Her insanın bir iç ve bir de dış Dünyası vardır. Kitapçı Baba olarak bilinen bu gariban Ahmet Sandal'ın da iç ve dış Dünyası vardır.
1-Kitapçı Baba'nın İç Dünyası:
Ben Ahmet Sandal, “Dünya denilen bu iki kapılı bir handa, girdiği kapıdan çıkış kapısına doğru yürüyen ve yürürken tefekkür ve temaşa eyleyen bir garip yolcuyum.” Öyle bir garip yolcuyum ki, “ilim, irfan ve hikmet” ile yol almaktayım. Ben bir evladım. Rahmetli Babamın ve Rahmetli Anamın evladıyım. Eş’im, baba’yım, dede’yim, kardeş’im, dayı’yım, amca’yım, memur’um, öğrenci’yim. Hayat şiarım “Ya öğrenen ol, ya öğreten ol, ya dinleyen ol ya da ilmi seven ol. Fakat sakın beşincisi olma. Yoksa helak olursun” Hadis-i Şerif'i doğrultusunda yaşamaktır. Temel uğraşım ilim öğrenmek, ilim öğretmek, ilim dinlemek ve ilmi sevmektir. Hayat boyu öğrenci olduğumun şuurundayım ve öğrendikçe genç kaldığımın farkındayım. Bir insanın yaşlılığı için bedensel yaşının önemi yoktur. Yeni bir şey öğrenmeyen ve hayatında ilim ve irfan olmayan kişi yaşça genç de olsa yaşlıdır. Her daim yeni bir şey öğrenen ve hayatında her daim ilim ve irfan olan kişi yaşça ihtiyar olsa da genç sayılır.
“Allah'a güven, çalışmaya sarıl ve elde ettiğin duruma razı ol.” Bu sloganı belki fark etmişsinizdir Üstadım Mehmet Akif Ersoy'dan aldım.
Üstadımın şiiri şöyledir:
“Allah'a dayan, say'e sarıl, hikmete ram ol.
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”
Biz de elimizden geldiğince çalışıyor ve çabalıyor, Yüce Rabbimize en başta istinat ediyoruz ve elde ettiğimiz sonuca rıza gösteriyoruz.
“Akıbet iyilerin ve doğrularındır” müjdesi her daim ruhumu besler ve geleceğe umutla bakmamı sağlar. Gerçekten de “niyet iyi, akıbet iyi” bizim düsturumuzdur.
Sessiz-sedasız, reklamsız-gösterişsiz ve kimseye zarar vermeden, ancak mümkün olduğunca çok varlığa, çok kişiye, canlı, cansız nice varlığa fayda sağlayıp şan-şerefle bu Dünya'dan ayrılmaktır temel maksadım ve temel arzum.
“Şu gök kubbede hoş sada bırakmak” en çok istediğim bir durumdur. Geldik ve gidiyoruz. Ne gelmek elimizde, ne de gitmemek elimizde. Bu bilinçle gelmek ve gitmek arasındaki bu hayatta en güzel ve en faydalı işleri yerine getirerek ayrılmak istiyorum bu Dünya'dan. Olur inşallah. Tabi, çalışmak ve çabalamak benim en temel düsturumdur. “Kader, gayrete aşıktır.” Bu düşünceyle, insanlığa ve canlı-cansız Dünya'daki tüm varlığa fayda sağlayacak hizmetler gerçekleştirmek. Bu hizmetleri şair yazar, kamu yönetiminde denetçi ve yönetici olarak yerine getirmek istediğim gibi ileride nasip olursa siyaset alanında da hizmet etmek istiyorum. 'Hak ve Halk için siyaset şiarımdır.' Hak adına ve Halk namına düşündüğüm siyaseti, adalet içerisinde yerine getirmek isterim.
Adalet, ahlak ve doğruluk üzere yaşamak, sırat-i müstakim üzere ilerlemek. Hayatta en güzel ve en istenilecek durum, Sırat-ı Müstakim üzere yaşamaktır. Yüce Rabbim inşallah nasip eylesin. Bu hedefin peşinde koşuyorum. Koşmak değil esasında, o hedef için ilerliyorum. Yavaş yavaş, kendinden emin bir şekilde yürüyorum. “Niyet iyi, akıbet iyi” düsturundan kuvvet alıyorum.
Milli ve manevi yükselişimizi sağlayan, köklerimizden gelen ananelerimiz ve hoşgörü, sevgi, iyilik ve doğruluk, misafirperverlik, menfaatsiz davranışlar, yardımseverlik ve dayanışma duygularımız mühimdir. Değerlerimize sahip çıktıkça ve çocuklarımız ile gençlerimize bu değerleri aşıladıkça geleceğe umutla bakarız.
Kitapçıbaba’nın iç Dünyası olarak şu hususu da açıkça belirtmek istiyorum. Ben Kitapçıbaba Ahmet Sandal, “Vatanın ve Milletin dirlik ve birliğine yönelik ihaneti asla affetmem.” “İnsanın şahsiyet, namus ve karakterine yönelik her türlü saygısızlığı asla affetmem.” “Dinime, vatanıma ve milletime yapılan saygısızlığı asla affetmem, ancak, şahsıma yapılan kusurları, eğer namus, iffet ve şahsiyetime bir saldırı değilse affedebilirim.” “Namus, iffet ve şahsiyetime saldırıları asla affetmem.”
Kitapçıbaba olarak şunu da belirteyim. Kendimi hiçbir zaman dört dörtlük ve asla mükemmel görmem. İnsanız, beşeriz, şaşarız ve zaaflarımız elbette var. Bazı kusurlarımdan şikayetçiyim. Aceleci tavrımı daha temkinli ve daha dikkatli olacak şekilde değiştirmek isterim. Ayrıca daha çok kitap okumayı, daha çok tarihi bilgilerle donanmayı isterim. Daha sabırlı olmayı, daha çok tefekkür ehli olmayı isterim.
Şimdi de Kitapçıbaba Ahmet Sandal'ın dış Dünyasını tanıyalım.
2-Kitapçı Baba’nın Dış Dünyası:
Şimdisizlere memleketim ve doğum yerim ile yaşadığım yer hakkında bilgi vermek isterim. Tabii bu çerçevede ailem, sülalem hakkında da bilgi vereceğim. Memleket olarak doğduğum yeri sorarsanız Pazarcık. Kahramanmaraş'ın şirin bir ilçesi. Pazarcık'a, Kahramanmaraş'tan gelmişiz. Aslımız Kahramanmaraş'lıdır. 1965 yılında doğdum. Sandalzade olarak bilinen, tarihten beri Alimleri ve Hocaları ile tanınan bir aileye mensubum. 7 kardeşin üçüncüsüyüm. Annem Besni'lidir. Annem 2007 yılında vefat etti. Allah (cc) rahmet eylesin. Canım Annem, birçok Anadolu kadını gibi çileli bir hayat yaşadı. Babam elinden emektar bir kişiydi. Hayatı boyunca hep çalışarak yaşadı. Babam geçimini Marangozlukla sağlardı. 2 yıl önce vefat etti. Allah (cc) rahmet eylesin. Babam gibi Ben de el sanatlarıyla ilgilenmeyi ve marangozluk mesleğinde ürünler üretmeyi çok isterdim. Ancak, elim el sanatkarlığına yatkın değil. Sanatkar olamadığımız için okuduk. Pazarcık Lisesi'nden sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdim.
Çocukluğumdan beri edebiyata ve özellikle de şiire karşı ilgim vardır. Şiire 13 yaşında başladım. Ortaokul, lise, üniversite yıllarında çok şiir yazdım. 1987 yılında memuriyete başlayınca biraz mola vereyim dedim. Bu mola uzun sürdü. Yazmaya tekrar 2000'li yıllardan sonra başladım. Bu tarihten sonra edebiyat alanındaki çaba ve çalışmalarımı artırdım. 28 adet kitap çıkarttım. (Yıl sonuna kadar 2 kitap daha çıkartacağım inşallah. Yayınladığım kitapları, dostlarıma, etrafıma, sağıma soluma, yolda yolakta rastgele gördüklerime hediye ettiğim için adım Kitapçıbaba’ya çıktı.)
Kitaplarım birçoğu şiir kitabıdır. Ayrıca kişisel gelişim ve roman tarzı kitaplarım da vardır. Ayrıca, fertlerde içsel gelişim ve ruhi olgunluk sağlayacak görüş ve düşüncelerimi de çeşitli yayın vasıtalarıyla topluma aktardım. Kamu yönetiminin geliştirilmesi, adil idare, ahlaklı nesil meydana getirme, ailenin güçlendirilmesi, temiz ve güzel çevrede yaşamak için gerekli olan şartlar hususunda da eserler, çalışmalar gerçekleştirdim. Elhamdülillah, bu doğrultuda birçok kitap yayınladığım gibi, makale ve köşe yazısı da yazdım. Onlarca seminer ve konferans sundum. Yukarıda da belirttim. Edebiyat ve şiir konusunda, ta çocukluk yıllarıma giden ilgi ve sevgim vardır. Evliyim. Mehmet, Ebru Nur ve Abdurrahman Taha isminde üç çocuk babasıyım. Ahmed Fuad ve Zeynep Ebrar isminde iki torunum var. Maşallah.
Biraz da hobilerimden, şahsi heyecan duyduğum ve yapmaktan hoşlandığım özelliklerimden bahsedeyim. Yüzme, müzik dinleme, sportif faaliyetler yanında, avcılığa karşı olsam da balık tutmayı severim. Bunlardan başka kitap okumak benim en büyük hobimdir. Yazı yazmak da zaten ruhumuzda var. Bunların yanında tefekkür ve temaşa, yani Dünya'yı temaşa ve hayatı tefekkür ben de önemli bir alışkanlıktır. Çocukların ve gençlerin mutlu olduğu ve geleceğe umutla baktığı bir Ülke en büyük hayalimdir. Bunun için öncelikle eğitimde ve toplumsal alanda köklü reformlar (özgürlük, demokrasi, ekonomik ve kültürel kalkınma hamleleri) düşünmekteyim. Sanayi ve teknoloji ile tarım ve gıda alanlarında ilerleme sağlamalıyız, enerji kaynaklarımızı çoğaltmalıyız. Savunma sanayimizi güçlendirmeliyiz. Bunlar üzerine projelerim var.
Şu anda bir kamu kurumunda denetçiyim. Yönetici olmak isterdim. Denetçilerin eğer uhdelerinde ehliyet, liyakat ve ilim var ise başarılı birer yönetici olacaklarına inanıyorum. Yüce Rabbim bizlere adil yönetim nasip eylesin.
İşte iç ve dış Dünyamı böyle özetledim.
Şimdi iç Dünyamı ve dış Dünyamı niye yazdığımı merak ettiniz değil mi?
Tek cümleyle cevap vereyim: “Devamlı gözümün önünde bunlar bulunsun ve beni tanımak isteyenler de böylece tanısın.”
Yani bütün bunları öncelikle kendime bir hatırlatma babında yazdım. Okumak isteyenler de okusun diye yazdım.
Kendimi tanıttığım bu yazının sonunda daha yakın zamanda yaşadım bir karşılıklı konuşmaya yer veriyorum.
Bir camii imamına yazdıklarım kitaplardan bahsettim ve kendisine kitaplarımı hediye ettim. İmam "sen bu işe iyi merak sarmışsın" dedi. "Hayır Efendim merak sarmadım. Ben bu işi bir görev bildim" dedim. İmamın ağzı açık kaldı.
Evet, kitap benim bir merakım değil görevim. Ondan dolayı adımız Kitapçıbaba’ya çıktı. (Bu isim elbette birden bire değil, zaman içerisinde bizi takip eden arkadaşlarımız tarafından layık görüldü.)
Evet, Kitapçıbaba’nın görevi kitap yazmak ve onları herkese hediye etmektir.
Bu görev yanında hepimizin en büyük görevi şu ayet-i kerime’de belirtilen emre uymaktır.
“Öyleyse emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hud Suresi, 112)
Vesselam.