni uyaranları düşman gör.

Müslümanların içine sızmış insî şeytanlar halkı azdırmak için cinnî şeytanlardan daha fazla mel’anet ve tahribat yapmaktadır.

Nefs-i emmârelerinin esiri ve maskarası olmuş birtakım sözde Müslümanlar, bu Dine ve bu Ümmete harbî kâfirlerden daha fazla zarar veriyor. Peki, nefs-i emmâremizle, içimizdeki şeytanla mücadele edebilmek, onların şerlerini azaltmak için neler yapmalıyız?

İmam Gazalî hazretlerinin İhyâ kitabının “Mühlikat” cildini okumaya başlarsanız çok iyi edersiniz. Lakin çok iyi, çok dikkatli okumak, yazılanları anlamak, bunları hayata tatbik etmek gerekir.

Nefs-i emmâre ve şeytan pek yaman iki büyük düşmandır. Onlarla savaşmak kolay değildir.



(İkinci Yazı)

BİRKAÇ NOT

Bir sorana: Bahs ettiğiniz iki kişiden birincisi, Ehl-i Sünnet dairesi içinde ihlâsla hizmet eden sâlih bir zattır. Kendisine hüsn-i zannım vardır. Allah onun ve hepimizin hayırlı hizmetlerini kabul buyursun, ilahî tevfikatını ihsan buyursun.

Diğer zatın aklı fikri amacı paradır nefstir çıkardır. İşin içinde menfaat olmazsa küçük parmağını bile oynatmaz. Bu yüzden o zata güvenemem, anlattığınız konuda onunla işbirliği yapamam. Cenab-ı Hak onu ve hepimizi ıslah buyursun.

Sorumluluktan, vebalden, günahtan kurtulmak için oğlunuza ve kızınıza, namaz kılmaları için gerekli eğitimi vermiş olmanız, bu konuda elinizden gelen telkinatı yapmış olmanız gerekir. Siz vazifenizi hakkıyla yaptınız, çırpındınız ama onlar bugünkü çok kötü ortamda namaz kılmıyorlarsa inşallah siz suçlu olmazsınız. Vazifenizi yapmazsanız her hâl ü kârda sorumlu ve günahkâr olursunuz.

Pahalı ve lüks tatlılar satan bir zata: Tatlının kilosu otuz lira ile elli lira arasında değişiyor… Karton kutu 100 ile 150 gram tutuyor. Onun size maliyeti çok ucuza geliyor. Müşteri bir kg şöbiyet istiyorum diyor, siz kutunun darasını hesaplamazsanız ona 900 veya 850 gr tatlı vermiş olursunuz ama bir kilo şöbiyet parası alırsınız. Bu bir eksik tartmadır ve üzerinizde kul hakkı kalır. Benden söylemesi…

Lokantanın dekorasyonunun lüks ve şatafatlı olması insanı doyurmaz. İnsan lokantaya yemek yemeye gider, dekorasyon yemeye değil. Lüks ve pahalı mekânlarda yemek yemeyi statü haline getirenler hafif akıllıdır.