Son zamanlarda, görülen davalarda en çok dikkat çeken konulardan biri de izinsiz ses ve görüntünün delil olup olmayacağı yönünde. Fakat hukuk sistemlerinde Türkiye’de izinsiz ses veya görüntü kaydı almak belirli şartlar altında suç teşkil edebilir. Ancak bazı istisnai durumlar da bulunmaktadır.
Bir Kişinin Rızası Olmadan İzinsiz Ses ve Görüntü Kaydı Almanın Yaptırımları Nelerdir?
Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 134. maddesi, özel hayatın gizliliğini koruma altına almaktadır. Bir kişinin rızası olmadan ses veya görüntü kaydı almak, paylaşmak veya başkalarına iletmek özel hayatın ihlali suçu olarak değerlendirilir ve cezai yaptırıma da tabidir.
Bu suçun cezası:
-1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilir.
-Kaydedilen verilerin paylaşılması halinde ceza daha da ağırlaştırılabilir.
Hangi Durumlarda Suç Sayılmaz?
Ancak Yargıtay kararlarına göre bazı özel durumlarda delil elde etmek için izinsiz ses veya görüntü kaydı alınması suç oluşturmayabilir. Bu durumlar ise şunlardır:
✅ Kendi özel alanınızı korumak amacıyla kayıt almak
✅ Bir suçun ispat edilmesi için delil toplamak (örneğin tehdit, şantaj, hakaret, dolandırıcılık gibi suçlarda kayıt almak)
✅ Mahkemede delil olarak sunulması gereken bir durumun bulunması
Bu tür kayıtların yalnızca hukuki süreçlerde kullanılması ve üçüncü kişilerle paylaşılmaması gerektiği de unutulmamalıdır.
İzinsiz ses veya görüntü kaydı almak genel olarak suç teşkil etse de, kişinin kendini savunma amacıyla veya bir suçu ispat etmek için kaydedilen veriler belirli şartlar altında delil olarak kabul edilebilir. Yine de, bu tür kayıtların mahkemelerde delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı duruma göre değişiklik gösterebilir.
Zamanaşımı Süreleri Nelerdir?
Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesi uyarınca, beş yıldan fazla olmayan hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar için dava zamanaşımı süresi sekiz yıl olarak belirlenmiştir.
Eğer suçun faili çocuksa zamanaşımı süreleri farklı işlemektedir:
-12-15 yaş arasındaki çocuklar için zamanaşımı süresi yarı oranında uygulanır.
-15-18 yaş arasındaki çocuklar için zamanaşımı süresi üçte iki oranında hesaplanır.
Öte yandan, ceza zamanaşımı süresi beş yıla kadar hapis cezaları için on yıl olarak belirlenmiştir. Bu süre, mahkeme kararının kesinleştiği veya cezanın infazının kesintiye uğradığı tarihten itibaren işlemeye başlar.
Hukuka Uygun Olarak Ses ve Görüntü Kaydı Almak Mümkün mü?
Genel kural olarak, bireylerin karşı tarafın bilgisi olmadan ses veya görüntü kaydı alması hukuka aykırıdır ve suç teşkil eder. Ancak bazı durumlarda, ses kaydı alınması hukuka uygun kabul edilebilir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 21.05.2013 tarihli kararında, bu konuda önemli bir istisna belirtilmiştir:
"Kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkânının olmadığı ani gelişen durumlarda, karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması hukuka uygundur."
Bu gibi istisnai durumlarda, alınan kayıtlar mahkemede delil olarak kullanılabilir.
Hukuka Aykırı Olarak Elde Edilen Ses ve Görüntü Kayıtları Delil Sayılır mı?
Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), hukuka aykırı elde edilen delillerin mahkemede kullanılamayacağını açıkça düzenlemiştir.
Eğer ses veya görüntü kaydı hukuka uygun bir nedene dayanmıyorsa, mahkemede delil olarak kabul edilmez. Bu konuya ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/2-703 Esas, 2012/70 Karar sayılı ilamında, şu hüküm yer almaktadır:
"Mahkemece, hükme esas alınan CD, davalı kadının rızası dışında kaydedildiği gibi, sırf boşanma davasında delil olarak kullanılmak amacıyla bir kurgu sonucu oluşturulmuştur. Bu nedenle, usulsüz olarak elde edilen bu delilin hükme esas alınması mümkün değildir."
Dolayısıyla, hukuka aykırı şekilde elde edilen ses veya görüntü kayıtları, mahkemede delil olarak kullanılamaz.
Boşanma Davalarında Ses ve Görüntü Kayıtları Delil Olarak Kullanılabilir mi?
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 189. maddesi gereğince, hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller mahkemede dikkate alınamaz.
Ancak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2007/17220 Esas, 2008/13614 Karar sayılı ilamında, evlilik birliği içinde eşlerin birbirlerine karşı mutlak bir özel hayatının olmadığı değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, eşinden şüphelenen bir kişinin, ortak yaşam alanına ses kayıt cihazı yerleştirerek aldatmayı ispatlaması hukuka uygun bulunmuştur.
"Evlilik birliğinde eşlerin birbirlerine sadık kalmaları yasal bir zorunluluktur (TMK m.185/3). Bu nedenle, evlilik süresince ortak yaşam alanında özel hayatın gizliliği ileri sürülemez. Davacı-davalının, eşinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarını tespit etmek amacıyla ortak mekâna ses kayıt cihazı yerleştirmesi özel hayatın ihlali sayılmaz."
Bu karara göre, ortak yaşam alanında elde edilen deliller mahkemede kullanılabilir. Ancak bireysel alanlarda yapılan kayıtlar hukuka aykırıdır ve mahkemede geçerli sayılmaz.
Özel hayatın gizliliğini ihlal ve kişisel verileri hukuka aykırı kaydetme suçları, ciddi cezai yaptırımlara tabidir.
Hukuka aykırı olarak elde edilen ses ve görüntü kayıtları, mahkemelerde delil olarak kullanılamaz.
Ancak istisnai olarak, suç teşkil eden bir olayın ispatlanması için son çare olarak yapılan kayıtlar hukuka uygun kabul edilebilir.
Boşanma davalarında, ortak yaşam alanında elde edilen deliller mahkemeye sunulabilirken, özel alanlara müdahale edilerek alınan kayıtlar delil olarak kabul edilmez.