DARBELERİN acısı çekmiş bir vatandaş olarak darbeye hayır
diyorum.
Askerî olsun, sivil olsun bütün darbelere lanet olsun!
Sivil darbeyi Müslüman kılıklı kimseler ve gruplar yapsa da yine
hayır.
Allah her topluma, layık olduğu idareyi verir. Bunu bilmeyen,
anlamayan cahildir.
Kötü bir toplum darbeyle iyi bir idareye kavuşmaz.
Kur’anın emir ve yasaklarına uymayan, Peygamber aleyhissalatü ve
vesselamın Sünnetine yapışmayan fasık ve facir bir toplum, ne
haldeyse öyle idare olunur.
Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş.
Bendeniz 27 Mayıs 1960 askerî darbe rezaletlerini yaşadım. Adnan
Menderes’in asıldığı günü dün gibi hatırlıyorum. Darbelere lanet
olsun!
Darbeler zorbalıktır… Darbeler keyfîliktir… Darbeler zulüm ve baskı
getirir… Darbeler ilerletmez, geriletir… Darbe, fenayı daha fena
yapar…
Ülkenin, halkın, devletin düzelmesi için topyekûn bir
ıslah=iyileştirme hareketinin başlatılması gerekir.
Hiçbir islamî cemaatin, tarikatin, sektin, grubun, hizbin, fırkanın
sivil darbe yapmaya hakkı yoktur.
Toplum ıslah olmaz, ıslah edilmezse; darbe iyilik getirmez,
kötülüğü daha da arttırır.
Beklenen darbelerin en kötüsü, en şerlisi PKK terörü
darbesidir.
Egemen azınlık vesayet sistemi Kemalistlerinin son ümidi darbedir.
Allah onlara fırsat vermesin.
Soruyorum hangi medenî, düzgün, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş
ülkede, bizdeki gibi elli yıl içinde dört darbe yapıldı? 27 Mayıs
1960… 12 Mart 1971… 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat…
Rap rap rap… Darbelere lanet…
Türkiyeyi parçalamak isteyen Kriptoların son ümidi darbede…
Siyonistlerin, Evangelistlerin, İsrailin, ABD’nin maşaları darbe
istiyor.
Tağutçular darbe istiyor. Darbelere lanet!
Demokratik yollarla seçimleri kazanma ümidi olmayanlar darbe
diyor.
Darbe olursa ne olacak?
Din, inanç, fikir, vicdan, tenkit hürriyetleri askıya alınacak.
Ortaya yeni, taze, aç yiyici güruhları çıkacak.
Birileri Türkiyeyi 30’lu yılların karanlığına sokmak istiyor.
Birileri Doğu ve güneydoğu Anadoluya Ermeni nüfusu ithal etmek
istiyor.
Kürtçe bilmeyen Artin…
Şu gafil Müslümanlara bakınız… Şadırvanlar şar şar akıyor…
Hoparlörler bar bar bağırıyor… Osmanlı şerbetleri… Ramazanlarda
içkili fışkılı lüks otellerde iftarlar… Vakıflar dernekler
cemaatler… Her şey yolunda… Öyle mi?
İslamî gruplar gece gündüz tekir kedi yetiştiriyor… Ortada bir tek
Bengal kaplanı, bir tane Selahaddin yok.
Kudüs işgal altında… İstanbul işgal altında… Şam, Bağdad işgal
altında… İşgal altındaki Kudüsleri tekir kedi orduları kurtaramaz;
bir Bengal kaplanı, bir Selahaddin lazım kurtuluş için…
Kaplan yok, Selahaddin yok…
Darbeye lanet…
(İkinci yazı)
Soruyorum: Bu İş Nasıl Olacak?
BÜTÜN Müslümanlar Kur’anda birleşsin, mezhepler kalksın diyorsunuz?
Nasıl birleşecekleri konusunda tek laf etmemişsiniz. Hz. Osmana ve
Hz. Ali’ye kafir diyen Haricilerle nasıl birleşilebilir?
Hulefa-i Râşidînin ilk üçünü kafir ve münafık ilan edenlerle nasıl
birleşilebilir?
Hz. Fatimanın Mushafı için, sizin Mushafınızın üç mislidir
diyenlerle…
Namaz abdesti alırken, ayaklarını yıkamayan, yıkarsak abdestimiz
fasid olur diyenlerle.
Üç dört kişi müstesna Ashab-ı Kiramı küfürle, nifakla, hıyanetle
suçlayanlarla.
Ehl-i Sünnete zekat verilmez diyenlerle.
Bizim imamlarımız nebilerden üstündür diyenlerle.
Sünnîleri Müslümandan saymayıp, Bekrîler diyenlerle.
Taqiyye ve kitman yaparak din kardeşlerini aldatanlarla.
Hz. Ali ile Hz. Muhammed, birbirlerine iki karganın benzemesi gibi
benzerdi. Bu yüzden Cebrail, vahyi Aliye getirecekken yanıldı da
Muhammede getirdi diyen Gurabiye taifesi mensuplarıyla.
Sünneti inkar edenlerle.
Kur’andaki üç yüz küsur ayet tarihseldir, günümüzde geçerli
değildir diyen Fazlurrahmancılarla.
Allah cisimdir diyen mücessime ile.
Allahı yaratıklara benzeten müşebbihe ile.
Allaha noksan sıfatlar izafe eden zındıklarla.
Kaderi inkar edenlerle.
Allah gerçek bir Janus’tur diyerek, noksan sıfatlardan münezzeh
Cenab-ı Hakkı iki çehreli bir Roma putuna benzetenlerle.
Din ve dünya ayrıdır, sekülarizm haktır diyenlerle.
Tağutları, Deccalları, kezzabları, Fir’avunları ve Hamanları
sevenler ve onların peşinden gidenlerle.
İslamda tesettür yoktur, kadınlar açılabilir diyenlerle.
Evet soruyorum: Bunlarla Kur’anda nasıl birleşeceğiz.
Bin küsur yıldan beri Sünnîlerle Şiîler birleşebilmiş mi?
Sahih akide sahibi olanlarla bozuk, sapık inançlılar nasıl
birleşebilir?
Kur’anı Sünnetin ışığında, rivayet ve dirayet tefsiri ile
yorumlayanlar ile re’y ve heva ile yorumlayan sapıklar nasıl
birleşebilir?
Kur’anda “Allah katında din İslamdır” kesin ayeti, hükmü, inancı
varken; zamanımızda üç ibrahimî hak din vardır, üçünün mensupları
da Cennetliktir diyenler nasıl birleşecek?
Ehl-i Sünnet firak-ı dalle gibi bir fırka ve mezheb değildir. Ehl-i
Sünnet İslamın, Kur’anın, Sünnetin doğru yorumudur.
İhtilaflı meselelerde haklı olan Ehl-i Sünnettir.
O halde, birleşme olacaksa, Ehl-i Sünnette birleşilmelidir.
Bütün Müslümanlar Kur’anda birleşsin, mezhepler aradan çıksın
demek, Ehl-i Sünnete karşı bir tuzak ve oyundur.
Hiç kimse kendi mezhebini terk etmezken Sünnîler niçin terk
etsinler?
Yapılacak iş, Sevad-ı Âzamda, ana caddede, Kur’anın doğru yorumunda
birleşmektir.