Bu sessizliğin sebebi sadece gündemin hızla değişmesi mi, yoksa zamanla gelişen bir alışkanlık mı? Unutmak, duyarsızlaşmak ya da başka meselelerin gölgesinde kaybolmak...

Filistin meselesinin neden hala konuşulması gereken bir hak mücadelesi olduğunu ve bu sessizliğe dair    Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger ile konuştuk.

33337363

“Bazı konular gündemden düşse bile vicdanlardan düşmemeli”

 

“Filistin meselesinde, 2023 Aksa Tufanı bir dönüm, bir kırılma noktasıdır. Bu tarihte Hamas’ın içerisindeki İzzettin El-Kassam Tugayları ile başlayan çatışmalar bir ateşkes ya da barışla sonuçlanmadı ve halen devam ediyor. Kasım 2023 te insani ara adı altında kısa bir ateşkes olsa da, savaş halen devam ediyor. 46.000 – 47.000 arası Filistinli katledildi."

Batılı gazetelerin “İsrailin toprak bütünlüğü tehlike altında, Hamas saldırdı.” haberleri yaptılar. Aslında Hamas Yarma Harekatı yaptı. Hepimizin bildiği gibi İsrail Filistinliler’in topraklarını çok uzun zamandan beri işgal ediyordu. Aksa tufanı dikkatlerin bir kez daha filistin meselesinde toplanmasını ve filistin halkının dramını yeniden uluslararası politikanın gündemine taşıdı. O toprakların yalnızca İsrail’den ibaret olmadığını, batının ve ABD’nin İsrail’in bir ileri karakolu, enstrümanı olduğunu gösterdi. Ayrıca yahudiler’in diğer milletlere karşı bakış açılarının ne derece subjektif olduğunu da gösterdi. Yahudiler en azından siyonistler, yahudilerin içindeki semitist bir grup, kendilerini diğer insanlarla bir görmeyerek, kendilerini tanrının üstün bir halkı olarak görüyorlar. Yani yahudi olmayan birini öldürdüğü zaman suç içlemiş olmuyor. İgfal ettiğinde yasalara aykırı bir durum oluşmuyor. Bu savaş uluslararası hukukun ve kurumları’nın da fonksiyonlarını yerine getiremediğini ortaya açıkça koydu.

Bu savaş belki de israil için sonun başlangıcı, bir tetikleme noktası olabilir. Her ne kadar israil gazze dışında Lübnan ve Suriye’ye saldırsa da bu savaştan olumsuz etkilenerek yahudiler’den çifte vatandaş olanlar kendilerini Tel Aviv’de, Hayfa’da, Kudüs’te güvende görmeyenler, son 15 ay içerisinde 400.000’den fazla yahudi İsrail’den ayrıldı. Dünyada 14 milyon yahudi var. Yarısı İsrail’de. İsrail’in nüfusu 9,5 milyon ve 2,5 milyonu araplardan oluşuyor. Bunların da sayısı azaldı. İsrail’i Mayıs 1948’de kurdukları zaman devleti kuranlar dediler ki; 25. yılı acaba görebilecek miyiz? 50. Yıl da 1998’de görüldü. 2023’te 75. Yılını kutladılar. 14 mayıs 2048’de 100. yılı kutlayabilecekler mi acaba?”

Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger savaşanların sadece yahudi vatandaşları olmadığını belirterek; “İsrail’de askerlik 3 senedir. Kadınlar için de zorunludur. Fitil ilk ateşlendiğinde dışarıdaki vatandaşlarına gelmeleri için çağrı yaptılar. Bunun dışında ABD ’den lejyoner olarak destek aldılar. İsrail saldırganlığının sponsoru ve finansörü Amerika ile çatışmalar başlamadan çok önce 2016-2026 arası bir anlaşma yapılmıştı.”

Dünya Basını’nın gündeminden düşmesiyle ilgili de; “Tüm dünya olan biteni kanıksadı, alıştı, etkisi azaldı. Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararına rağmen saldırganlığı durdurmuyorlar. Gündem değişse de odak noktamız’ın Gazze’den uzaklaşmış olması saldırganlığın sona erdiği anlamına gelmiyor!”

İran’ın Filistin’e desteği konusunda da; “İran anti-amerika, anti-israil politikasını 1979’dan beri yapıyor. Hizbullah, Ensarullah, Husiler gibi çok geniş bir yelpazede İran İsraile kuşatma yaptı. İran’ın amacı, Şii dünyası’nın patronasını yönetmek, Acem milletini dış politik hedeflerine ulaşmak için İslamı radikal bir çizgide enstrüman olarak kullanmaktır. İran bir ideoloji devletidir. Açık itham ettiği bir devlet varsa anca ayakta kalabilir. Sürekli olarak dış düşmanı öne çıkararak, kolayca iç sorun ve ihtilafları perdelemesi demek. Evet en azından retorikte önemlli bir anti-siyonist bir direniş ortaya koydu.” şeklinde konuştu.

Editör: Fırat DEMİR