İlaç ve şifa...
“Eczaneler gibi olsa...” başlıklı ve 13.01.2019 tarihli yazımıza çok güzel tepkiler aldık.. Demek ki gazetemiz takip ediliyor, yazılarımız okunuyor...
Bunlardan; Kırklareli Ezcacılar Odası Başkanı Çelikcan Polat Bey kardeşimizin gönderdiği teşekkür mektubunu paylaşmak istiyorum:
“Değerli yazar Ramazan bey, eczane ve eczacılar hakkındaki yazınızı okudum ve bizi bizden daha güzel anlatmış olmanız nedeniyle çok teşekkür ediyorum.
Yazınız,son on dört yıl boyunca tüm ilaç fiyatları %50 düşmüş ama tüm giderleri artmış olan eczacılara can suyu gibi geldi. Bu moralle Pazartesi günü bir çok eczacı hastalarına daha fazla ilgi gösterip bilgilerini aktaracağına eminim. Ben Kırklareli eczacı odası başkanı olarak şahsım ve meslektaşlarım adına tekrar teşekkür ediyorum. Eczacı Çelikcan Polat”
Mektupta dikkatimizi çeken bir husus var. Kardeşimiz ilaç fiyatlarının yarı yarıya düşmesine karşılık tüm giderlerinin (masraflarının) artmış olmasından şikayetçi. Öyle ya, hemen herşeye zam geldi. Buna karşılık ilaç fiyatları özel bir denetimde.
* * *
Merhum babam emekliliğinden sonra Eczacıbaşı İlaç Fabrikasında çalışmıştı... 16 yıl kadar çalıştı fabrika İstanbul’da iken. Ve bizler de onun sayesinde bir ilaç fabrikası nasıl çalışıyor görmüş idik.
İlaçlar üstün teknoloji eseri makinelerle yapılıyordu. Kimyasal ham maddeler ilacın içinde bulunması gereken miligramlarına kadar hesap edilip karıştırılıyor, sonra başka işlemlerden geçip, ilacın tablet veya toz oluşuna göre tablet kalıbına veya film kapsülüne dolduruluyor, sonra da daha önceden basılmış ilaç kutularına konuluyordu.
Bazı ilaçlar da kutuya girmeden önce bazı naylon ya da metal levhaların içine gömülüyorlardı... Tabi serumlar, sıvı ilaçlar ve sair tıbbî malzemenin yapımı apayrı bir yapılanmada idiler.
Bütün bunlar tamamen otomatik makinelerle yapılıyor insan eli değmiyor, fabrikada tam bir hijyen temin ediliyordu... Merhum babam da bu makinelerin ayarlarının yapılması ve denetiminde görev almış idi.
İlaçlar böylesi bir şekilde imal ediliyor; fakat ilaç ham maddelerinin kahir ekseriyeti ithal olduğu için son derece pahalıya mal oluyorlardı...
Fabrika bu fiyatları ürünlerine koyarak ecza depolarına satıyor, onlardan da eczaneler alıyorlardı... Meyve ve sebzelerin köylüden alınıp hale gelmesi oradan da pazarlara ve marketlere satılması gibi...
Şimdi durum ne vaziyette bilmiyorum ama o yıllarda bildiğimiz saç şampuanların ham maddesi bile yurtdışından getiriliyordu..
* * *
Kimyasal ilaçlarda vaziyet böyle. Alternatif tıp ve ilaçları ise yeni yeni konuşulmaya ve hastalara ulaşmaya başladı. O da tam olarak yasal bir statüye kavuşmuş değil.
Avrupa ve sair medeni ülkelerde olduğu gibi Alternatip Tıp İlaçları satan eczanelerimiz henüz yok!.
Oysa geçenlerde okuduğum bilgi doğru ise, çağın en korkunç hastalığı kanser için bile, üstelik son derece pratik ve kolay, hiçbir yan tesiri olmayan tedaviler ortaya çıkıyor...
“Adamlar yapıyor kardeşim” demeye, ağlamaya devam mı edeceğiz, yoksa biz de adam olup bir şeyler yapacak mıyız? İşte bütün mesele...
Muhterem üstad Mehmet Şevket Eygi, "beyin göçü"ne mukabil, "beyin ithal" etmekten bahsetti. Acaba kaç kişinin dikkatini çekti ve “adam haklı bunları yapalım” diyen bir ricál-i devlet çıktı mı?