İnsanoğlu kendini bildikçe, yaşı ilerledikçe Dünya, daha fazla boş ve daha fazla fani gelmeye başlıyor.  

Kendimi bildikçe, “Dünya, bir yol ve insan bir yolcu gibi” görünüyor.  

Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (asm) birçok hadisi şerifte, Dünya’yı bir müddetliğine konaklama mekanı ve ondan sonra (misafirce hareket edilip de) gidilen bir yer görmüştür.  

İnsan yaşını aldıkça, hayat sona yaklaştıkça Dünya artık onun için bir yolcu misali misafirhane ve Dünya bir yol olarak kalıyor. 

Bu Dünya geçici bir misafirhane gibi görünüyor gözüme artık. (Bazı insanlar, gafiller burayı misafirhane gibi görmese ve ebedi sansa, ne olacak ki, Dünya onu sırtından atacaktır. Dünya’yı çok sevse de, vallahi Dünya onu terkedecektir.) 

Ey insan gerçekten çok gafilsin, seni mutlaka, eninde sonunda terkedecek birine aşık olmuşsun.  

Gerçekten de bunu insan yaşadıkça daha çok hissediyor. Yani Dünya’nın insanı terketmeye planlı bir yer olduğunu insan yaşadıkça bizzat hissediyor.  

Biz bunun farkına yaşadıkça sonradan varıyoruz.  

Tüm Peygamberler ve Mü’min Alimler, bunun hep farkındadır. 

Sevgili Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed aleyhissalatu vesselamın, Dünya ile ilgili hadis-i şeriflerinde, Dünya’nın bir misafirhane, insanın bir yolcu olduğuna dair sözleri oldukça dikkat çekicidir. 

Bir hadisi şerifte Resül-i Ekrem (asm) “ben ağaç altında konaklayıp sonra o yerden giden bir insandan ne farkım var” diye buyurmuştur   

Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi: 

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hasır üzerinde yatıp uyumuştu. Uykudan uyandığında, hasır vücudunun yan tarafında iz bırakmıştı. Biz: 

–Yâ Resûlallah! Sizin için bir döşek edinsek, dedik. Bunun üzerine Resül-i Ekrem: 

“Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim” buyurdular.  (Tirmizî, Zühd 44) 

Evet, hepimiz bu Dünya’ya böyle bakacağız.  

Yunus gibi “her gelen baktı da gitti” diye düşüneceğiz.  

Sular hep aktı geçti. 
Kurudu vakti geçti. 
Nice han, nice sultan. 
Tahtı bıraktı geçti  
Dünya bir penceredir. 
Her gelen baktı geçti. 

Yunus Emre  

Bu Dünya’ya kalmaya gelmedik,  bakmaya geldik  

Bu Dünya’ya sahip olmaya gelmedik, şahid olmaya geldik.  

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi de, bu Dünya’nın durumunu şu veciz sözde ifade etmiştir.  

Bu sözde de insanını bir yolcu olduğuna dikkat çekilmektedir.  

“İnsan bir yolcudur. Sabâvetten (çocukluktan) gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder. Her iki hayatın levazımatı, Mâlikü’l-Mülk (cc) tarafından verilmiştir.” 

Sözü uzatmayalım, sonunda yine konuyla ilgili bir şiirime yer verelim.  

YOL VE YOLCU  

İnsan gelir bu Dünya’ya, bir gün gitmek için. 

Vakit dolduğunda ecel şerbeti içmek için.  

Şu gerçeği insanoğlu anlamaz, niçin? 

Yol ile yolcu, birbirlerine yazılmış kader. 

Sonunu düşünmeli, aklı olan her kim. 

Esasta, tek bir noktadan ibarettir, ilim.  

Çok fazla karıştırma, işte bu husus  

mühim.  

Yol ve yolcu nedir, kafa yor, ol alakadar.  

İnsan bu, kimi zaman güler, gün gelir ağlar.  

Elbet bir gün ölecek, yaşayan tüm sağlar. 

Şu gerçek hiç değişmez, geçse de çağlar.  

Yol varsa, yolcu da var, böyledir sonsuza kadar.  

Yalnız Allah kalır, hep aynı, bir kararda.  

İnsanoğlu dediğin, bir bolda, bir darda.  

Her şey insan içindir, kâr da, zarar da. 

Yol bir ip, yolcu bir garip, kah huzur, kah keder. 

Hayat zor bir imtihan, geçmesi kolay değil. 

Oku, yaz, bu konuya kafa ver ve eğil. 

Şu büyük hakikati artık anla ve bil.  

Yola sabreden her yolcu, maksudu hak eder. 

Yola sabreden her yolcu, huzuru hak eder. 

Vesselam.  

Ahmet Sandal