İnternette İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca ve başka medenî dillerde /Avrupa Müslüman olacak/ veya benzer kelimelerle arayın, karşınıza bir yığın kitap, makale, araştırma çıkacaktır. Bunların gayr-i ciddî olanlarını atarsanız, yine de binlerce önemli veri kalır…

Avrupa ülkeleri, birkaç istisna dışında hızla Hıristiyanlıktan uzaklaşmaktadır. Bu gerçeği Hıristiyanlar da görüyor. Kiliseye gidenler azalıyor, inançlı olanlar azalıyor, hattâ işe yaramayan bazı kilise binaları satılıyor. Tabiat boşluktan hoşlanmazmış… Hıristiyanlıktan boşalan yeri İslam dolduruyor.

Kimisine göre 2030’da, kimisine göre 2050’de, bazılarına göre asrın sonunda Avrupa’da Müslümanlar çoğunlukta olacak.

Peki Avrupa’da hangi İslam hakim olacak? Hangi İslam mı? Evet hangi İslam?.. Avrupa’da bugün on kadar güçlü İslam var, yüzlerce de orta ve küçük seviyede İslam anlayışı.

Almanya’da, Fransa’da düzinelerle İslam var, onların dernekleri, camileri var.

Sadece bir tek Türk İslam’ı yok. Türkiye laik Diyanet İslam’ı, şu veya bu cemaatin İslam’ı. Ehl-i Sünnet İslam’ının şubeleri ve meşrebleri.

Şubelere kollara ayrılmış Türkiye İslam’ı… Suudî Vehhabî Selefî… Fas, Cezayir… İran Şiî İslam’ı… Saymakla bitmez.

İslam “tehlikesinin” farkında olan Avrupa rejimleri Müslümanlara karşı “Divide et imperia=Böl parçala hükm et” prensibini uyguluyor.

Alınan bütün tedbirlere rağmen İslam ilerliyor, ihtida vak’aları artıyor.

ABD’de, İkiz kulelerin yıkılmasından sonra ihtida edenlerin sayısında büyük artış görüldü.

İslam’ın karizması, cazibesi Avrupalılar için akıl almaz bir şey.

Avrupalı kültürlü bir kadın Müslüman oluyor, çarşafa burkaya giriyor.

Avrupa ne yapacak?

Kendi vatandaşı olan Müslümanları kovacaklar mı? Böyle bir şey mümkün müdür?

Avrupa devletleri içinde İslamla barışık olanlar var. Avusturya Cumhuriyeti bunlardan biridir. Türkiye’de 28 Şubat’ın azgın dinsizleri, üniversitelere başı örtülü Müslüman kızları almayınca, binlerce Türkiyeli kız orada okudu ve diploma törenlerinden birinde öğrencilere diplomalarını bizzat Cumhurbaşkanı verdi.

İngiltere’de şu anda 85 Şeriat mahkemesi faaliyet gösteriyor.

Avrupa Müslümanlarının kültür seviyesi, istisnalar dışında, yerli halka göre düşük. Buna rağmen İslam ilerliyor.

Avrupa Müslümanları birlik halinde değil… Birbirinden kopuk parçalar… Hizipler fırkalar… Sektler cemaatler…

Roma imparatorluğunu, kültür seviyeleri Romalılardan düşük olan kavimler yıkmıştı.

Avrupa nüfusu çok az çoğalıyor, hattâ bazı ülkelerde azalıyor.

İhtida (Müslümanlığı seçme) vak’aları çoğalıyor.

Avrupa’nın Müslümanlaşması beşerî iradenin üzerindedir.

Bu ilerleyişin durdurabileceğini sanmıyorum.

Müslümanları istedikleri kadar bölsünler, parçalasınlar, aralarına nifak ve tefrika tohumları saçsınlar, İslam yine de ilerliyor.

Bu gelişme, Avrupa’nın birinci İslamlaşması değil, ikincisidir.

Daha önce İspanya ve Portekiz Müslümanların hükmü altına girmişti.

Güney Fransa’da, İsviçre’nin bir kısmında Müslüman devletler kurulmuştu. Müslümanlar Roma’ya bile girmişlerdi… İtalya’nın güneyinde Bari Emirliği kurulmuştu… Sicilya Müslümanlarındı… İngiltere sahillerindeki Lundy adasında Cezayir denizcileri yıllarca hüküm sürmüşlerdi… Osmanlılar Viyana’yı iki defa kuşatmışlardı… Doğu Avrupa İslam-Osmanlı hakimiyeti altındaydı.

Mülk Allah’ındır. Dilediğine verir, dilediğinden alır… Dilediğini aziz, dilediğini zelil kılar.



(İkinci Yazı)

Parklar Yeşillikler Şehri

İstanbul’un, Avrupa şehirlerinde, mesela Madrid’de olduğu gibi korulara, büyük parklara, yeşil alanlara büyük ihtiyacı vardır.

Her yeri binalarla, asfalt yollarla, gökdelenlerle doldurmak cinnettir, çılgınlıktır.

Yeterli miktarda yeşil alan olmazsa, mevcut olanlar ihtiyaca cevap vermez ayak altında kalır.

İstanbul’u yaşanabilecek bir şehir haline getirmek istiyorsak, halkın büyük kısmı kendi istekleriyle göç ettirilmelidir.

Bazı mahallelerdeki yapılar adalet dairesi içinde yıkılmalı ve oralara dünyanın en güzel parkları, koruları, havuzları yapılmalıdır.

Artık İstanbul’un bazı yerlerinde narenciye (portakalgiller) ağaçları bile yetişebiliyor. İstanbul baştan başa bir ağaçlar, çiçekler, yeşillikler beldesi haline getirilmelidir.

İstanbul’da yirmi küsur yıldan bu yana papağan bile yaşıyor.

Yollara zeytin ağaçları dikilmelidir.

Bitişik nizamlı binalar tırmanan çiçekli bitkilerle güzelleştirilmelidir.

Balkonlar, pencere kenarları rengarenk çiçeklerle donatılmalıdır.

Bunlar hep hayal… Tabiî hayal… Dahası da var: İstanbul’daki bütün kaçak binalar yıkılacaktır.

Bütün çürük binalar yıkılacaktır.

Hukuka, ahlaka, hikmete aykırı bütün binaların icabına bakılacaktır.

Siluet bozan o korkunç gökdelenlerin bazısı traşlanacaktır.

Nereden Buldun Kanunu yeniden yürürlüğe konacak ve nice hesaplar sorulacaktır.

Bu dediklerim yatay beşerî irade ile yapılmazsa dikey irade ile olacaktır.

Binalarının yüzde 60’ı (veya yüzde 80’i) çürük olan bir şehir elbette ayakta kalmaz. Ya horizontal irade, ya vertical irade…

İstanbul rantçıların elinden kurtarılmalıdır.

Rantçılar şehrin ırzına geçtiler.