Yazımın başlığındaki sorunun cevabını hemen veriyorum. 

“Gezi Parkı Kalkışması” denilen bölücü ve yıkıcı eyleme 12 yıl önce hangi tepkiyi vermişsem, aynı noktadayım.

Bu birinci tespitim.

Şu da ikinci tespitim.

“Kolay günlerde herkes Devlet'in yanındadır. Önemli olan "zor günlerde” Devlet'in yanında olmaktır." 

Evet, bu tespitlerden sonra, 16 Haziran 2013 tarihinde Gezi Eylemleri hakkındaki Facebook paylaşımı ve o günlerde internet sitlerinde yayınlanan yazım aşağıdaki gibidir.

TAKSİM GEZİ KALKIŞMASINA ON NOKTADAN BAKIŞ

Taksim Gezi Eylemleri; "Zorbalıktır." "Ahlaksızlıktır." "Huzur bozuculuktur." "Saygısızlıktır." "İsyan provasıdır." "Küçük bir güruhun fütursuzca saldırısıdır." "Bir senaryodur." "Asıl maksat çevre değildir." “Azgın ve şımartılmış küçük bir kitlenin son çırpınışlarıdır.” “Şer gibi görünse de sonu hayırlı olacaktır.”

1-Zorbalıktır: Bir eylem ancak Kanunlar içinde ve kurallara göre icra edilir. Demokratik usullere göre haklar kullanılır. Bunun dışındakiler zorbalıktır.

2-Ahlaksızlıktır: Ahlaklı insan başkasına zarar vermez. Kamu malına zarar vermez. Kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmaz. Ancak, Taksim Gezi Parkı eylemlerinde görüyor ve üzülerek izliyoruz ki, eylemciler ve onlara destek verenler, başkasının huzur ve sükûnunu hiç düşünmüyorlar. Etrafa zarar veriyorlar. Bu zarar hem maddi ve hem de manevidir.

3-Huzur bozuculuktur: Demokratik taleplerin nasıl karşılanacağı bellidir. Bu talepler zorla dikte ettirilerek kabul ettirilmeye çalışılırsa ve eylemler günlük olayların yerini alırsa, insanlar hayatlarını bu eylemlere göre tanzim etmeye zorlanırsa, ne huzur kalır ne de mutluluk. Bu kaosa kadar gidecek düzensizliklere neden olabilir.

4-Saygısızlıktır: İster beğenin, ister beğenmeyin bir iktidar var. Bu iktidara oy vermiş büyük bir çoğunluk var. Bu büyük çoğunluğun görüş ve düşüncelerine karşı saygı gerekir. Sevmemek ayrı, saygı duymak ayrıdır. Sevmeseniz de saygı duyacaksınız.

5-İsyan Provasıdır: Ülkeyi demokratik yolla iktidara gelmiş bir Hükümet yönetiyor. Ortada bir otorite var. Otoriteye karşı saldırıya geçmek ve halkı da saldırıya geçmeye zorlamak, demokrasiyi içine sindirememek ve eylemleri asıl maksadı dışına taşırmak bir isyan provasıdır. Eylemcilerin anlaşmaya yanaşmaması ve sürekli eylem içinde olmaları iyi niyetle izah edilemez. Zaten, demokratik yollarla iktidar gelme şansları da yok. Bundan dolayı isyanla iktidara gelmeyi arzuluyorlar.

6-Küçük bir güruhun fütursuzca saldırısıdır: Ortada çok geniş bir eylemci grubu yok. Hatta bunlar grup da değil, bir güruh. Ne yaptıklarının farkında olmayan çoğu genç ve çoğu da heyecan peşinde zavallı insanlar bunlar. Ancak bu zavallılar kullanılmaya müsait. Bu kullanılmaya müsait kitle fütursuzca saldırıdan zevk alıyor. Eylemin nereye vardığının ve hedefin ne olduğunun dahi farkında değil bu küçük güruh.

7-Senaryodur: Sinsi oyun planlayanların yönettiği bir senaryodur. Senaryoyu yazan ve yönetenler aynı odaklardır. Bunun senaryo olduğu çok belli. Çünkü, bu Ülkede halkın umrunda olmayan bir meseledir, çevre meselesi. Bu mesele hakkında geçmişte nice çevre tahribi olduğu halde kimsenin sesi çıkmamıştı. Hatta günümüzde bile Ülke genelinde nice çevre meselesi vuku bulmaktadır. Eğer bu Ülkede çevre konusuna büyük bir hassasiyet varsa, her yerde ve her noktada aynı eylemlerin tezahür etmesi gerekir. Nerde böyle bir duyarlılık.

8-Asıl maksat çevre değildir: Yukarıda belirttim, bu Ülkedeki yaşayan vatandaşların büyük ekseriyeti "çevre mevre" bilmez. Çünkü böyle bir önceliği yoktur. İnsanımızın önceliği, iş, aş, ekmektir, huzurdur, güvendir. Buna rağmen halkımız çevreyi sever ve tabiata aşıktır. Bunun yanında çevre eylemleri yaptığını söyleyenler, Taksim Gezi Parkında toplanan o güruh, çevreden anlamaz. Çevre sevgi ve hoşgörü demektir. “Çevreci olmak için önce sevmek gerekir.” Sevmeden çevreci olunmaz. Bu güruhun taşkınlıklarına ve saldırganlıklarına bakıldığında çok da sevgi içinde oldukları söylenemez. Bir hususa dikkat ettim. Tüm Dünyada 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kutlanır. Bu çevrecilikte çok önemli bir gündür. Ancak, Taksim Gezi Parkında eylem yapanlar bu günü atladılar. Kimse 5 Haziran'ın farkında dahi değildi. Zaten, o eylemciler yalnız bir şeyin farkındalar: "Yakıp yıkalım, korkutalım ve sindirelim. İktidarı da hareketsiz hale getirelim." Eylemciler bunun peşindedir. Öyleyse, asıl maksat çok açıktır. Çevre bir bahanedir. Asıl hedef, halkı sindirme ve iktidarı etkinsizleştirmedir.

9-Azgın ve şımartılmış küçük bir kitlenin son çırpınışlarıdır: Herkes bilmektedir ki, bu Ülkede 1923 yılından beri bir küçük bir kitle var. Bu kitle, çok az ve sayıca ben diyeyim, yüzde beş, siz deyin yüzde on. Ülke nüfusunun çok çok az bir oranına isabet eden bu kitle, boyalı basın ve kartel medyası vasıtasıyla güçlüdür.  Çok küçük bir oranda olsalar da, sesleri bu oranın çok çok üzerinde çıkıyor. Nerdeyse yüzde onun sesi, yüzde doksan gibi çıkıyor.  İşte bu kitle bu seslerine güveniyorlar. Azgınlıkları bundan kaynaklanıyor. Çünkü, bu boyalı basın ve kartel medyası bu azgınları her fırsatta sanki haklıymış gibi yansıtıyor. Malcolm X’in bir sözünü burada aktarmak gerekir: “Eğer dikkat etmezseniz medya, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur.” İşte Ülkemizde durum da tam budur. Bu Ülkedeki boyalı basın ve kartel medyası tam da bu işi gördü yıllarca. Bu azgın küçük kitlenin Dünyada tek bir hassasiyeti vardır: “Kendilerinin yaşam biçimleri.” Dillerine bu sözü dolarlar, “yaşam biçimime kimse müdahale etmeyecek” diye bas bağıran bu azgın ve şımartılmış çok küçük kitle, “her fırsatta inançlı çoğunluğun hayat tarzına müdahale etmiştir.” Sırf başörtülü oldukları için nice eza ve cefa çekenleri, okuma hakları için demokratik tepki verenleri ve her zaman Devletine saygılı olanları, boyalı basın ve kartel medyası “sanki terörist” gibi yansıtmıştır. Aynı basın ve medya Taksim Gezi Parkı bahanesiyle yakıp yıkanları da “sanki masum eylemler ve demokratik bir yöntemmiş gibi gösteriyor.” El insaf demek gerekir. Evet, bu eylemler, azgın ve şımartılmış bir kitlenin son çırpınışlarıdır. Bundan sonra kimse kendilerine inanmayacak ve doğrular herkes tarafından anlaşılacaktır. Çünkü, bu eylemler vasıtasıyla insanımız şunu çok iyi anladı: “Bu eylemleri yapanlar zorbadır, ahlaksızdır, saygısızdır, demokrat değildir.”

10- Şer gibi görünse de sonu hayırlı olacaktır: Yukarıda belirttik ya, azgın ve şımartılmış bir kitlenin son çırpınışlarıdır bu. Allah’ın izniyle halkımız gerçekleri ve doğruları bir kez daha ve net bir şekilde görmüştür. Bir haksız kitle bakın nasıl fütursuzca demokrasiye saldırıyor. Bir şımartılmış kesim nasıl da bu kadar gözü dönmüş olabiliyor. Allah bunlara fırsat vermesin. Maazallah bir şekilde iktidarı ele geçirirlerse, bu Millete 1923-1950 dönemindeki gibi tek parti zorbalığını ve baskıları bir kez daha yaşatırlar mı, yaşatırlar. İşte halkımız bu nokta itibariyle çok bilinçlenmiştir. Bunların niyetlerini görmüştür. Artık daha fazla kenetlenecektir ve milli iradeye daha fazla sahip çıkacaktır. Çıkmaya da başlamıştır.  

Not:10 maddeyle Taksim Gezi Parkı Kalkışmasını 12 yıl önce anlatmıştım. Anlamayanlara bir kez daha anlattım. Çünkü o Kalkışma ve isyan provasını tezgahlayan kişiler tekrar gündemde ve haber konusu oldular. Evet, o olayları tezgahlayanların bir kısmı daha (Ayşe Barım diye bir kadın ve diğerleri) ortaya çıktı, belirlendi ve yargılama başladı.