Tenha 133

Tanıdığım en çok kitap okuyan ve en sık seyahat eden insanlardan birisi psikiyatri uzmanı Hüsnü Erkmen Hocadır. Aynı zamanda iyi bir film takipçisidir. Önerdiklerini muhakkak seyrederim. Yıllardır psikiyatri uzmanı yetiştiren ve halen NP İstanbul Beyin Hastanesinde aktif hekimlik yapan Prof. Dr. Hüsnü Erkman Hoca ile seyahat psikolojisi üzerine siz İstiklal Gazetesi okuyucuları için keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Dikkate almanız yararınıza olacaktır.

-----------------------

Hocam siz seyahate hayatında özel önem veren bir insansınız. Seyahat neden önemli?

-Seyahat başka ülke ve kültürleri tanımak açısından çok önemlidir. Bu konularda çok kitap okusanız bile okuduklarınız başkalarının deneyimidir, onların gözlemini yansıtır. Kendiniz çok farklı gözlem yapabilirsiniz.

Seyahat hazırlığı nasıl olmalıdır?

-Seyahat hazırlığı gideceğiniz yerlere göre farklı olmalıdır. Yeterli giysi varsa kullanmakta olduğunuz ilaçlar mutlaka yeterli miktarda yanınızda bulunmalı. Özellikle uzun yolculuklarda okumak için kitaplar olması da önemlidir. Çok soğuk ve sıcak yerlere giderken özel giysiler olmalı, ülke şartları da yanınıza alacağınız şeyleri belirler.

Bir örnek verebilir misiniz?

-Tabi. Ben Küba’ya giderken yanıma tuvalet kâğıdı, peynir gibi bazı yiyecekler ve çocuklara vermek için hediyelikler almıştım. Hepsi de çok yararlı oldu. Afrika ülkeleri gibi bazı ülkelere gitmeden önce aşı olmak gerekebilir bunu seyahat öncesi öğrenmek gereklidir.

Gezilerin psikolojimizi olumlu yönde etkilediğini söyleyebilir misiniz bir psikiyatri hocası olarak?

-Gezi psikolojimizi kesinlikle olumlu yönde etkiler. Kendi dar çevreni bırakıp bambaşka yerlere gitmiş olursunuz, hayal bile edemeyeceğiniz şeyler görürsünüz.

Ne gibi hocam?

-Mesela ben İran’da çölde buz oluşturmak için yapılmış tarihi bir mekân görmüş ve çok şaşırmıştım. Hayal edebileceğim bir şey değildi.

Seyahatler için dünyayı, kadim medeniyetleri ve kalıntılarını okuma biçimdir diyebilir miyiz?

-Kesinlikle öyledir, dünyadan geçip gitmiş insanların neler yaptığına şaşırmamak elde değil. İsfahan’ın depremde yıkılmasın diye yapılmış sallanan minarelerini 15.asırda hangi mühendislik bilgisi ile yaptıklarını anlayabilmiş değilim.

Yalnız mı gezilmeli, arkadaşlarla mı size göre?

-Bu kişisel bir tercih ben arkadaşlarla gezmeyi severim ancak yanımızdaki kişiler programa ayak uydurabilmeli….

Gezi rehberleri yararlı mı?

-Popüler yerleri hızla görebilmek için rehber yararlı olur ancak gidilen yerler yüzeysel görülür ve derinlemesine o şehri tanıyamayabilirsiniz.

Gezilecek yerleri önceden araştırıp ön bilgi edinmenin ne gibi yararları var?

-Şimdiki imkanlar ile gidilecek restoranları bile daha önce görenlerin gözüyle değerlendiren siteler var. Kolay bulamayacağınız yerleri bulabilirsiniz. Önceden araştırmak faydalı olur.

Görüldüğünde memnun olunan ve olunmayan yerler oluyor mu? Bir daha gitmem ve muhakkak tekrar gidilmeli dediğiniz yerler var mı?

-Böyle yerler çok fazla var. Dublin’de bir hafta kalmayı istemiştim. Malta ise o kadar sıcaktı ki bir kafede oturmak daha iyi gelmişti…

Kadim medeniyetlerin yeterince korunduğunu mu düşünüyorsunuz yoksa kuru ve ruhsuz bırakıldığına mı tanıksınız?

-Kadim medeniyete eğer para getiriyorsa önem veriliyor, bazen de çok fazla gezginin gelmesi var olan yapıların tahrip edilmesi ile sonlanabiliyor, son yıllarda aşırı turistik bazı yerlerin halkı turist istemiyoruz diye tepki göstermeye başladı.

Gezilen yapıların ruhunun muhafaza edilmesi neden önemli?

-Yapıları nasıl atalardan aldık ise geleceğe de aktarabilmeliyiz. Bu nedenle de korunmalılar. Bu oluşumlar sadece bizim için değildir, tüm dünyanın bugün yaşayanlara ait olmadığı gibi.

Turistin yürüyen para gibi görüldüğü yerlere de gittiniz mi?

-Turizm o bölgeler için çok büyük bir gelir fırsatı, bu nedenle turistik yerlerde sadece para almaya yönelik işler olabilir. Mesela Milano’da otel çalışanı otelden çıkınca sağ tarafa doğru giderseniz halkın gittiği restoranlar var demişti, gerçekten turistik bölgedekinden çok daha iyi daha otantik ve ucuz yemekler bulabilmiştik.

İbadet merkezlerindeki görevlilerin otomatikleşmiş davranışlarını nasıl yorumlarsınız?

-Bazı ülkelerde ibadet merkezlerine para ile girilmesi ve İstanbul’da bazı camilerin namaz saati dışında kapalı olması beni çok şaşırtmıştı. İnsanlar ibadet ederken turist nasıl gezebilecek camiyi. Ayrıca turistlerin eseri daha iyi anlayabilmesine yönelik broşürlerin olmaması da bir eksiklik…

Mekânların ruhunun olduğunu düşünür müsünüz bir psikiyatri hocası olarak?

-Özellikle tarihi mekanlarda bunu hissedebilirsiniz. İstanbul’da Sultanahmet’te dolaşırken kimler dolaştı buraları diye diye düşünürseniz bu duyguyu alabilirsiniz.

Mekânların kişilere etkisi onunla kurduğu iletişim ile orantılıdır diyebilir miyiz?

-Kesinlikle öyledir. Oraya karşı olumsuz bir fikriniz varsa bulunulan yeri küçümseyebilirsiniz veya tam tersine abartılı bir duygu içinde olabilirsiniz… Her mekânın insan üzerinde duygusal bir yükü mutlaka olur.

Kültürlerin yansımaları bakımından gezilerinizde evler, ibadethaneler, çarşılar, müzelerden önceliği hangisine verirsiniz?

-Hepsi de önemlidir, bazılarının duygusal yükü fazla olabilir. Endülüs’te kiliseye çevrilmiş camideki duygu ile bir başka kilise aynı duyguyu vermez doğal olarak. Müzeler insanı etkileyen yerlerdir. Çarşıların bir kısmı ise unutulmazdır. Kırgızistan’daki Osh Pazarı, Şiraz’ın Vekil çarşısı, Hindistan’ın rengarenk pazarları ve New York’ta gördüğüm Hamish pazarı benim için unutulmaz yerler.

Gezdiğiniz ülkelerin yerel kıyafetleri ilginizi çeker mi ve ne anlatır size?

-Her yerde yerel kıyafet göremeyebilirsiniz, bu alanda bir tek tipleşme olduğu kesin, ancak çok ilginç yerel kıyafetler özellikle doğu ülkelerinde görülebilir. Hollanda’da tahta ayakkabılar giyenler de ilginç gelmişti. Yukarda anlattığımız Hamish pazarında zaten her şey 16.yüzyıl gibiydi…

Karşılaştığınızda sizi şaşırtan ne gibi âdetler gördünüz?

-Batı ülkeleri bize çok benzer, ancak doğuda şaşırtan şeyler görebilirsiniz. Hindistan’da masada el yıkamak yasaktır levhaları veya İran Tebriz’de oralı Türklerin bizim eve gidelim diye davet etmeleri gerçekten çok hoş idi.

Kültürlerin konukla iletişim tarzlarında farklılıklar neyi anlatır?

-Batı ülkelerinde insan ilişkileri soğuk bilinir ancak zora düştüğünü anladıklarında canla başla yardım etmeye çalışmaları gerçekten ilginç gelir. İspanyollar sen anlıyor musun diye düşünmeden habire bir şeyler anlatırlar, kim bilir ne anlatıyorlar. Tunus’ta her söylenen fiyatı yarıya kırarak pazarlık yapmak ve çok ucuza aldığını sandığın şeyin çok daha ucuza alınabildiğini görmek kötü bir deneyim idi.

Gezen kişilerin duygu durumları seyahate nasıl yansıyor?

-Kişinin ruh hali her zaman her işine yansır, neşeli biri gördüğü yerlerden keyif alırken karamsarlar her şeyden mutsuz olabilirler. Bazı kişiler her şeye aşırı tepki verir diğerleri olabilir diye karşılar. Gezi arkadaşlarının uyumlu olması iyi olacaktır.

Son olarak hocam gezileri psikolojik iyileşme veya iyi oluş açısından değerlendirir misiniz?

-Ben gezmenin başka yerler görmenin insana iyi geldiğini düşünüyorum. Başka bir şehirde bir otelde uyanmak başka insanlarla kahvaltı etmek bile insan iyi gelir.  Yeni yerler görmek yeni insanlar ile tanışmak insana iyi gelen bir durumdur. Ben hastalarıma da hiç değilse yakın çevrelerine seyahatler yapmalarını öneririm. Ekonomisi iyi olanlara uzaklara gitmeyi öneririm. Seyahatin insana iyi geldiği şuradan da bellidir ki, dünyada trilyon dolarlık bir turizm hareketi boşuna değil. İnsanlar bundan hoşlanıp keyif almasa bu kadar yoğun seyahat yapılmazdı. Herkese imkanları nispetinde gezme öneriyorum.

PROF. DR. HÜSNÜ ERKMEN KİMDİR?

1952 yılında Elâzığ’da doğdu. İlk ve Orta öğrenimini TED Ankara Kolejinde tamamladı, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1978 yılında mezun oldu, aynı fakültenin Psikiyatri kliniğinde eğitim alarak 1983 yılında uzman oldu.

Girne Asker Hastanesinde askerlik görevini, Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesinde mecburi hizmetini yaparak, kazandığı sınav sonucunda 1987 yılında Anadolu Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri kliniğine Yardımcı Doçent olarak atandı, yaptığı çalışmalar ve girdiği sınav sonucunda 1990 yılında aynı klinikte Doçent oldu.1991 yılında girdiği sınavı kazanarak Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri klinik şefliğine atandı. Bu hastanenin Nevroz kliniğini kurdu ve 15 yıl idare etti. 2006’dan sonra aynı hastanenin genel psikiyatri kliniğini idare etti. Öğretim üyeliği ve klinik şefliği döneminde 191 psikiyatri asistanı 45 nöroloji ve 122 aile hekimliği asistanının eğitimini yaparak uzman olmalarını sağladı.

2008-2011 yılları arasında Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi üyeliği yaptı. 2011 yılında emekli olduktan sonra Üsküdar Üniversitesinde Profesör oldu ve halen çalışmalarını bu üniversitede sürdürmektedir.

Ulusal ve Uluslararası dergilerde yayınlanmış 100’den fazla yayını vardır. Meslek yaşamı boyunca çok sayıda ulusal ve uluslararası kongreye konuşmacı olarak katılıp bildiriler sunmuştur. İyi derecede İngilizce bilmektedir. Evlidir ve iki çocuğu vardır.

Anksiyete Bozuklukları Araştırma ve Tedavi Derneğinin kurucusu ve başkanıdır. Türkiye Psikiyatri Derneği Türk Nöropsikiyatri Derneği Grup Psikoterapileri Derneği Biyolojik Psikiyatri Derneği ve Amerikan Psikiyatri Birliği'nin üyesidir.

Çok sayıda bilimsel tıbbi derginin danışma kurulu üyeliğini yapmaktadır.

Editör: Esma ÇOĞALTAY