Bir grup, seyir esnasında kaptan köşküne baskın yaptı, kaptanı alaşağı etmek istiyorlar. Gemi halkı, gemi medyası, gemideki seçkinler bu konuda ne düşünüyor, ne yapıyor?
Birinci tesbit: Gemi halkının yarısından fazlası kaptandan ve sandıktan çıkan idareden yana.
İkinci tesbit: Seyir esnasında baskın ile kaptanı devirmek isteyen gemi darbecileri azınlıkta.
Üçüncü tesbit: Gemi Müslümanları her konuda olduğu gibi bu konuda da birlik halinde değil. Bir kısmı kaptandan, bir kısmı darbecilerden yana.
Dördüncü tesbit: Darbe yüzünden gemi sarsılır, hattâ parçalanır, batarmış, birilerinin hiç umurunda değil.
Beşinci tesbit: Darbe teşebbüsü geminin ekonomisine, finansına, güvenliğine büyük zarar verdi.
Altıncı tesbit: Geminin uluslararası temizlik, şeffaflık, ahlak notu, 10 üzerinden 5’tir. Daha önceki yıllarda bu not daha azdı. Gemide müzmin kirlilikler ve aksaklıklar olduğu öteden beri biliniyordu.
Yedinci tesbit: Darbe teşebbüsü adalet, hakkaniyet, iyi ve temiz idare gelsin niyetiyle yapılmıyor. İşin içinde başka işler, planlar, on milyar dolarlar olduğu anlaşılıyor.
Sekizinci tesbit: Darbeciler Türkiyede paralel bir devlet kurmak istiyor ve bu maksatla birtakım temel kurumlarda kadrolaşıyor.
Dokuzuncu tesbit: Darbeciler hukukî, adlî, normal, rutin prosedüre riayet etmiyor.
Onuncu tesbit: Darbecilerin 35 milyar euroluk bir iş, finans, bankacılık, hizmet sektörüne sahip oldukları meşhur bir Alman dergisi tarafından yazıldı.
On birinci tesbit: Bir kısım Müslüman aydınlar bu savaşı, deve veya horoz döğüşlerini seyr eder gibi zevk ve heyecanla seyr ediyor.
On ikinci tesbit: Bu iç savaş hakkında birileri bence bence bence diyerek doğru veya yanlış analizler yapıyor.
On üçüncü tesbit: Gemideki egemen azınlıklar, vesayetçiler, resmî ideoloji taraftarları darbe teşebbüsünden çok memnun ve mesrurlar, neredeyse def çalıp oynayacaklar.
On dördüncü tesbit: Bir tür yangın mahiyetindeki bu savaşı durdurmak, söndürmek için (pek cılız birkaç teşebbüs dışında) dişe dokunur faaliyette bulunulmuyor.
On beşinci tesbit: Gemideki bu darbe teşebbüsü ve akabinde çıkan savaş, bir tür korsanlık hadisesidir ve bunun ardında birtakım yabancı güçlerin olduğu iddia edilmekte ve sanılmaktadır.
On altıncı tesbit: Kaptan köşkündeki savaşa rağmen gemideki hayat devam ediyor. Gemi medyası hem savaş haberleri ve resimleri yayınlıyor, hem de bir kısmı müstehcen ve pornografik olmak üzere bol bol magazin yayını yapıyor.
On yedinci tesbit: Gemideki faiz lobisi savaşı ve darbeyi destekliyor.
Bendeniz bu çok büyük geminin mütevazı yolcularından biriyim. Darbeden ve savaştan çok rahatsızım. Gemiye bir şey olmasından korkuyorum. Dört temel isteğim var:
Birincisi: Gemide darbe, kavga, savaş olmasın, bugünkü yangın en kısa zamanda söndürülsün.
İkincisi: Gemide adalet, temizlik, ahlak, fazilet, âdil hukuk, hikmet=bilgelik, güvenlik olsun.
Üçüncüsü: Geminin temizlik, şeffaflık, ahlak notu en az 7 olsun.
Dördüncüsü: Geminin kontrolü yabancı güçlerin eline geçmesin.
Su alan veya kayalara çarpan bir gemide olmaktansa, bir miktar kirli pasaklı fakat oldukça sakin ve güvenilir güvenli bir gemide yaşamak isterim.
Bu konuda ekonomik, politik, stratejik, morfolojik, strüktürel, ideolojik derin analizler ve sentezler yapacak aklım yok, özür beyan ederim. Aklım fikrim geminin selametinde…

(İkinci yazı)

Türkiyenin Yalanları
TÜRKİYE’NİN büyük yalanlarının eksik ve kısa bir listesi.
Bir: Egemenlik kayıtsız ve şartsız ulusundur yalanı. İskilipli Âtıf efendiyi bu yalanın gölgesinde astılar. Ayasofyayı bu yalanın gölgesinde müze yaptılar. 1928’de serbest bir referandum yapılmış olsaydı, alfabeyi değiştirebilirler miydi? 1924’te Halife’yi kovabilirler miydi? Hafta tatilini cumadan pazara çevirebilirler miydi?
İki: Laiklik Cumhuriyetin ve demokrasinin olmazsa olmaz şartıdır. Kocaman bir yalan… Temel insan hak ve hürriyetleriyle ilgili hiçbir uluslararası beyanname ve metinde laiklik bir değer, bir hak, bir vazife olarak zikr edilmez. İnsan haklarının ve demokrasinin beşiği İngiltere krallığında laiklik yoktur.
Üç: Kadın hakları vs cart curtları. Sen kanunların gölgesinde yasal seks köleliği yaptırt. Birtakım kadınlara resmî vesika ver. Seks köleliğinden KDV ve gelir vergisi al, genelevlerin kapısında polis beklet ve sonra da kadın haklarından bahs et. Olacak şey değil. İslam Feministleri, niçin resmî seks köleliğini protesto etmiyorsunuz?
Dört: Latin alfabesi kolaymış, dolayısıyla eğitimi ve kültürü geliştirirmiş… Bu da yalan, hem de kocaman. Japonya, Çin niçin Latin alfabesini almadılar? Kolay alfabeler beyni tembelleştirir, zekayı körleştirir. İsbatı mı? Türkiyeye bakın a canlarım Türkiyeye.
Beş: İçki medeniyettir, kültürdür. Bunun ne büyük bir yalan olduğunu anlamak için bugünkü Rusyaya bakmak yeterlidir. İçki nice kötülüğün anasıdır. İçki toplumları ve medeniyetleri çökertir. Hıristiyan ABD, 1930’da içkiyi yasaklamıştı.
Altı: İslam ve Şeriat geriletir… Yalan yalan yalan… 16’ncı asırda, İslama dayanan, İslamı uygulayan Osmanlı cihan barışı, dünyanın en büyük devletiydi, enkazından otuz-kırk devlet çıkmıştır. Osmanlı Viyanayı iki kez kuşatmıştır.
Yedi: Karma eğitim iyidir. Yalan!.. Karma eğitim kötüdür.
Sekiz: Din sadece bir vicdan işidir. Bu da yalan!.. Evet din bir vicdan işidir ama aynı zamanda bir dünya nizamıdır.
Dokuz: M. Kemal son Padişah Vahidüddin Han’a kafa tutmuş. Tarihî bir yalan. Paşa Padişahın yaveriydi. Paşa, Padişahın kızı Sabiha Sultanla evlenmek ve Saraya damad olmak istemişti. Paşa, 1919’da Samsuna çıktıktan sonra Padişaha gönderdiği iki telgrafın başına “Atebe-i ulya-i Hazret-i Hilafetpenahiye” başlığını koymuş, birinin altına Kulunuz M. Kemal, diğerinin altına Kulları M. Kemal imzasını koymuştu.
On: Türkiye 1923 ile 1950 yılları arasında, CHP zamanında çok ilerledi. Yalanın daniskası. Adama sorarlar: Ayrı tarihlerde Japonya ilimlerde, fenlerde, teknikte, sanayide, eğitimde, sanatta göz kamaştıracak ilerlemeler kayd etti, büyük zırhlılar, uçak gemileri, savaş tayyareleri yaptı, nice Nobeller kazandı, ABD’ye kafa tuttu; Türkiye ise faşist tek parti rejiminin baskısı altında bin türlü gerilik sergiledi. Yol yoktu, sanayi yoktu, köylerin çoğunda su yoktu, halk sıtmadan veremden frengiden kırılıyordu, savaş yıllarında ekmek vesika ileydi, işçilerin sosyal hakları yoktu, inançları ve fikirleri yüzünden nice vatandaş idam edilmişti. Bu mudur sizce ilerleme?