Bir komutanın isteyeceği şey değil!..
Emekli bir subay olarak değil, bir insan olarak, bir Müslüman olarak da yazıyorum bu tesbiti. Askerlerin ölmesi bir komutanın asla istemeyeceği şeydir. Dünyanın tüm ordularında askerlerinin ölmesini emredecek bir tek komutan yoktur.
Rivayete göre Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Çanakkale’de bir Osmanlı zabiti iken ricat eden askerlerin önüne geçer ve “ben size ölmeyi emrediyorum” der.
İtilaf Devletleri’nin 25 Nisan 1915 günü Gelibolu Yarımadası’na ve Kumkale’ye asker çıkarmalarıyla Çanakkale kara savaşları başlamıştı. 25-26 Nisan 1915 tarihlerinde Arıburnu’nda karaya çıkıp Conkbayırı’nda ilerleyen çıkarma kuvvetlerini 57. Alay’ın kahramanca şehid olması engellemiş, durdurmuştu.
Bu konudaki yanlış olduğunu sandığımız ve hiçbir belgesi de olmayan rivayet, 19. Tümenden Kur. Yb. Mustafa Kemal, 25 Nisan günü Yb.Hüseyin Avni Bey’in komutasındaki 57. Alay’a “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir” emrini veriyor...
- Alay’ın başta komutanları; olmak üzere 628 kişilik mevcudunun tamamı; 25 − 28 Nisan 1915 tarihleri arasında şehit düşüyor...
Bu rivayet sakat bir rivayettir. Maddeler halinde arz edeyim:
1) Mustafa Kemal henüz yarbay rütbesinde iken bir miralaya yani bugünkü rütbelere göre bir Albay’a, kendisinden üst rütbedeki ve komutan durumundaki kişiye bu emri veriyor!.. Bu askerlik açısından sakattır, yalan olduğunun en büyük delilidir.
2) Mustafa Kemal gerçekten de askerî dehası yüksek bir insandır. Binaenaleyh böyle yüksek dehadaki bir askerin; askerlik mantığına ters bir emri vermesi muhaldir (imkânsızdır). İyi bir komutan olan Mustafa Kemal bir üst rütbedeki komutana emir veremediği gibi böyle mantıksız bir teklifte de bulunmuş olamaz.
3) Bu rivâyet gerçek olsa, Mustafa Kemal’in askerî dehası sorgulanır, hattâ o davranışın ardında bir hainlik olduğu düşünülür. Zira bunun asla ve kat’a mantıklı bir izahı olamaz. Bir komutan velev ki, zaman kazanmak ve büyük birliğin gelmesi ile mevkiyi kaybetmemiş olmak gibi bir amaçla olsun, askerlerine ölmeyi emredemez...
Bendenizin suret-i katiyyede inanmadığım bu rivayeti (miralayın onayını almak için şartlar mümkün değil ve başka çare kalmamışsa) belki şöyle düzeltmek mümkün: “Askerlerim, şehid olana dek mevkinizi korumanızı emrediyorum... İnşaallah Rabbimizin nusreti (yardımı) gerçekleşecek ve sizler burada cenk ederken geçecek zaman zarfında gelecek diğer kuvvetler ile zafer bizim olacaktır...”
Aksi suretteki bir emir, askerlik sanatına, mantığa, vicdana ve aynı zamanda dinimiz İslâm’a göre terstir. Zira böyle bir emrin İslâm fıkhındaki karşılığı “intihar emri” demek olur ki, İslâm intihara asla cevaz vermez.
5) Bir de şu husus var. Böyle asılsız ve mantıksız bir iddia neden her Çanakkale Zaferi yıldönümünde tekrar edilir durur da kerli ferli komutanlarımız itiraz etmezler?
Kesinlikle yalan olduğunu düşündüğüm bu saçmalığın İslâmî kesimlerde de itibar görmesi bizi ayrıca kahrediyor... Japon dininde (şintoizm) olabilir. Malûm, onların KAMİKAZE denilen fedaileri vardı...
Tarihimize böyle birçok uydurma rivayetler var... Meselâ gûya Sokullu Mehmed Paşa İnebahtı Deniz Savaşından sonra böyle saçma bir laf etmiş rivayeti: “Siz bizim (İnebahtı Savaşı’nda) sakalımızı kesmiş oldunuz, biz ise Kıbrıs’ı almakla kolunuzu kestik.. Kesilen sakal daha gür bir şekilde tekrar büyür, fakat kesilen kol geri gelmez...”
Bir büyük komutan, bir vezir nasıl olur da yüzlerce neferinin ölümüne sakal traşı teşbihinde bulunur, bunu hafife alır? Bunlar yanlış ve iftira rivayetlerdir, ágâh olalım. Sokullu’ya iftira atanlar Mustafa Kemal’e niye atmasınlar? Bu tür kötü fikirler yayılır ise bazı ahmaklar şehid olacaklarını sanarak kamikaze gibi davranacak ve “ne şehiddir ne gazi, .....k yoluna gitti niyazi” olmayacaklar mıdır?
Bir gerizekalı subay müsveddesi, askerinin eline el bombası vermedi mi? Bunlar böyle manyakça lafların hakikat sanılması ile bu tür yanlış eğitimlerin verilmesi ile oluyor... Bunları yayanlara da, düşüncesizce kabul edenlere de lânet ediyorum.