Kafkaslar’da Osmanlı hakimiyeti mücadelesi-3
Bir İttifak Çabası
Doğu sınırlarındaki hareketliliği yakından takip eden Osmanlı devleti ise doğu cephesinde harekete geçilmesi için şark seraskerine gerekli yardımın yapılmasına karar verdi20. Ruslar Tiflis'e girdikten sonra Açıkbaş vilayeti hakimi ve Osmanlı İmparatorluğu ile yakın mesai içerisinde olan Solomon'u sıkıştırmaya başlamışlar ve Solomon'da bu baskılara dayanamayarak Ahıska'ya kaçmıştı21. Kaçar devleti İngilizlerinde araya girmeleriyle Osmanlı devletine 21 Temmuz’da uzun bir mektup göndererek Rusya’ya karşı bir ittifak kurma yolunda büyük bir mesafe kat etti22. Sultan II. Mahmut İran’dan gelen bu mektup karşısında derhal harekete geçilmesinin buyurdu23. Nihayet İttifakın şekli Ağustos 1810 da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Rus orduları komutanı General Tormosov bu ittifak görüşmelerinden casusları vasıtasıyla haber alınca General Pauollotch'i ittifakın etkisini azaltabilmek için görevlendirdi.2Bu temaslara paralel olarak Osmanlı Devleti şark seraskerliğini güçlendirirken Kafkasya ve Dağıstan’daki Müslümanları Rusya’ya karşı ayaklanmaya çağırıyordu 31 . Revan Hanlığı tarafından şiddetle desteklenen bu gayretler ise Rusya tarafından ise yakından izleniyordu. Ruslar, casusları vasıtasıyla gelişmeleri takip ediyor, her fırsatta iki devleti birbirine düşürüp ittifakı bozmaya çalışıyordu32. Abbas Mirza güçlü bir ordu hazırladı33. Osmanlı Devleti ise Şark serdarlığına yeni bir düzen vermek için Emirülhac İbrahim Paşayı yeteri kadar başarı sağlayamadığından azlederek Tokat’a gönderdi. Yerine Veyiszade Emin paşa şark seraskeri ve Erzurum valiliğine tayin edilerek civar vilayetlerin askerlerini de Emin Paşanın emrine verildi34. Emin Paşa derhal sefer hazırlıklarına başlayarak yirmi dört bin kişilik bir orduyuharekete geçirecek konuma getirdi35. Gerekli temaslar sağlandıktan sonra iki ordu Gürcistan üzerine yürüyerek Kafkaslara yayılmaya çalışan Rus tehlikesini bertaraf edeceklerdi. Bu önemli savaşı ortak bir harekat dahilinde yürütebilmek için baştan beri bu ittifakı hazırlayan Revan Hanı Hüseyin Han ile Şark seraskeri Emin Paşa aralarında görüşmeye karar verdiler36. Arpaçay nehrinin sağ tarafında bulunan Magazberd kalesinde 30 Ağustos 1811’de gerçekleştirilmesi planlanan savaşın tüm teferruatı görüşüldü. Bu görüşmeye göre Osmanlı ana ordusu Tuna hattında Ruslara cephe açacak, Kafkasya’daki savaşın askeri yükünü İran karşılayacaktır. Karabağ ve Pembek'te toplanacak olan İran askerleri, Revan Hanlığına göndereceği on bin kişilik kuvvet ile Emin Paşanın yirmi dört bin kişilik ordusu birleşecekti. Böylece ordunun sayısı yüz bin kişiyi bulacaktı 37 . Bu rakamlara karşılık Kafkasya’da altmış dört topa sahip Rus askerinin sayısı on yedi bin civarındaydı38. Kafkasya’daki yayılmaları karşısında ciddi bir ittifakın ortaya çıkması durumu Rusları telaşlandırmıştı. Başından beri bu görüşmeleri takip eden Ruslar durumun nazikliğini ve yakın gelecekte nelerin olabileceği gerçeğini kavramışlardı. Bu ezici çoğunluk karşısında her ne pahasına olursa olsun birleşmeyi engellemeye çalışan Rus generali Tomorsov emeline ulaşacaktır. Ruslara karşı gerçekleşen bu ittifakın en önemli ismi Erzurum Paşası Emin Paşa idi. Ruslar gelişmeleri yakından takip ederken bir savaşagirişmenin Kafkasya’dan atılabilecekleri anlamına geleceğini bildiklerinden acil önlemler alınması konuşuldu. Bir cephe savaşından önce Kafkaslarda casusluk hareketleri ile sonuç alınma yöntemi denenecekti39. (1 Eylül 1811 Emin Paşa’ya suikast düzenlenince Osmanlı Devleti bölgeden çekildi. (Hasan Oktay, Osmanlı-Kaçar Faktörünün Harekete Geçirilme Teşebbüsü, VAKANÜVİS- Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi/ International Journal of Historical Researches, Yıl/Vol. 2, Kafkasya Özel Sayısı/ Special Issue on Caucasia ISSN: 2149-9535)
Kısaca toparlarsak, Kafkaslardaki Osman-İran (Safevi, Afşar, Kaçar) mücadelesi Rusların önünü açmış, bu iki büyük gücün birbirlerini yıpratmalarından yararlanarak bölgeye sarkmıştır. Bu iki büyük güç, bölgede hakimiyetlerini pekiştirmek için şii-sünni faktörünü de kullanmaktan çekinmemiş ve bu durum bölge halklarının çekinceli yaklaşmasına yol açmıştır. İran’da Kaçar’ların yönetime gelmesi iki devleti birbirine yakınlaştırmış, sünni-şii tartışmalarını bırakarak Kafkaslarda Rusya’ya karşı ortak hareket etmek amacıyla Ağustos-Eylül 1811’de İstanbul’da bir ittifak yapma şansı doğmuştu. Bu konuda iki devlet de ciddi gayret göstermiştir fakat Emin Paşa’ya Rusya’nın tertiplediği bir suikast sonucu öldürülmesi bize Kafkasları kaybettirmiş, Rusya’ya da imparatorluk olma fırsatını vermiştir. Rusya’yı Kafkaslarda güçlü kılan unsunların başında Ermeni ve Gürcü desteği olmuştur. Ayrıca bölgede İran ve Osmanlı arasında kalan ve yok sayılan Kürtleri de yanına çekmesini bilmiştir. Bu da bize İran ve Türkiye’nin Kürt sorununu adil ve İslami bir şekilde çözmedikleri sürece sıkıntılarının devam edeceğini göstermektedir. Kendi vatandaşlarımızı başka ülkelerin tekliflerine açık bırakmamız da bizim siyaseti bilmememiz, aç gözlüğümüz ve adaletsizliğimizdir. Yani aslında Rusya güçlü değildi biz çok bölünmüştük. İngilizlerin bölgedeki politikaları ve yayılması konusunu da başka bir yazımızda değinmiş olacağız.
Ruslara Karşı Bağımsızlık Mücadelesi
Cengiz İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra Karadeniz’in kuzeyinde Altınorda Devleti kuruldu. Bu devlet, Rusları da egemenliği altına almıştı. Fakat Timur Devleti ile yaptığı savaşlar sonucu zayıfladı ve ardından yıkıldı. Altınorda Devleti yıkılınca toprakları üzerinde Kazan, Astrahan, Kırım, Nogay ve Sibirya Hanlıkları kuruldu. Altınorda Devleti’nin yıkılmasından sonra Moskova ve civarlarına egemen olan Rus Knezliği de bağımsızlığını elde etmiştir.
Rusya, Orta Asya’ya egemen olmak için, XVI. yüzyıldan XIX. yüzyılın sonlarına kadar sürekli saldırılar düzenlemiştir. Ruslar, Türk Hanlıklarının iç mücadelelerinden yararlanarak 1552 yılında Kazan’ı işgal etmesiyle başlayıp, 1556 yılında Astrahan’ı, 1865’te Taşkent’i ve 1881 yılında Türkmenistan’ı ele geçirmesi ile hızlanan Orta Asya’da yayılma süreci 1979 yılına kadar sürdü.
Ruslar, bölgedeki egemenliklerini sağlamlaştırmak için Ruslaştırma, Ortodokslaştırma, kültürel değişim ve yönetim alanında bölme politikalarını izlediler. Türk bölgelerine Rus asker ve ailelerini yerleştirerek nüfus dengesini bozdular. Rusların bu baskısı sonucu 1916 yılında Türklerde özgürlük ve bağımsızlık fikri ortaya çıktı.