FETÖ DAVALARININ ZORLUĞU
Bu soruşturmanın yürütülmesinde birçok engelle karşılaşılmıştır.
Örgütlü yapının derinliğini, gücünü ve amacını görebilmek için bu da önemli bir tespit ve delildir.
Cemaat, yönetici üst yapının paralel bir örgüte dönüştüğünü, devlete zarar verdiğini, icraatlarının siyasal rejimi dizayn etmek, siyasete ufuk ve istikamet çizmek, devlete alternatif bir yönetim oluşturmak niteliği taşıdığını hiçbir zaman kabul etmemiş, hareketi yöneten paralel bir yapı olmadığını iddia etmiştir.
Örgüt uyguladığı tedbir nedeni ile bu gerçeği gizlemeye çalışmıştır.
Ancak devletin paralel yapıya yönelik her soruşturması ve her tutuklama ile Fetullah Gülen ve örgütü ilgilenmiştir. Yapılan soruşturmalar algı operasyonu, skandal talimat, hukuksuz işlem gibi etiketlerle topluma sunulmuş, yayınlar yapılmıştır.
Örgüt, paralel yapıya yönelik soruşturmalarda suç işlediği iddia edilen kişileri sahiplenmiş, onları savunmak üzere avukat görevlendirmiş ve dosyaları takip etmiş, adli işlemler sırasında kimin örgüt hakkında ne dediğini öğrenip tedbir geliştirmiş, hiçbir suç işlenmemiş gibi bir kamuoyu oluşturmaya çalışmıştır.
Birçok soruşturmada şüpheliyi cemaat avukatlarından oluşan ordular savunmuştur. Fetullahçı Terör Örgütü üyeleri, örgüte yönelik soruşturma açan her savcı ve görev alan hâkimleri veya kolluk görevlilerini linç ederek itibarsızlaştırıp, hayatlarını mahvetmiş ve canlarından bezdirmiştir. Bu örgüte yönelik dava veya bir soruşturmada basit şekilde bile olsa adı geçen herkesin başına bela açılmış hayatları zehir olmuştur.
Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi C. Savcısı Nuh Mete Yüksel'e, C. Savcısı Salim Demirci'ye, Ankara Emniyet Müdür Cevdet Saral’a ve yardımcısı Osman Ak'a yönelik uygulanan sistematik ve organize operasyonlar örnek olarak gösterilmektedir. Örgütün asker içindeki uzantılarıyla ilgili işlem yaptıran İlker Başbuğ, emekli olduktan sonra örgütün hedefi olmuş ve intikam alınmıştır.
Örgüte karşı basit bir işlem yapan istihbarat toplayan veya herhangi bir nedenle örgüt soruşturmasında adı geçen herkesin hayatı kararmıştır.
Örgüt eskilere neler yapabildiğini ibret olarak ortaya dökerek soruşturmada görev alanları hem tehdit etmiş ve hem de engellemeye çalışmıştır. Örgüt bu soruşturmanın engellenmesi için de elinden gelen bütün gayreti sarf etmiştir.
Önce dilekçeler verilerek savcıların değiştirilmesi yönünde tazyik uygulanmıştır. Soruşturma nedeniyle savcılar ve hâkimler, 2014 yılı yaz aylarında HSYK'ya şikâyet edilmiştir. Örgüt, HSYK’dan hâkim ve savcılar hakkında inceleme izni çıkarmıştır. Bu inceleme izni televizyon, gazete ve sosyal medyada yayınlatılıp psikolojik baskı uygulanmıştır.
Emniyete yazılan bir talimat gerekçe gösterilip savcı, hedef haline getirilmiş ve sosyal medya, gazete ve televizyon üzerinden tehdit edilmiş, hakarete uğramıştır. Hâkim ve savcıların cemaate kumpas kurduğu, hukukçu olmadığı, hükümetim emrinde olduğu, ısmarlama savcı olduğu, bunu not ettik ve hesabını vakti gelince soracağız yazıları ve açıklamaları defaten yapılmıştır. Örgüt hakkında soruşturma yürüten savcı ve hâkimlere görevi bırakma çağrıları yapılmıştır.
Siyasetçilerden soruşturma ve adli işlemlerle ilgili görüşler alınmış bütün bir örgüt sistematik olarak soruşturmayı engellemek için savcı ve hâkimleri hedef haline getirmiştir. TMK’nin 6/1 fıkrasına göre suç olmasına rağmen kimliği, fotoğrafı, yazdığı talimat veya verdiği karar günlerce yayınlanarak örgütün hedefi olduğu ilan edilmiştir. Soruşturmayı engellemek için örgütün sistematik tehdit ve baskısı ellerindeki basın yayın üzerinden gerçekleştirilmiştir.
Örgüt 24.06.2014 tarihinden itibaren “savcıdan şok talimat”… “paralelcileri bulun”… “silahlı örgüt mü talimatı”… “kumpasın yargı ayağı devrede”… “savcının talimatı hukukun ihlalidir”… “bu ülkede ikinci bir emre kadar herkes şüpheli”… “28 Şubatın kopyası”… “bu talimatı veren de uygulayan da suç işler”… “savcının talimatı insan hakkı ihlali”… “savcıdan skandal fişleme talimatı”… “28 Şubatta Nuh Mete Yüksel, hizmete kumpasta S… C…” ve “hizmete kumpas” yazıları peş peşe Bugün ve Zaman gazetelerinde manşet haber olarak yayınlanmıştır.
Samanyolu Haber 24.06.2014 günü “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hizmeti bitirme eylem planı ile bire bir örtüşen talimatı ortaya çıktı. İçişleri eski bakanı İdris Naim Şahin deşifre etti. Eylem planındaki emirlerin yer aldığı savcılık resmi belgesinde skandal talimatlar bulunuyor” başlıklı haberi yapmıştır.
Soruşturma süresince hemen her gün örgüt elindeki basın yayın üzerinden bu soruşturmanın kamuoyunda itibarsızlaşması için program, yazı, haber, röportaj gibi yayınlar yapmıştır. Günlerce savcı hakkında HSYK’nın inceleme izni verdiği televizyon haberlerinde ve gazetelerde dile getirilmiştir.
Fetullah Gülen'in avukatı, 30.06.2014 günü verdiği dilekçe ile de, “hukuken doğru olmayan talimat yazısının işlem yapılmaksızın derhal geri iade edilmesinin istenmesini” talep edebilmiştir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Fetullah Gülen ve örgütüne yönelik genel bir soruşturma başlatması üzerine Fetullah Gülen'in avukatı, otuz bir il emniyet müdürü hakkında suç duyurularında bulunmuştur. Bu suç duyuruları Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/96660 soruşturmasına toplanmıştır.
Fetullah Gülen’in avukatı şikâyet dilekçesinde Tem Daire Başkanı ve il emniyet müdürlüklerinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma talimatını yerine getirmesi halinde suç işleyeceklerini iddia etmiştir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bu soruşturmayı 2014/93967 karar sayı ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vererek sonuçlandırmıştır. Bu şikâyetler il emniyet müdürlerini baskı altına almak ve FETÖ’nün soruşturulmasını önlemek amacıyla yapılmıştır. Soruşturmada görev alan emniyet mensupları üzerinde baskı kurularak verilen talimatın gereğinin yapılmaması için haklarında suç duyurusunda bulunulmuştur. Talimat gereğinin yapılmaması için başlatılan sistematik suç duyuruları, örgütün varlığını ve organizasyonun en büyük delilidir.
Türkiye çapında talimatın uygulanmaması için örgüt yoğun bir gayret göstermiştir. Fetullah Gülen veya örgütü hakkında suç işlediğine dair dilekçe veren, basında haber yapan, bu konu ile ilgili ihbarda bulunan kişiler hakkında örgütün avukatları derhal tazminat davaları açmış ve ihbarda bulunan kişileri iftira ve hakaret suçunu işlemekle itham etmişlerdir.
Örgüt sistematik baskı uygulamış, iftira ve hakaretten suç duyurusu yaparak sindirmeye çalışmıştır. İhbar eden kimselere örgüt imamları, yargı içindeki savcıları eliyle davalar açtırmıştır. Mesela tazminat davası olarak Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2014/44 Esas sayılı dava bunlardan biridir. (Genel İşlemler-2 Kls. İçinde bol örnek vardır.)
Bu davaların harcı bile ortalama bir din adamının ömür boyu elde edebileceği gelirin kat kat üzerindedir.
Örgüt, önderlerini koruma içgüdüsü altında davaların harç ve masraflarını ibadet vecdiyle yerine getirmektedir.