Gezi olayları denilen sefil ayaklanma başladıktan beri gün gün
yazdık, paylaştık ve dilimiz döndüğünce birşeyler anlattık.
Dolmabahçe ve Beyoğlu Ağa Camii'ne yapılan hakarete sessiz kalmadık
arkadaşlarla.
Yazın haftalar boyu mesai arkadaşlarımızla biber gazı soluduk
semtimizde, Kurumumuzu ve hepsi milletin olan hizmetlerimizi
korumak için.
Sabaha kadar yakılan ateşlere, taşlanan, molotof atılan kamuya ait
araç ve binalara, kırılan camlara şahit olup saat 08:00 de sanki
hiçbirşey olmamış gibi insanlarımıza hizmet etmeye devam ettik.
Günler boyu küfür ve hakaretlerin, tehditlerin en aşağılıkcasına
şahit olduk, duymazdan geldik.
Sonra bunlara bir de "Kardeş Fitnesi" eklendi.
Siyasetin şerrinden Allah'a sığınan kardeşlerimiz, gece teheccüde
kalkan insanların oylarını "Ateist Adaylara" kanalize etti.
Şaşkınca izledik.
Biliyorduk, herşey şu seçime işte bu tatsız ve hatta hain
atmosferde girilsin diye yapıldı.
Bu zaman zarfında "millet neden suskun?" diye sitem ettiğimiz anlar
da olmuştur belki.
Ama insanımız bir defa haykırdı, o da "sandıkta".
Ama insanımız bir defa eline atmak için birşey aldı, o da "oy
pusulası".
Ağzına sağlık, eline sağlık ey Milletim.
Şimdi gelelim biraz da Bizim Mahallenin Delikanlılarına!
- Kibar ve nazik politik salon ortamlarında boy göstermek iyi
geliyor değil mi kardeş?
- Sterilize edilmiş siyaset mecralarında hamaset edebeyatı yapmak,
geniş geniş konuşmak insana iyi hissettiriyor değil mi dostum?
- 30 yılda, çileyle inşa edilen hizmet siyasetimizin tüm
değerlerini temsil eden lidere sövülürken "itidal tavsiye etmek" ve
"yumuşak dil kullanmayı önermek" akıllıca davranış oluyor değil mi
canım ciğerim?
Aylar sonra Genel Başkanımızın, "Arkadaşlara gücendim, bugün
değilse ne zaman yanımızda olduklarını gösterecekler" dediğini
farkettin mi?
"Arkadaşlar daha hâla, aman biz kötü olmayalım diye ağzını açıp iki
kelime etmiyorlar" dediğini duydun mu?
Ne kötü? Duydun ve üzerine alınmadın. Tebrik ediyorum.
Oysa bizzat ben 1983 senesinden başlayan nice arkadaş ve
dostluklarımı çıkarmak zorunda kaldım şu listeden.
Baba dostları ile dalaştım, iyiliklerini gördüğümüz insanları
kırdım.
Akrabalarımla kötü oldum.
CHP'ye oy veren yakınlara dünya ahiret haklarımızı haram ettim.
Neden mi?
Tüm değerlerimiz ve geleceğimiz tehdit altındayken susamazdım!
Aynı evde, kardeşler arasında tekme tokat kavga varken
susamazdım!
Fitne ateşi yakıp yandaşlarına benzin döktüren sahte Müslüman,
sözde Şakirt, bütün kurumlara sızmış ahlaksızları görüp bilip
sessiz kalamazdım.
Müslümanların alınteriyle, helâl infak paralarıyla inşa edilmiş
kurumlarını, ranthaneye, kârhaneye çevirmelerine duyarsız
kalamazdım.
Camialar içinde gördüğüm hataları, Allah ve Resulü'nün gayretine
dokunacak, onları gücendirecek söz ve fiilleri görmeden
gelemezdim.
Çünkü göz vermişti Allah, görmeliydim!
Kulak vermişti, işitmeliydim!
Kalem ve kelâm vermişti, yazmalı ve söylemeliydim!
Çünkü insandım, irade ve akıl vermişti Allah.
Aptal rolü yapamazdım!
Bak Nisâ Sûresi'nde Allah Ne Buyuruyor ?
"Münafıklar sadece başınıza gelecekleri görmeyi beklerler. Böylece,
eğer Allahtan size bir zafer ihsan edilirse, "Sizin yanınızda değil
miydik?" derler; Hakikati inkar edenlerin şanslarının yaver
gittiğini görünce de (onlara dönüp): "Şu müminlere karşı sizi
savunarak sevginizi hak etmedik mi?" derler."