Geçen yıl Ağustos’un ilk günleriydi. Bir yakınımızı kaybetmiştik. Karadeniz’in hırçın dalgaları durdurmuştu kalbini.
Geçen yıl Ağustos’un ilk günleriydi. Bir yakınımızı
kaybetmiştik. Karadeniz’in hırçın dalgaları durdurmuştu
kalbini.
Takdir ondan, emir büyük yerden.
Âmennâ.
Ölüm değil, çaresizlik üzmüştü bizi.
Mahzun bir şekilde dönüyorduk.
Önümüzde sanırım bir gurbetçi arabası vardı. Arka camını kaplayan
bir yazı:
Lâ tahzen, innallahe meanâ…
Üzülme, Allah bizimledir.
O yazıyı görünce bir ferahlık yayıldı içimize.
Bir sükûnet kapladı içimizi.
Rahatladık.
***
Peygamberimiz (SAV) Mekke’den Medine’ye hicrette.
Mekke müşrikleri ise peşlerinde.
Mekke’nin yaklaşık 5 km. güneyindeki Sevr mağarasında
konaklıyorlar. Yanında yol arkadaşı, gönül dostu Hz. Ebubekir.
Tevbe suresinin 40. Ayetinde belirtildiği gibi hicret arkadaşını
öyle teselli ediyor Allah’ın Rasûlü.
Lâ Tahzen!
Üzülme, hüzünlenme, mahzun olma, kederlenme, tasalanma,
kaygılanma…
İnnellahe meanâ.
“Muhakkak ki Allah bizimle beraberdir.”
Allah bizimledir, şüphesiz.
Ve yüce Allah buyuruyor devamla:
“Artık Allah ü Teâlâ onun üzerine sekînetini indirdi”
Teskin etti, sükûnet verdi, güven verdi, rahatlattı…
“Ve bunu da görmediğiniz ordularla destekledi.”
Yüce yaradan, İnsanoğlunun göremeyeceği askerler korudu onları…
***
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin korkuluklarında demokrasi
nöbetlerinden kalma bir yazı.
“Tasalanma. Allah bizimledir. Tevbe Suresi 40. Ayet”
15 Temmuz gecesi kâbus gecesiydi. Karanlıktı.
Bir girdaptı Karadeniz’in girdapları gibi; boğmaya hazır.
Bombalar yıkmaya, kurşunlar can almaya âmâde.
O zulmet gecesini yaran birileri vardı; topsuz tüfeksiz …
Kafa tuttu, dur dedi tanka, uçağa, silaha, bombaya.
Akıllara durgunluk verecek bir şekilde.
Bir ay geçti tezgâhlayanlar hâlâ çözemiyorlar bu işi; hâlâ nasıl
başarılamaz bu darbe diye hayıflanıyorlar.
Bilmiyorlar ki zalimin zulmü varsa mazlumun Allah’ı var.
Bilmiyorlar ki Allah, inananlarla beraber.
Bilmiyorlar ki o silahsız halkın, iman dolu milletin arkasında
görünmeyen ordular var.
Bilmiyorlar ki leşker-i duanın kalbinden yükselen nurlar, zulmeti
boğar.
***
“Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır.”
Bu iman oldukça korkma.
Bu vatan sevgisi oldukça tasalanma.
Bu azim oldukça kaygılanma, hüzünlenme, üzülme.
Zira mutlak güç onun.
Hüküm onun, hikmet onun.
Lâ tahzen!