“Düşmen kavî, tâli’ zebûn...”

Bu halk kahir ekseriyeti itibarıyla samimi Müslümandır.. Hatası sevabıyla samimi, iz’ân sahibidir... Lâkin...

Lâkin aydın geçinen ukalâları, rüzgar yönüne göre hesap yapan münafıkları da çoktur... Bu ezikleri kandırıp halka musallat ediyor düşman!.

Ekseriyet itibarıyla elhamdülillah ágâhz... Düşman yine de, ısrarla aynı “kadim” yalanları tekrarlıyor... Halkı kandırabileceklerine olan ümidini muhafaza ediyor... Zira hálâ ezik yarı-aydınlardan yardım alabiliyorlar...

Sonuçta balık hafızalı olduğumuza dair bunlarda bir kanaat oluşmuş ya da bulanık suda avlanmaya çalışıyorlar... Çünkü hesaba katmadıkları veya salağa yatıp, bilmiyormuş gibi davrandıkları bir şey var:

“İÇTİMAÎ HAFIZA...”

Mazinin hataları, atiye rehber, düsturlaşmış dersler hülasası... millî bilinci mündemic mefhumdur (uyd. kavramdır) “İçtimaî hafıza...”

Fert için dahi hafıza, kıymeti baha biçilimez tecrübelerdir. Toplum içinse, fevkalâde mühimdir.. Bir toplum “balık hafızalı” hale gelmedikçe hiçbir manipülasyon onu istikametinden ayıramaz..

Bu yüzden düşmanlarımız içtimaî hafızamız üzerine oynuyor!.. Cahiller, stratejik düşünemeyen aklı kıtlar, yarı aydın bile olamamış ezik ukalâlar ise günübirlik gevezeliklerle zevzekliklerle iştigal ediyor...

Avama anlatmak zor... DÜŞMAN hafızamızla oynuyor, bizi balık hafızalı hale getirmeye çalışıyor… uzun vadeli düşünemeyelim istiyor..

Avam dolarının kaç liraya fırladığına bakar, pazarda bir hafta önce 50 lira kâfi geldiği halde bugün 70 liranın yetmediğini görür sinirlenir, esnafsa bu döviz hengamesi yüzünden ödenmeyen senetlerini düşünür…

Ve dünyanın en necip milleti de olsa, şüpheniz olmasın, en akıllı, en ahlâklı olanları dahil; avam yalnızca riyaset (iktidar) makamını suçlar...

SAFAHAT’ta meşhur bir “Kocakarı ile Ömer” hikâyesi vardır.. Orada Hz. Ömer’e (r.a) ne diyordu yetimlerini oyalamaya çalışan ihtiyar?

- Ah! Emîre öyle mi? / Kahretsin an-karîb Allah! / Yakında râyet-i ikbâli ser-nigûn olsun... / Ömer, belâsını dünyâda isterim bulsun!

Millet “Kocakarı ile Ömer” hikâyesine ağlar fakat sonra unutur gider... Lâkin düşman unutmaz.. Hasseten, iktidarda görmek istemediği insanları bir türlü alaşağı edemediğinde, mütemadiyen üfler kulağına...

İşte bu yüzden, düşmanın yapamadığını yapan, avama düşmanın sun’î olarak yükselttiği DOLAR KURU ile yol gösteren (!), bu şekilde Erdoğan’a belâ okutturan ahmak sözde ziyâlıları kınıyor ve onlara “gölge etme başka ihsan istemez” diyorum...

Tabi bir de şunu sorgulamak lazım…

Türkiye gibi dünya coğrafyasının en stratejik bölgesinin sahibi bir ülke halkına, durup durup, tam da seçim sath-ı mailinde “dünün hatalarından ders” nasihat ya da öğüdünde bulunanların niyetleri halis olabilir mi?

Ve Allah aşkına bendenizi affetsin ve samimiyetle düşünerek söylesinler; bütün bu ahval ve şerait altında “dolar kuru takip elemanı” gibi, aslında halkı demoralize, gûya iktidarı uyarmak akıl kârı olabilir mi?

#HARBİDEN: Türklerin en büyük şairi Fuzûlî ne güzel demiş... Dost bî-vefâ, felek bî-rahm, devrân bî-sükûn, / Derd çoh, hem-derd yoh, düşmen kavî, tâli’ zebûn.. ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN... 26.05.2018