Kayıp Silahlar ve Büyük Plan
Türkiye çok zor ve önemli bir süreçten geçiyor. Özellikle önümüzdeki dönemde sınırlar bağlamında Ortadoğu’da büyük gelişmeler yaşanacaktır. Belki de 2020’de İsrail Devleti diye bir devlet olmayacaktır. Onun yerine Büyük İsrail Devleti olacaktır. Vaziyet bu doğrultuda işliyor ve ilerliyor. Durumun vehameti çok büyük! Bu plan çerçevesinde İsrail’in en sadık tetikçileri taşeronları olan PKK (YPG, PYD) büyük bir rol misyon üstlenmiş durumda. ABD’de artık dolaylı değil alenen bu planın bir parçası olarak üzerine düşen rolü oynamaya devam ediyor. Bu bağlamda Irak’ın Kuzeyi İsrail’in on ikinci kayıp kavmi olan Barzani ailesi tarafından iyice Büyük İsrail planına uygun hale getiriliyor. Bu büyük plan dahilinde Suriye’nin Kuzeyi ve Golan bölgesi de bir nevi güvence altına alınmaya ve meşruiyet çerçevesinde oluşturulmaya çalışılıyor. Geriye özellikle bu projenin en önemli kısmı olan Türkiye kalıyor. İşte PKK’nın çekilme sırasında Büyükşehirlere sakladığı gömdüğü 80 bin ağır silah da bu kapsamda önem taşıyor.
Türkiye, Büyük İsrail Projesi kapsamında büyük önem taşımaktadır. Her ne kadar bu projenin ismi bir zamanlar Büyük Ortadoğu projesi olsa da, projenin asıl ve gerçek ismi Büyük İsrail Projesidir. Bu projenin ne kadar ciddi ve önemli bir proje olduğunu yakın geçmişe bakarak anlayabiliriz. İsrail’in İlk Başbakanı olan David Ben Gurion’un şu sözleri çok manidardır: “Yahudi halkının, gençlerimizin ve yetişkinlerimizin yerine getirmesi gereken bir başka haritası vardır: Nil’den Fırat’a kadar Büyük İsrail Devleti’’
Türkiye’de ileride çıkarılması planlanan büyük bir toplumsal hareket için bu 80 bin ağır silahlara iç düşmanların çok ihtiyacı vardır. PKK özellikle Türkiye’de bir bölünme hareketinde dıştaki oluşumunu tamamladığında Türkiye’ye yönelecek ve işte o zaman Küresel güçlerin bu önemli planı kapsamında hareket edecekler. Derhal bu 80 bin ağır silah bulunmalıdır. Bazı kişilere rakam çok gibi geliyor ama hakikat bu! Bizim anlattıklarımız kimseye masal gibi gelmesin. Bu söyledikleri varsayım veya yorum değil tamamen hakikattir. Gerekli yerlerde bu konunun farkında ama işin içinden tam manası ile çıkılamadığı için zamanında geçmiş yıllarda basına da sızmıştı bu haber! Bu bağlamda geriye dönük baktığınız da söylemlerimiz daha iyi anlaşılır. Türkiye’de abuk sabuk meseleler, incir çekirdeğini doldurmayacak meseleler konuşuluyor ama asıl önemli bir mesele olan bu kayıp silahlar mevzusuna tam manası ile yer verilmiyor. Bu konu bugünün meselesinden çok yarının meselesidir. Bu konu Türkiye’nin bir olma ve toprak bütünlüğü meselesidir. Bu mesele içteki hainlerin ve onların küresel efendilerinin var olma meselesidir. Umarım ne demek istediğimi herkes iyice anlar ve bu konuya dikkat çeker.
Büyük İsrail Projesi bağlamında Kıbrıs’ta İsrail için Akdeniz’de vazgeçilmez bir üs konumundadır. Bu meseleyi daha önce yazdığım İsrail’in Kıbrıs Planı adlı yazımda belirtmiştim. Şimdi gelinen noktada Kıbrıs böyle giderse güçler dengesinde paylaşılacak ve elimizden çıkacaktır. Kıbrıs konusu milli bir meseledir ve İsrail’in bu aralar en çok gizliden gizliye hamleler yaptığı bir meseledir. Umarım Türkiye bu konuda kırmızı çizgilerini daha net bir şekilde ortaya koyar ve gerekeni yapar.
Ayrıca bütün bu olaylarda ortaya çıkacak en önemli gerçek istihbarattır. Bu topraklarda her daim İstihbaratı güçlü olan devlet söz sahibi olur. Özellikle son zamanlarda ülkemizde, Alman İstihbaratı ‘’BND’’, İsrail İstihbaratı ‘’Mossad’’ ve ABD İstihbaratı ‘’CIA’’ yetmiyormuş gibi birde Suriye İstihbaratı ‘’ El Muhaberat’’ ve İran İstihbaratı ‘’Savama’’ cirit atıyorlar.
Netice İtibari ile bölge bu kadar hareketliyken Türkiye asla durağan olmamalıdır. Aksi halde ‘’Büyük İsrail Projesinin’’ hiç şüphesiz en önemli ayaklarından biri bölünmüş bir Türkiye’dir. Çok yakında savaş kapımızda olacak bundan hiç şüphem yok. Lakin Türkiye’nin bu savaşta takınacağı rol bölge için hayati önem taşımaktadır. Zaman her şeyin ilacıdır ileride bunları daha iyi göreceğiz. Unutmayalım ki İmparatorluklar kuran bir milletin, güçlü bir Devlete sahip olması batılı büyük Devletlerce istenmemekte ve endişe edilmektedir. Umarım Türkiye Bölgede ki İnce siyaseti ve denge politikasını daha iyi kurar ve bir Sevr sendromu daha kapıya gelip yanaşmaz…
Ve son söz: ‘’ Türkiye geçmişin büyük köklerine sahip yıkılmaz asırlık bir Çınarı bağrında taşımaktadır. Türkiye’nin de bölgedeki derin kökleri bir anca uyandırılmalıdır.’’