Hastane mi şifahane mi?
Allah hepimize sağlık afiyet ihsan eylesin her daim... Lâkin hastalık da hayatın bir gerçeği... Size bir soru imdi... Hasta olduğunuzda bir hastahaneye mi gitmek isterdiniz, yoksa bir şifahaneye mi?
Hastane daha işin başında moral bozuyor... Oysa şifahane hanüz tedaviye başlamadan ismiyle bile bir umut ve moral verir hastalara...
Böyle basit görünen ama ucu derinlere inen nice meselemiz var...
Acaba diyorum birileri şifa bulamayalım diye mi hastane demişler kadim şifahanelerimize... Öyle ya, yüzyıllar öncesinde bile şifahanelerimiz vardı...
Dil diyoruz, lisán diyoruz ama ya işin ehemmiyetini bilmiyor ya da böylesi konuları düşünmekten bile uzak duruyoruz...
Neden böyle oluyor? Belki de insanlarımızın afiyetinin devletimizin bekası demek olduğunun idrâkinde değiliz...
Seçimlerde bir BEKA meselesidir gidiyordu..
Acaba kaç kişi “beka nedir ve nasıl bir düzen, nasıl bir kamu vicdanı bu bekayı temin eder ?” diye ciddî mánâda düşündü?
Lafta herkes milliyetçi, herkes muhafazakâr... Fakat bunların samimisi olmak... İşte asıl mesele...
Samimi iseniz yani içtenlikle, tam bir vicdan muhasebesi ile meselelere bakıyorsanız, bekanın hangi şartlar sağlandıktan sonra hakikat olabileceğini düşünmüş olmalısınız...
Beka kalıcılıktır, sürekliliktir, hayatın ve huzurun devamıdır... Lâkin bu bekanın gerçekleşebilirlik şartlarını düşünmeyenlerin istikbâli yalnız hezimet ve yok olmaktır..
Dil (lisán) bekası olmadan milletin bekası olmaz.. Din (iman) bekası olmadan yine olmaz... Ve dahi tüm millî değerlerimizin muhafazası yani bekası sağlanmadan millî beka olmaz... Tarih boyunca da olmamıştır...
Tarihte 16 büyük devlet kurmuşuz... (Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız, 16 imparatorluğu, ortadaki güneş ise bugünkü devletimizi simgeler. KKTC 18. Türk devletidir..)
Bu büyük devletlerimizin hikâyelerini okursak... Beka şartları ne vakit ihlâl edilmişse izmihlâl yani çöküş, yokoluş gerçekleşmiştir..
* * *
HASTANE – ŞİFAHANE tercihi deyip geçmeyin!. Gördüğünüz gibi iş “BEKA”ya kadar gidiyor!.. Gerçi çocuklarına aşkın, okşan gibi isimler veren günümüz insanlarına bunları anlatmak beyhude çaba...
Biz meselenin vehametini idrâk edebilecek olanlar için bir umutla anlattık..
Kur’ân’da BEYİNSİZLER hitabı var, inadî kefere-i fecere için... (Allah) içimizden bir takım beyinsizlerin işlediği (günâh) yüzünden hepimizi helâk etmesin.. (Âraf, 155)
“Beyinsizleşme” başlıklı yazımızda da,
“...Fuhuşun artması beyinsizliktir... (.......) İçki, en büyük kötülük. Zinâ büyük kötülük, kumar hâkezâ... Bunların yayıldığı toplumlar beyinsizdir. Trafik kazalarının çokluğu beyinsizliktir. (.......) Kültür seviyesi yerlerde sürünüyorsa beyinsiz bir toplumla karşı karşıyayız.. Ecdadının bin yıllık öz Türkçe yazı ve lisánına hâkim olamayanlar beyinsiz...” demiştik...
Ve ilâve edelim: Şifahanede iyileşmek, şifa bulmak varken, hastalık mekânı hastanede marâz kapmak da bir çeşit beyinsizliktir...
Sağlık, afiyet içinde hayırlı Cuma’lar efendim..