Geçtiğimiz hafta sizinle Asgari Ücret, Emekli ve Memur Maaşı Zamlarından Sonra Ne Beklemeliyiz’I değerlendirmiştik. Bu hafta ise söz vediğiğim gibi cari açığın çalışanların ve emeklilerin satın alma gücü üzerindeki etkisini değerlendireceğiz.

Geçtiğimiz hafta sizinle Asgari Ücret, Emekli ve Memur Maaşı Zamlarından Sonra Ne Beklemeliyiz'I değerlendirmiştik. Bu hafta ise söz vediğiğim gibi cari açığın çalışanların ve emeklilerin satın alma gücü üzerindeki etkisini değerlendireceğiz.

Daha Geniş Ekonomik Resim: Cari Açık

Türkiye'nin cari işlemler açığı, ekonomik durumun daha da kötüleşmesine neden oluyor. Cari işlemler açığı, bir ülkenin toplam ithalatı ile toplam ihracatı arasındaki farkı ifade eder. İhracat bir ülkenin yurtdışına sattığı mal ve hizmetlerden elde edilen geliri temsil ederken, ithalat, bir ülkenin yurtdışından satın aldığı mal ve hizmetlere yaptığı harcamaları temsil eder.

2022'de cari işlemler açığı 48 milyar 769 milyon dolar oldu. 2023 yılı Mart ayı itibarıyla cari işlemler açığı ise 54,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Bu da ülkenin ithalatının ihracatını aştığı ve bu durumun bir sonucu olarak döviz kurlarında yükselişe neden olduğu anlamına geliyor. Kurlardaki bu artış enflasyonu daha da tetikleyerek maliyetleri artırıyor ve bu da asgari ücretli çalışanları olumsuz etkiliyor.

Cari Açığın Asgari Ücretli Çalışanlar İçin Etkileri

Cari işlemler açığının genişlemesi asgari ücretli çalışanlar için olumsuz etkiler yaratabilir. Enflasyonun yükselmesi asgari ücretin satın alma gücünü daha da zayıflatır ve bu da yaşam maliyetlerinin artmasıyla sonuçlanır. İthalat maliyetlerinin yükselmesi ise tüketici fiyatlarının artmasına neden olabilir; bu da asgari ücretli çalışanların gıda, konut, enerji ve diğer temel ihtiyaçlar için daha fazla para ödemesi anlamına gelir.

Ayrıca cari işlemler açığı Türkiye'nin uluslararası yatırımcılar ve kredi derecelendirme kuruluşları tarafından algılanan ekonomik istikrarını ve güvenilirliğini de olumsuz etkiliyor. Yatırımın azalması ve ekonomik büyümenin yavaşlaması gibi sonuçlar da kaçınılmaz oluyor.

Tüm bu zincirleme etkinin son noktasında işsizlik oranlarını artıyor ve asgari ücretli çalışanlar için daha fazla belirsizlik oluşuyor. Bu nedenle cari işlemler açığının düşürülmesi ve makroekonomik istikrarın sağlanması, asgari ücretli çalışanların ekonomik durumunu iyileştirebilecek önemli adımlar olacaktır.

Asgari Ücretli Çalışanların ve Emeklilerin Durumu

Türkiye'nin çalışan nüfusunun %62'si asgari ücretle geçimini sağlıyor. Bu oran çalışanların geniş bir kesiminin ekonomik yaşamının zorluğuyla baş başa kaldığının göstergesi diyebiliriz. Zira bu çalışanlar artan enflasyon, yüksek yaşam maliyetleri ve cari hesap açığı gibi makroekonomik faktörlerin olumsuz etkileriyle en kolay karşı karşıya kalan kesim. Üstelik asgari ücretin belirlenmesindeki en son gelişmeler dikkate alındığında, satın alma güçlerindeki gerçek artışın ne olduğu konusu belirsizliğini koruyor.

Asgari ücretle çalışanlar gibi, emeklilerin de %70'i en düşük emekli maaşıyla geçinmek durumunda. Bu durum yaşlı nüfusun ekonomik olarak savunmasız olduğunu ve yaşam maliyetleri karşısında aynı zorlukları yaşadığını gösteriyor. Gıda, konut, sağlık hizmetleri ve enerji gibi temel ihtiyaçlar için yeterli gelire sahip olmama korkusu, bu demografik kitle için sürekli bir gerçeklik haline gelmiştir.

Bu Kitlenin Karşılaştığı Zorluklar

Aslında asgari ücretli çalışanlar ve emekliler, enflasyon oranlarının asgari ücret ve emekli maaşlarındaki artışları aşması nedeniyle, giderek büyüyen bir satın alma gücü erimesi sorunuyla karşı karşıya. Ek olarak cari hesap açığının ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri ve genel ekonomik belirsizlik, bu gruplar için daha fazla mali zorluk yaratıyor. Bu durum devletin asgari ücret ve emekli maaşlarına yönelik politikalarını yeniden gözden geçirmesi ve bu sorunları çözme yolunda adımlar atması gerekliliğini vurgulamaktadır.

Çözüm İhtiyacı: Asgari Ücret Sorununun Ele Alınması

Gelirlerin enflasyon karşısında erimesi yapısal bir sorun ve bu yüzden sadece geçici, "yama" tarzı çözümlerle ele alınamaz. Bu tür çözümler genellikle asgari ücretin enflasyon oranından daha hızlı bir şekilde artırılmasını içerir. Ancak bu yaklaşım uzun vadede sürdürülebilir değildir ve genellikle ekonomik dengesizliklere yol açar.

Ayrıca asgari ücretli çalışanların ve emeklilerin mali zorluklarının temel sebeplerini çözmez. Bu nedenle asgari ücret meselesi daha kapsamlı ve sürdürülebilir bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Bu yaklaşım asgari ücretin belirlenmesi ve düzenlenmesi süreçlerini yeniden düşünmeyi ve bu süreçleri enflasyon oranları, yaşam maliyetleri ve genel ekonomik koşullarla daha iyi uyumlu hale getirecek politikalar geliştirmeyi gerektirir.

Gelecek için Umudumuzu Korumak Zorundayız

Türkiye'nin ekonomik tablosu her ne kadar karmaşık olsa da, içerisinde bulunduğumuz zorluklar büyüklükten bağımsız olarak aşılmaz değil. Asgari ücret ve emekli maaşı meseleleri geniş nüfus kesimlerini ilgilendiren karmaşık sorunlar olmalarına rağmen, doğru ve yerinde politikalarla yönetilebilir hale getirilebilirler. Tüm sosyoekonomik zorluklar gibi, Türkiye'nin bu meselelere bir çözüm bulma kapasitesine ve iradesine bağlı bir gerçek bu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın açıklamaları, hükümetin Türkiye'nin ekonomik durumuyla ilgili planlarına dair bir ışık tutuyor. Yeni kabine ile orta vadeli programın revize edilmesi ve ekonomiye yönelik yeni tahmin ve hedeflerin belirlenmesi planlanıyor.

Bizler de asgari ücretli çalışanların ve emeklilerin ekonomik durumlarını iyileştirecek, enflasyon karşısında eriyen gelirlerin durdurulması ve genel ekonomik dengenin sağlanması yönünde atılacak adımları görmeyi umut ediyoruz.

Sonuç olarak, Türkiye'nin ekonomik zorluklarını aşmasının önündeki en büyük engel belirsizlikler olabilir. Bu belirsizlikleri gidermek ve ekonomik istikrarı sağlamak yeni hükümetin çözüm bulması gereken öncelikli meseleler arasındadır. Ekonomik politikalara dair güncel gelişmeleri ve hükümetin gelecekteki adımlarını merakla ve umutla bekliyoruz.