Sadece son beş yılda değil son yirmi beş yılda sürekli gündemi meşgul etmiş, tartışılmış bir meseledir, Fethullah Gülen meselesi. Son beş yıldır da bu mesele FETÖ başlığı altında hemen hemen her gün gündemin bir tarafını meşgul etmektedir.
Sadece son beş yılda değil son yirmi beş yılda sürekli gündemi meşgul etmiş, tartışılmış bir meseledir, Fethullah Gülen meselesi.
Son beş yıldır da bu mesele FETÖ başlığı altında hemen hemen her gün gündemin bir tarafını meşgul etmektedir.
Fethullah Gülen'in ilk ortaya çıktığı dönemlerde bilmeden samimi İslami duygularla sevgi duyanları bir kenara bırakarak sonraki dönemlerde bu yapıya hem karşı hem de yanında olanların kahir ekseriyetinin övgü ve yergisini samimiyetten uzak tamamen menfaat eksenli buluyorum.
Garip bir şekilde övgüde sınır tanımayanların 15 Temmuz Hain Darbe girişiminden sonra aynı şekilde sınır tanımadan sövdüklerine tanık olduk, oluyoruz. İki yüzlülüğün değil; çok yüzlülüğün ne olduğunu gösteriyorlar!
FETÖ meselesi özellikle de siyasilerin birbirini suçlama aracı olarak gündemi çok meşgul etmekte ve yıllarca meşgul edeceğini de düşünüyorum.
Düşünüyorum; çünkü, FETÖ ile gerçek mücadele edilmesi gereken alandan çok devletin kurumlarından bu yapıya mensup kişilerin temizlenmesi mücadelenin ana eksenini oluşturmaktadır.
Bu mücadele bir noktaya kadar olması gereken olsa da eksik ve uzun vadede kesin çözüm değildir. Bunu anlamamız için geçmişte bu yapıya kimlerin neden karşı olduklarına bakmamız gerekmektedir. Bunu iyi anlar ve bu duruma uygun yapılması gerekenler yapılabilirse kesin çözümün gerçekleşeceğine inanıyorum.
Geçmişte bu yapıya karşı olanları üç grupta toplayabiliriz. Bunlar:
1-İslama mesafeli olan ve bu yapıyı İslami bir yapı, cemaat görerek karşı olanlar. Bunlar tüm İslami oluşumlara karşı olup bunları çok fazla önemsemiyorum. Bunların hangi kesimler olduğunu biliyorsunuz.
2-Bu yapının devletin kurumlarında her türlü hak ve hukuktan uzak kadrolaşmasının verdiği rahatsızlıktan kaynaklı karşı olanlar. Bu duruma kadrolaşmadan faydalananların dışında herkes karşı olmuş ve her durumda bu rahatsızlıklarını dile getirmişlerdir.
3-Bu yazıyı yazmamın gerekçesini oluşturanlar. Bunlar, FETÖ yapılanmasının faaliyetlerinin ana eksenini oluşturan 'Dinler Arası Diyalog', 'Ilımlı İslam' ve daha bir çok İslam'a aykırı sapkın faaliyetlerine karşı olanlar.
İşte en samimi her zaman karşı olanlar bunlardır. Bunlar Nur Cemaatinin diğer grupları da olmak üzere tüm Ehli Sünnet İslami Cemaatlerdir. Ben de bu karşı olan gruplar içindeyim.
Ne acıdır ki, bu yapıya en karşı olanlar Ehli Sünnet İslami Cemaatler iken '15 Temmuz Hain Darbe' girişimi sonrası en büyük itibar kaybını da bu cemaatler yaşamış bilinçli şekilde bazı kesimler bu söylemlerine devam ederek bu faaliyetlerine devam etmektedirler.
Oysa ki, bu ve buna benzer yapılarla mücadelenin ana ekseninde ehli sünnet bilincin toplumda etkin bir şekilde harekete geçirilmesi olması gerekirken maalesef tam tersi söylem ve eylemlerin olduğunu görüyoruz.
Ülkemiz insanının temiz inancını bozmaya çalışan kişiler bazı kesimler tarafından televizyonlara çıkarılmakta ve itibar görmektedirler. Bunlar ehli sünnet bilincin önündeki en büyük engellerdir. Maalesef ki, bunlara ilahiyatçı, hoca ve uzman diyoruz.
Bunların çoğunu biliyoruz. Bunlardan herkesin bildiği bir şahıs Fethullah Gülen'i eleştirenlere kızıyor ve "O bir alim, yetiştirin de göreyim. Hadi bir Fethullah Hoca yetiştirin göreyim sizi. Hoca'nın ayakkabısını yetiştirin alnınızdan öpeyim sizi. Karalamak kolay, birbirimiz hakkında konuşacaksak iyi konuşalım " diyordu.
Bu ve bunun gibi şahıslar 17-25 Aralıktan sonra bir anda tersi bir dönüşle övgülerinin yerini sövgülere bırakmıştır. Bu ve bunun gibiler şartlar değiştiği anda hemen değişirler; çünkü, bunlar için esas olan zehirli fikirleriyle insanları zehirlemek için ortamlarını kaybetmemektir.
Kim güçlüyse onların yanında yer alırlar. Aynı şahıs FETÖ'nün 'Diler Arası Diyalog' ve 'Ilımlı İslam' gibi İslam itikadını bozucu faaliyetlerini eleştirenleri eleştiriyordu.
Türkiye Cumhuriyeti devleti FETÖ ve buna benzer dini kullanan örgütlerle mücadele edebilmesi için ehli sünnet temelli mücadele stratejilerini hayata geçirmelidir.
Ülkemizin yüzde doksanı ehli sünnet vel cemaat iman ve itikadına sahip olmasına rağmen ehli sünnet bilinçten oldukça uzaktır. İç birliği sağlamadan dış güdümlü örgütlerle mücadelede başarı kazanmak çok zordur. İç birliğin sağlanmasının yolu ehli sünnet vel cemaat akidesinin güçlenmesiyle olur.
15 Temmuz Hain Darbe girişiminin 4. Yıl dönümü akşamı Haber Türk kanalında Abdullah Ağar denen güya güvenlik uzmanı cahil adam ahkam kesiyor. Oradakilerde söyledikleri doğruymuş gibi ağızları açık dinliyor ve ara ara da destekliyorlar.
Yetmedi arkasından Doğu Perinçek aldı sazı eline insan ancak bu kadar İslam cahili olur. Bunların derdi FETÖ değil, FETÖ üzerinden özelde ehli sünnet cemaatlere genelde de İslam'a saldırmaktır.
Esasında bu tür İslam cahili adamlar FETÖ tipi örgütlerle mücadelenin önünde en önemli engellerdir. Çünkü, bunlar ehli sünnet vel cemaat akidesini bilmiyorlar.
Yüzde yüz inanıyorum FETÖ ile mücadele ne kadar ehli sünnet eksenli olursa o kadar başarılı olur.
Ehli Sünnet bilinç konulu yazılarıma ileride yer vereceğim.