Peygamber efendimiz, dini özgürlüklerinin kısıtlandığı Mekke toplumundan, Medine toplumuna göç edince, meşhur Medine sözleşmesi ile kendisinin başkan olduğu Medine Devletini kurdu.
Peygamber efendimiz, dini özgürlüklerinin kısıtlandığı Mekke toplumundan, Medine toplumuna göç edince, meşhur Medine sözleşmesi ile kendisinin başkan olduğu Medine Devletini kurdu. Medine Devletinin, bu gün ki modern devletlerde olduğu gibi sürekli bir ordusu ve sadece devletten maaş alarak geçinen sürekli bir bürokrasisi (devlet memurları) olan bir devlet yapısı yoktu. Bu nedenle bazı sosyologlar, Peygamber efendimizin kurduğu sosyal yapıyı devlet olarak kabul etmezler. Ancak bir devleti, devlet yapan sürekli bir ordusunun ve bürokratlarının olması değildir, o devletin diğer devletlerin saldırılarına karşı kendi koruyacak gücünün olması ve ülkedeki halkı arasında oluşan anlaşmazlıklarda en son söz söyleyerek çözmesi ve kendine karşı gelenlere yaptırım uygulayarak aldığı kararları uygulayabilmesid ir. Önemli olan kurumların olması değil, fonksiyonların yerine getirilmesidir; sürekli, kurumsal bir ordunun olması değil, gerektiği zaman savaşacak bir ordunun hemen oluşturulabilmes idir.
Medine sözleşmesi ile Magna Carta aynı amaç ile düzenlenmiş anlaşmalardır. Medine sözleşmesi: Peygamberimiz ile Medine de yaşayan diğer dini grupların ileri gelenleri arasında 623 yılında yapılan bir sözleşmedir. Magna Carta ise İngiltere’de toprak sahipleri (Baronlar) ile Kral John arasında 1215 yılında yapılan bir sözleşmedir. İkisinde de amaç devlet başkanın yetkileri ile yönetilen toplumların hak ve yükümlülüklerine belirlemektir. Manga Carta savaşlar ve mücadeleler sonucu oluşurken, Medine sözleşmesi hiç savaş yapılmadan oluşturulmuştur. Bunun sebebi Allah’ın peygamberine devlet yönetimini hikmeti öğretmesi sonucu olmuştur.
Peygamberler aynı zamanda çok iyi bir devlet yöneticileridir. Bulundukları toplumu en iyi yönetenler peygamberlerdir. Tabii kendisine inanmayan ve tabii olmak istemeyen insanların içinde kalan Peygamberler de olmuştur. Ancak bizim peygamberimizden sonra başka peygamber gelmeyeceği için en son peygamber olarak, devlet kurmuş ve devlet yönetmiştir. Peygamberimizden sonra dünyanın zenginlikleri ortaya çıkacağı, teknolojinin gelişeceği, sanayi ve bilgi toplumlarına ulaşılacağı Allah tarafından bilindiği, aynı zamanda Peygamberimiz kıyamete kadar Müslüman olanlara örnek olacağı için Müslümanların, gelecekte nasıl devlet idare edeceğinin ip uçları ve ilkeleri de uygulama ile gösterilmiştir. Bu nedenle Peygamberimiz Devlet kurmuştur ve devlet yönetmiştir. Devlet kurarken de devlet için gerekli olan toplumsal sözleşmeyi yazdırmıştır. Bu gelecekte devlet kuracak Müslümanlar için çok önemli bir ipucu idi. Ancak biz Müslümanlar bu ip uçunu değerlendiremedi k, ta ki 1808 yılında ilan edilen senedi ittifaka kadar… Peygamberde örneklik vardı, ama sonraki Müslümanlar bunun önemini anlayamadılar. Bu gün devletin temelini oluşturan bu tip sözleşmelere, anayasa denilmektedir.
Anayasalar, insanların özgürce, güven içinde yaşayabileceği bir devlette, devletin özgürlükleri garanti altına alabilmesi için, başkalarının özgürlüklerine müdahil olan güç sahibi bireylere hangi oranda müdahale edebileceğini ve dolayısıyla insanların özgürlüklerini ne kadar kısıtlama koyulabileceğini belirten yetki belgeleridir.