Kanlı noeller...
YILBAŞI, muharref Hristiyanlık Noel bidatının devamı ve Milâdî takvim yılı başlangıcıdır..
Batı (ve güdümündeki ahmaklar) bu sıralarda Noel’i kutluyor. 4 Aralık ile 26 Aralık arası işin gûya dini safhası. 31 Aralığı yeni seneye bağlayan gece yani yılbaşı gecesi ise, çılgın eğlenceleri ile seküler (dindışı) azgın bir kutlama. Batılılar bu günlerde bir birlerine mutlu noeller temenni eder dururlar. Biz de “Kanlı noeller!..” desek nasıl olur? Pek yakışıklı olur...
Onlar ki, haçlı zihniyetini bir türlü terk etmemişler, dünya üzerinde kan akıtmaya devam etmektedirler, o hâlde en ziyade memnun olacakları temenni, “kanlı noeller” olacaktır.
Hatırlayanlar olacaktır, geçmişte bazı zavallı Müslümanlar Yılbaşı tebrikleşme kartlarını zulm altında inleyen Bosna için hazırlamışlar, gûya yapılan soykırıma dikkat çekmek istemişlerdi. Aslında bu tür şeyler faydasından ziyade zararı olan şeylerdir.
Biz yılbaşı tebriği hazırlamakla onların adetlerini ihya ile onlara benzemiş, dinimizin “onlara benzemeyin” emrini inkâr etmiş olduk yalnızca. Bu kartların üzerindeki kanlı Bosna manzaraları ve içindeki BM telefonları ne işe yaramıştı?
Cevap vereyim: Hiçbir işe.. Adamları kıs kıs güldürdük o kadar..
Belki bu kartların içine tebrik cümlesi olarak “kanlı noeller” yazılabilmiş olsaydı, en azından bazı samimi Batı entellektüelleri üzerinde biraz tesirli olunabilirdi.. Sadece resimler bir işe yaramadı... YILBAŞI TEBRİKLEŞME BİDATİNİ YAYMAK dışında bir kazancımız olmadı yani...
* * *
Muhterem okurlarım, bendeniz min gayr’i haddin sizlere düşüncelerimi aktarıyor, Allah için uyarılarda bulunuyorum. Yazılarımın birçok kişi ve kurumu rahatsız ettiğinin de fakındayım...
Lâkin yazmasam, hem kendi kalemim hem Levh-i Mahfuz’daki kalemler dâvacı olmaz mı? Önünde beş vakit rükû ve sücud ettiğim, onca günahıma rağmen hayásızca zât-ı ilâhiyesinden niyazlarda bulunduğum Allah (c.c), “ihsan ettiğim ilmi sakladın, dilsiz Şeytan gibi sustun?” diye hesap sormaz mı?
Muhterem okurlarım imdi aşağıdaki satırları dikkatle okuyunuz!.. Bu satırları bir hristiyan internet sitesinden (kutsalkitap.org) iktibas ettim:
“Noel – Filmlerde veya Romanlarda sıklıkla gerek hikâyenin tamamına yayılmış gerekse herhangi başka bir hikâyenin içerisine yerleştirilmiş, gecikmiş bir kavuşma sahnesi işlenir.
(.......) Tanrı’nın tüm hikâyesi aslında bir kavuşma arzusunun etrafında toplanır. (.......) Tanrı’nın insanlarla tüm ilişkisi bu özlemle yoğrulmuştur. Tanrı sadece uzaktan evreni ve dünyayı gözlemleyen bir Tanrı değil; yarattıkları ile yaşamak isteyen bir Tanrı, halkıyla olmak bir isteyen Kral, âilesiyle birlikte yaşamak isteyen bir Baba…
Aden Bahçesi’nde [Cennette... REB] Âdem ve Havva Tanrı’yla mükemmel bir birliktelik ve iletişim içerisindeyken günah nedeniyle Tanrı’dan ayrıldılar. Bunu Adem ve Havva seçti. Tanrı’nın bundan sonraki süreçteki en büyük arzusu günah dolayısıyla kırılmış olan bu ilişkiyi tekrar onarıp halkıyla tekrar birlikte yaşamasıdır.
(.......)İbrahim’le ilk karşılaşmasında (Yaratılış 12:3) Tanrı şöyle bir vaatte bulunur: “Yeryüzündeki bütün halklar senin aracılığınla kutsanacak”. İbrahim’den oğlu İshak’a, İshak’tan Yakup’a ve Yakup’tan Yusuf’a ulaşan bu vaat İsrail halkıyla devam etti. İsrail halkının görevi de bu vaadi tüm dünyaya duyuran kâhin halk olmalarıydı..”
Muhterem okurlarım, imdi karar sizin. Bu martavalları tasdik ediyor musunuz, etmiyor musunuz? Etmiyorsanız Noel’den de Yılbaşı tebrik ve kutlamalarından da uzak durun!..