Çok eski bir hikaye benim için… o zamanlar telefonlar bu kadar gelişmemişti. Bir gün bir arkadaşlarımla Boykot listesini bastırmak için kırtasiyeye girmiştim. 100 sayfa fotokopi çektireceğim dedim. Adam yüzüme ‘boşuna uğraşıyorsunuz ama, ben yinede çekeyim bari’ der gibi baktı. Aslında hiç konuşmamıştı bile. Fakat ben, o söylemese de anlamıştım. O gün bir hışımla apartmanlara ya da yoldan geçenlere dağıttık boykot kağıtlarını…

Zamanla ben de unuttum. Hangi markaydı. Nereye aitti falan. Açıkçası insanları da yargılamıyorum diyorum bazen, çünkü ben bile unutmuştum! Başkası unutmasın mı? Hemen hepimiz her şeyin hazırına alışmışız. Bu modern çağın getirdiği bir dezavantaj. Komplekslerimiz o kadar büyük ki, elimizdeki telefondan ayakkabılarımıza kadar uzanıyor. Adeta başedemiyoruz onunla. Kahve içme, dondurmayı yeme! desen ne olacak ki! deme!! Refleks olarak; ‘ama alternatif yok’ cümlesi çıkıveriyor ağzımızdan. Ya da Boykot zamanı yine celallendiğinde denk geldiğim çarşaflı bir ablaya, annemin markayı kadına anlatışı… ‘ama bu iyi yıkıyor’ ne yapayım diyordu abla. Ona kızmıyorum. Sadece onun nefsi yok. Hepimizin nefsi ve sebepleri var. Alternatiflerin zamanla yok olduğu Kapitalist bir sistem de var. Bize de ‘ben şurada zaten kahve içmiyorum’ gibi geçici bir vicdan rahatlatma kalıyor. İki gün sonra unutacağımızı zaten bilerek. Dikkatimi çeken diğer bir konu ise ‘aktivizm’ ya da ‘boykot propogandası’ yapılması. Yasal bir yürüyüş olur bağır çağır ama kafe basanlardan, bağıranlara kadar çirkin hareketler oluşuyor. Aslında haklı olduğu bir davada, haksız ve zorba görünmeleri daha da üzücü bir hal alıyor.   

Bana göre Boykot, bu ülkede tutmaz! Çünkü o kadar ihlaslı ve samimi değiliz. Gündemi meşgul eden CHP Genel Başkanı Özgür Özel tarafından hükümete yönelik ekonomik baskı uygulamaları da iki gün sonra unutulacak cinsten bana göre. Beni en çok şaşırtan ve mutlu eden konulardan biri ise; İstanbul Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre İsrail mallarına yapılan boykota katılım oranında en yüksek oranı Z kuşağı dediğimiz gençler oluşturuyor. Katılım %50 oranındaymış. Y kuşağı olarak biliyen orta ve üst yaş grubu ise %40 civarında kalıyor. Sanırım Z kuşağının sosyal medyayı daha aktif kullanması ve aktivist ruhunun sosyal bilinçle şekillenmesinin bir ürünüdür diye düşünüyorum. Ne diyelim, her şeye rağmen hala umut var gibi...

Kaynak: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-mallarina-boykotta-z-kusagi-one-cikiyor/3111110