Hâl hatır soruldu, çaylar içilmeye başlandı, Hocaefendinin sağ kolu zat, kibar ve edepli bir şekilde şöyle konuşmaya başladı:
—Ağabey bize çok yükleniyorsunuz?
—Aman efendim nasıl olur böyle bir şey… Bendeniz nâdir istisnalar dışında isim vererek tenkit etmem… Hele belli şahıs ve kurumlara fazla yüklenmek hiç adetim değildir… Tenkitlerim anonimdir. Niçin siz bu anonim tenkitleri üzerinize alıyor, sahipleniyorsunuz?..
Kırıcı konuşmadık, sakin bir sohbet oldu. Selamlar, hürmetler, merhabalar…
Sonra bana “Ağabey bize çok yükleniyorsunuz” diyen kardeşimiz Cemaatten koptu, ona yüklenen yazılar kaleme almaya başladı. Bendeniz onun yanında çok mutedil kaldım.
Son on yıl içinde Fethullah Hocaefendiyi görmek için çok kişiler Amerika’ya uçtular, hakkında medihnameler yazdılar, sonra muhalif rüzigârlar esti ve bunların çoğu dün göklere çıkardıkları Hocaefendiyi ve Cemaatini yerin dibine batırdılar.
Çok önemli ve hayatî din kitaplarının tirajları bir iki bin iken, Hocaefendiyi öven kitaplar yüzbinlerce, hattâ bazen milyonlarca basılıyor ve satılmıyordu. Birileri telif ücretleriyle köşeyi dönmüşlerdi.
Hocaefendiyi ziyaret eden, gördüklerine hayran kalan, Pensilvanya köşkünde geceleri teheccüt namazı kılınıyor diyen bir kimseye o zamanlar taaccüb etmiştim. Teheccüt namazı nafile bir ibadettir ve nafile ibadetlerin reklamı yapılmaz, onlar gösterilmez söylenmez, onlarla övünülmez.
Bundan bir iki yıl öncesine kadar Fethullah Hocaefendinin itibarı büyüktü, çok sayıda dostu ve hayranı vardı.
Şimdi bakıyorum, eksi dostların bir kısmı düşman oldu.
Dün övmekte yarışanlar, bugün yermekte yarışıyor.
Bendeniz sanırım değişmedim.
Bir Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanı olarak, elimin kalem tutması hasebiyle bazı anonim tenkitler ve uyarılar yapıyorum.
Allah katında tek hak, makbul, muteber, geçerli din İslam’dır inancı dinimizin iki kere iki eder dört kabilinden sağlam ve kesin hükümlerindendir.
Zamanımızda üç ibrahimî din yoktur, tek ibrahimî din vardır, o da İslam’dır.
Lâ ilâhe illAllah Muhammed Resulullah Kelime-i Tevhidi bir bütündür, parçalanamaz.
Kendilerine anlatılıp tebliğ edildiği halde Tevhid inancını, Hz. Muhammed’in (Salat ve selam olsun ona) risaletini, Kur’an’ın bütün insanlığa hitap eden Kitabullah olduğunu, Din-i Mübin-i İslam’ın hak din olduğunu, Şeriat-i Muhammediyeyi kabul ve tasdik etmeyenler Cehennemliktir.
Cenab-ı Hak din konusunda cümlemizi Sevâd-ı Âzam dairesi içinde bulundursun, ayaklarımız kaymaktan muhafaza buyursun.
Ya Rabbi!.. Bizi aşırılıklardan koru…
(İkinci Yazı)
Açık Uyarılar
1. Sakın israf etme, Kur’an’da israf edenler için “Onlar şeytanın kardeşleridir” buyrulmaktadır. Devamlı olarak israf eden, bunu tabiî gören, günah addetmeyen kimse belasını bulur. Evde veya lokantada pilav yerken bir tek pirinci bile tabağında bırakıp çöpe atılmasına sebep olan kimse israf etmiştir. Allah, o pirinci çöpe atılsın diye yaratmadı, insanlar veya hayvanlar yesin diye yarattı. Gafil olma!
2. Medeni bir Müslüman olmak istiyorsan birkaç arkadaşınla birlikte MEB’in açtığı parasız mükemmel Osmanlıca kurslarına hemen katıl, okur-yazar Müslüman ol. “Bana Osmanlıca lazım değil, önce İngilizce öğrenmek istiyorum” gibi beyinsizlikleri terket. Sana, bir Müslüman olarak Latin Türkçesi yetişmez, İslam Türkçesi bileceksin. İngilizceden önce de zengin, derin, edebî, yazılı Türkçeyi öğreneceksin. Aksi takdirde cahilliği tercih etmiş olursun.
3. Müslüman hanım ve kızlara: Başınıza bir eşarp bağlamakla Kur’anî tesettüre girmiş olmazsınız. Tesettür ikiye ayrılır: Şer’î tesettür… Şeytanî tesettür… Şer’î tesettürün ne olduğunu öğrenmeli ve elden geldiği kadar ona bürünmeli… Parlak ve cırtlak renkler, vücut hatlarını belli eden dar elbiseler, yabancı erkeklerin şehevî bakışlarını, açık kadınlardan daha fazla çeken eksantrik kıyafetler kesinlikle tesettür değildir. Tesettürü şahsî menfaat ve ticaretlerine alet ederek şeytanileştirenler vebal altındadır. Tesettür ticareti yapmak istiyorlarsa Şeriata uygun şekilde yapsınlar. Aksi takdirde, İslam’a aykırı acayip kıyafetlere büründürdükleri ve doğru yoldan çıkarttıkları kadınların vebali onların üzerine olacaktır.
4. Her Müslümanın hiç olmazsa özet olarak ilmihalini bilmesi farzdır. Bir Müslümanın ilmihalini öğrenmek veya öğrenmemek konusunda tercih hakkı yoktur. Öğrenmekle mükelleftir, yükümlüdür. Bu onun için farz-ı ayndır… Sen bir Müslüman olarak bir yığın politikacı, futbolcu, gazeteci, şarkıcı, türkücü ismi öğren; lakin Allahü Teâla’nın on dört sıfatını öğrenmemiş ve ezberlememiş ol. Bu ne korkunç bir cehalet ve gaflettir! Ülkemizde resmî bir Diyanet var, özel diyanetler, cemaatler, tarikatlar, İslamî hizip ve fırkalar var ve halk ilmihalini bilmiyor. Bu ne dehşetli ihmal, gaflet ve boşluktur.
5. Her Müslüman, imandan sonra ikinci madde olarak beş vakit namaza çok önem verecek ve bunları dosdoğru eda edecektir. Namazı yitiren dinini, imanını yitirebilir. Bilenlerin bu konuda bilmeyenleri çok sıkı şekilde uyarması, aydınlatması, korkutması gerekir. Hiçbir din hocasının, hiçbir şeyhin bağlılarını ve müritlerini namaz konusunda başıboş bırakmaya hakkı yoktur.
6. Şer’î bir özrü bulunmayan hür ve mukim erkekler farz namazları cemaatle kılmak zorundadır. Üç mezhepte bu farzdır, Hanefî mezhebinde farza yakın bir sünnettir. Özürsüz olarak terki caiz değildir. Zamanımızda cami imamlığının ücretli-maaşlı namaz kıldırma memurluğuna dönüştürülmüş olması, İslam’a ve ümmete indirilmiş büyük bir darbedir, büyük bir hıyanettir. Müslümanların, arkasında namaz kılınabilecek âbid, sâlih, muttaqi, alim, fakih, zâhid, icazetli imamlar arayıp bulup, ezan okununca onların camilerine gitmeleri gerekir.
7. Sabah namazlarında Müslüman halkın, bilhassa liseli ve üniversiteli gençlerin,sâlih imamların bulunduğu camilere gitmesi gerekir. Sabah namazını hiç kılmayan yahut münferiden kılan İslam toplulukları iflah olmaz, necat bulmaz. Bendeniz din alimi değilim, bu kadar yazıyorum. İcazetli din alimlerinin halkı ve gençliği bu konuda uyarması gerekir. Uyarmazlarsa vebal onların üzerine olur.
8. İslam yüksek ahlak dinidir. Ahlaksız bir Müslüman kötü değil, çok kötü bir Müslümandır. Onun imanını kaybetmesinden korkulur. Müslüman yalan söylemez, gıybet etmez, tecessüs etmez, laf taşımaz, gevezelik ve zevzeklik etmez, fitne ve fesat çıkartmaz, kibirlenmez, gururlanmaz, haset etmez, eliyle ve diliyle Müslümanlara zarar vermez, Müslüman holiganlık, militanlık, fanatizm yapmaz. Müslüman, insanların meleğidir. Müslüman, komşularına iyilik eder, onları üzmez, kırmaz. Zamanımızda ahlak konusunda büyük yıkım olmuştur. Müslümanları İslam ahlakı dairesine sokmak için yurt çapında seferberlik başlatılmalıdır.
İslam müjdeler ve uyarılar dinidir… İslam’ın iyi ve güzel haberleri vardır, korkutucu ihtarları vardır.
Müslümanlara çok açık, çok seçik şekilde:
İtikadınızı tashih edin…
Beş vakit namazı dosdoğru, farzlarını cemaatle kılın…
Allah’ın Kitabına uyun, ondaki emirleri yerine getirin, yasaklarından kaçının, öğütlerini tutun.
Resulullah (salat ve selam olsun ona) sizin için en güzel örnek ve modeldir, onun sünnetine sarılın, yolundan gidin, onun hoşlanmadığı işleri yapmayın.
Rabb olarak Allahu Teâla hazretlerinden razı olun…
Kitap, düstur, anayasa olarak Kur’an-ı Kerim’den razı olun…
Din ve nizam olarak İslam’dan razı olun…
Nebi, Resul, Seyyid ve Kaaid olarak Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellemden razı olun…
Şeriat olarak, Şeriat-ı Garra-i Ahmediyye’den razı olun…
Ümmet olarak Ümmet-i Muhammed’den razı olun…
Ahlak sistemi olarak İslam ahlakından razı olun…
İtikad konusunda sapıtanlar… Cahiliyet ahlakıyla ahlaklı olanlar… Beş vakit namazı yitirenler… Şehvetlerine uyup azanlar… Kur’an’a, Sünnete ve Şeriata aykırı beyinsizlikler sergileyenler… Ribaya, zinaya batanlar… İman kardeşliğini dinamitleyenler… Ümmet birliğini sarsanlar… Boyunlarında biat ve itaat bağı bulunmayanlar… İşte bunlar kötü yoldadırlar. Onları uyarmak bilenlerin, icazetli ulema fukaha ve meşayıhın vazifesidir. Onlar bu vazifeyi ihmal etme şansına sahip değillerdir.