Yaratılmışlar aleminde, varlıklar sınıflandırılırken, ortak özellikleri dikkate alınır. Sonra her ortak özellikteki grup isimlendirilir. O ismi kullandığımızda, o grubu ait varlıkların bütün özelliklerini kastetmiş oluruz. Bir varlıklar grubunu isimlendirmek için öncelikle tanımak, o grubun ortak özellikleri ile farklı olabilecek niteliklerini bilmek gerekir. Bu tanım eyleminden sonra, tanımlama yapılır. Yapılan bu tanımlama sonucunda isimlendirme gerçekleştirilir. Bir isim ile tüm tanım kastedilir.
İnsanlar isimler üzerinden iletişim kurarlar. Dil (lisan) dediğimiz olgu, kavramların isimlendirilip, sistematik bir yapıya büründürülmesinden ibarettir. Dildeki bütün kelimeler isimlerden oluşur. Dilbilgisinde geçen isimlerin ötesinde, her kelime bir eylemin, bir nesnenin, soyut bir olgunun isimdir. Kelimelerin ekleri dahi bir mananın isimlendirilmesidir. Dolayısı ile ilim, isimler üzerinden yapılmaktadır. Manaları isimlendirdiğimiz oranda, bilgiyi sistematik bir ilim olarak diğer insanlara aktarabiliriz. Manaları isimlendirebilmek insana verilmiş en önemli vasıftır. İnsanı meleklerden dahi üstün kılan bir niteliktir. Alemde, isimlendirme yeteneği en yüksek olan varlık insandır. Dolayısı ile yorumlama gücü ve ilim öğrenme - ALLAH (c.c.)’ın ilmini de - öğrenme kabiliyeti en yüksek olan varlık insandır. İlmi anlatırken insan isimlerden yani kelimelerden faydalanır. Dil, ilmi aktarma vasıtasıdır. İlimdeki manalar tektir, fakat isimlendirme yapılırken her dilde farklı ifade edilir. Manaların hepsi ALLAH (c.c.)’ın ilminde mevcuttur. ALLAH (c.c.)’ın ilmi artmaz ve eksilmez.
İnsan dünyaya gelirken, bazı bilgileri doğuştan öğrenir, bazı bilgileri ise sonradan öğrenir. Doğuştan gelen manalar yani bilgilerin isimleri toplumlarda farklı isimlendirilir. Bazı toplumlarda ise bir yönü ile ifade edilir. Doğuştan gelen bu bilgilere bir yönden bakılınca vicdan denilir, başka yönlerden bakıldığında içgüdü, fıtrat, yaradılış, maya, öz, bilinçaltı şeklinde isimlendirilebilir. Bütün toplumlarda var olan bu temel bilgilerin insana verdiği, yorumlama ve anlamlandırma olgusuna DERİN AKIL diyebiliriz.
Derin akıl her toplumda, bireyleri ortak bir eyleme götürür. Bu adı konmamış bir toplu sözleşme gibidir. Soyut bir anlaşmadır, herkes bilir, eylemlerine yansıtır, fakat dile getirilmez. Toplumlara yön veren derin aklın ne düşündüğünü bulabildiğimiz oranda, toplumların ihtiyaçlarını tespit eder ve çözümler üretebiliriz. Bu nedenle medeniyetler kurulurken, o medeniyetin derin aklını temsil eden numune bir insan tarifi yapar. Numune insan tarifi yapılırken bazen satır aralarında, bazen de aleni olarak yapılır. Derin akılla ters düşerseniz toplumun büyük bir kısmı size inanmaz. Azınlık bir grup inanan daima olur. Derin akılda çelişki oluşturan kişilerin toplumun genelinde taban bulması, olağanüstü koşullarda olur. Birinci dünya savaşı sonunda yaşanan ekonomik buhran sonucunda Adolf Hitler’in iktidara gelmesi gibi… Almanya’yı ikiye bölen duvar toplumun derin aklına tersti ve sonunda kaldırıldı.
Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nde de, muhalefet partilerinin genel başkanları kendileri aday olmayarak derin akla ters davranıyorlar. Ülkemizde olağanüstü bir durum söz konusu olmadığına göre muhalefet partileri hangi çatı adayı çıkarırlarsa çıkarsınlar, cumhurbaşkanı çıkaramayacaklardır.