2013 yılında kişi başı milli gelirimizi rekor seviye olan 12.614 dolara kısmen inşaat sektörü bizi getirdi. Kişi başı milli gelirimizi 20.000 dolara ise katma değerli üretim getirecek. Bunun yolu da eğitimden geçiyor.

2013 yılında kişi başı milli gelirimizi rekor seviye olan 12.614 dolara kısmen inşaat sektörü bizi getirdi.

Kişi başı milli gelirimizi 20.000 dolara ise katma değerli üretim getirecek. Bunun yolu da eğitimden geçiyor.

En son yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programının (PISA) sonuçlarına göre;

Matematikte 43, Fen Bilimlerinde 40, kendi dilinde okuduğunu anlamada 41. ülkeyiz.

Örneğin ileri derecede problem çözebilen çocuklarımızın oranı %2, Güney Kore'de bu oran %28

Yine ileri derecede bilgisayar kullanabilen çocuklarımızın oranı ise %1. 'Güney Kore'ye kadar uzağa gitmeyelim.' derseniz yanı başımızda bulunan Polonya'ya bakalım. İkinci Dünya Savaşı'nda büyük yıkıma uğrayan Polonya'da bu oran %33!

Bu tüyler ürperten fark kader mi? Yoksa eğitimin fıtratında mı var?

Hayır. Kocaman bir hayır!

Eğitimde fırsat eşitliği sağlanamamasının, özgür düşünce ortamının sunulmamasının sonucu hayatın acı gerçeği olarak suratımıza çarpıyor.

Tekrar 2013 yılına dönelim;

2013 yılında Türkiye'de kişi başına yapılan eğitim harcamaları 2.751 dolardı.

2020 yılında 1.754 ve 2021 yılında ise 1.747 dolar seviyesine kadar düştü.

Bu pozitif ilişkiyi tesadüf olarak gören vatandaşlarımız elbet de mevcut. Yalnız tarih boyunca eğitime yapılan yatırımın düştükçe kişi başı milli gelirimizde yaşanan düşüş bir gerçek olarak hafızamızda ve de cebimizde yer edinmiştir.

Hiçbir konuda anlaşamazsak dahi gelin eğitimin toplumu kaldıracak bir dinamo olduğu konusunda anlaşalım.

Sanayi 1'i, 2'yi, 3'ü kaçırdık. Sanayi 4.00'ı ıskalamayalım. Cumhuriyetimizin 100. yılında müreffeh bir topluma ulaşmak için geleceğimize yatırım yapalım.

Bizi EĞİTİM kurtaracak.