Geleneksel ve sosyal medyada her şöhretli ekonomi uzmanının açıklamalarına körü körüne inanmamak lazım. 1997'de Nobel İktisat ödülünü Myron Scholes ve Robert Merton aldı. Bu ikilinin önemli hissedarı olduğu Longterm Capital 1998'de az kalsın ABD finans sistemini çökertiyordu.
Geleneksel ve sosyal medyada her şöhretli ekonomi uzmanının açıklamalarına körü körüne inanmamak lazım.
1997'de Nobel İktisat ödülünü Myron Scholes ve Robert Merton aldı. Bu ikilinin önemli hissedarı olduğu Longterm Capital 1998'de az kalsın ABD finans sistemini çökertiyordu.
En ekstrem örnek bana göre bu olmakla beraber başkalarını saymak da mümkün ama meselemiz işin aslını idrak etmek olduğundan benim en meraklı olduğum alan olmasına rağmen ekonomi/finans tarihinin dramatik vakalarını bir kenara bırakıp mantıksal bir çerçeve oluşturmaya gayret edelim.
2021 yılının Eylül ayında başlayan faiz indirimlerinden sonra hem geleneksel hem de sosyal medyada ekonomi yönetimine yönelik çok ciddi eleştiriler ortaya çıktı. Ana akım iktisat politikalarının terk edilip heteradoks ve işlerliği denenmemiş bir modele geçiş ağır eleştiriler aldı. Enflasyon ve kurların yükselişi kıyasıya eleştirildi. Aralık ayında döviz uçuşa geçti, Kur Korumalı Hesap isimli enstrümanla altı aylığına ateşi söndürülmeye gayret edildi.
Fakat ne hikmetse insanlık birkaç ay geçmeden tüm dünyayı saran bir enflasyon dalgasıyla karşıya kaldı ve kırk yıldır uykuda bekleyen enflasyon canavarı Rusya-Ukrayna savaşının da etkisiyle dünyanın en güçlü ekonomilerin sarıverdi.
Daha bir sene önce trilyonlarca para basan dünyanın en güçlü merkez bankaları bir anda sıkılaştırıcı politikalara döndü. Bu defa da resesyon hortladı. Şimdilerdeyse stagflasyon yani durgunluktan enflasyon konuşuluyor.
Sadece bir yıl gibi kısa bir sürede nasıl bu hale geldik? Kimse bunların olacağını ön göremedi mi? Ön görüldüyse neden tedbir alınmadı?
Tabiki de bu tablo daha hiç meydanda yokken bunların olacağını gören birçok ekonomist oldu. Hepsinin yazdıkları, çizdikleri duruyor.
Pandemi döneminde ekonomilerin iflas etmemesi için basılan bunca paranın tüm dünyayı etkisine alacak bir enflasyon dalgası oluşturacağı belliydi. 2021 yılının mayıs ayı itibariyle kapanmaların bitmesi sonrası tüm dünyada müthiş bir aktivite hızının yakalanmasının yanında 2,5 trilyon dolar gibi muazzam bir paranın covid sürecinde hayatlarımıza giren kripto paralara akmasından ötürü enflasyon canavarının korkunç yuvasından çıkışı bir süre için ertelendi.
Tam bu esnada dünyanın global fabrikası Çin'in tedarik zincirlerinde oluşan problemler özellikle Batı'nın yüzünü Türkiye çevirdiği bir süreç oluşmaya başladı ki o meşhur faiz indirimleri hayatımıza girdi, Merkez bankası bir manada by-pass edilerek faizlerin düşürüldüğü, kamu bankalarının tüm ekonomi birimlerine yönelik bir manada sübvansiyon nitelikli krediler verdiği daha önce görmediğimiz bir dönem başladı. Hiç alışkın olmadığımız bu politikalar hakkında yüzlerce teori ve komplo teorisi geliştirildi.
Hiçbirimizin durduk yere neden böyle bir maceraya giriştiğini anlayamadığı bir dönemde birden ABD'nin bilanço küçülteceğine dair haberlerle Rusya-Ukrayna arasında bir savaş ihtimalinin olduğu hususundaki haberler aynı anda servis edilmeye başlandı. Gelişmeleri birbirine bağlamak zordu. Ama Bir şeylerin acayipleşeceğinin kokusunu tüm ekonomistler artık net bir şekilde alabiliyorlardı ki bir anda savaşla beraber enerji/tarım krizi patlak verdi.
Manasız gelen ve kıyasıya eleştirilen faiz indirimleri, savaş sonrası başlayan resesyon ve stagflasyon beklentileriyle mana bulmaya başladı. Çünkü Türk ekonomisi enflasyon canavarıyla yaşama hususunda tecrübeliyken mesele durgunluk oldu mu işler çok değişiyor.
Hasılı ekonomi yöneticileri pandemiden beri beklenen ve en çok gelişmekte olan ülkelerle beraber dünyanın patronu olan ABD'nin etkileneceği kesin olan bir süreci dikkatle izleyip ABD'nin NATO üzerinden Rusya'yı ittiği cendereyi görünce bir karar vermek zorunda kaldılar. Ya sıkılaştırıcı politikalarla yaklaşan büyük yıkımda kepenkler inecek ya da tüm zararlarına rağmen sistemin ayakta tutacak Türev Keynesyen (kamu harcamalarının artırılması işe değil, kamu bankaları aracılığıyla piyasaya verilen ucuz kredilerle) bir politikayla piyasaya her türlü sübvatif yöntemle can verilecek...
Tercih ikincisi oldu. Ciddi sıkıntılar yaşandı ama özellikle Batı'da yaşanan durgunluğun aksine piyasa türlü kayıplara rağmen ayakta kalmayı başardığı gibi 26 Temmuz'da açıklanan IMF raporunda tüm ekonomilere yönelik büyüme tahminleri düşürülürken Türkiye'nin büyüme tahminleri yükseltildi. Üstelik hem 2022 için hem de 2023 için.
Evet, enflasyon yükseliyor, kurlar yükseliyor, satın alma gücü düşüyor fakat piyasalar durmuyor. Kepenkler inmiyor. Dünyanın içine girdiği güçlü türbülansa rağmen mücadele devam ediyor.
Enflasyon acıdır. Serveti ve satın alma gücünü eritir. Fakat resesyon yaşanır da işler stagflasyon dönerse enflasyon mumla aranır hale gelir. Bir manada meseleyi en iyi şekilde anlamak için şu soruyu sorabiliriz: Pahalılık mı? Yokluk mu? Benzer şeyler gibi gelse de aslında aralarında çok derin uçurumlar var...
Sonuç olarak ekonomi alanında birikimi olanların yaşananları eleştirilmesini garipsemiyorum. Herkesin düşüncesine saygılı olmak lazım. Olayları başka yönlerden okumaları ve bu şekilde yorumlamaları mümkün. Ekonomi acayip bir bilimdir. Kimin haklı olduğu bazen seneler sonra ortaya çıkarken bazense asla doğru olanı tayin etmek mümkün olmaz. Bu nedenle piyasada dolanan yatırım tavsiyelerine yada ekonomik beklentilere sırf savunanlarının şöhretlerinden ötürü körü körüne bağlanmamak lazım. Medyanın doğası ilgi çekmektir. Bu nedenle sıra dışı çıkışları sever. Gözümüze sokmaya bayılır.
Yapılan yorumlar hakkında "doğrudur ya da yanlıştır" demiyorum. Sadece dikkatli olmak lazım, iyice araştırmak, duygusal davranmamak, bin kere düşünüp öyle hareket etmek, farklı görüşlerden beslenmek, gerçekçi ve şüpheci bir değerlendirme sürecinden sonra karar verip harekete geçmek ya da beklenti oluşturmak lazım diyorum...