Yahudi Yazar Noah Harari diyor ki: “Dindar insanlar kendi dinleri için bir istisna yaparlar ve bunun insanlar tarafından icat edilmiş bir hikâye olmadığı, gerçek olduğu konusunda ısrar ederler.”
Eğer dinler, insanlar tarafından icat edilmiş birer hikâye ise ateizm ve natüralizme de bu açıdan bakmak gerekir. İnanan insanların, dinlerinin bilim, rasyonellik ya da mantık yoluyla ispat edilmesini beklemedikleri, varlığının ya da yokluğunun kanıtlanmasıyla da ilgilenmedikleri zannediliyor. Onların, sadece kendi ruhlarından aldıkları mesajların rehberliğinde yollarını çizdikleri düşünülüyor. Bu büyük bir yanılgı!
Ateistlerin zannettiği gibi Teistler (Tanrı’ya inananlar), dünyayı eski kitapların ya da dini öğretilerin anlattıklarıyla sınırlı görüp bilimden uzak durmazlar. Zaten bu düşünce bile inananların, inandıkları din ile çelişen bir durumdur. Çünkü bilimde ilerlemeyi, akıl ve mantık ile hareket etmeyi en çok öğütleyen Yaratıcının kendisidir. Zira Yaratıcıya, onun sanatına ve yarattıklarının sırrına erişebilmenin tek yolu, bilim ve akıldan geçer.
Bu düşünceleri yaymalarının sebebi, bilime ısınmaya başlayan ve bilim yoluyla dini inancını bir temele oturmaya başlayan insanları, bilimden ve sorgulamadan uzak tutmaktır. Evrimcilerin de sandığı gibi Teistler, bilimi ateizm ile eşdeğer görmezler. Bu büyük bir çarpıtma ve algı operasyonudur. Bunun gibi, tüm bilim insanlarının da genellikle ateist olduğu da doğru değildir.
Akılcılığın doğası, bilimin ta kendisidir. Kalp ise bildiklerinden sonra iman eder. Hiçbir şey bilmeyen, araştırmayan, öğrenmeyen insanın imanı da desteksiz ve zayıf kalır. Bu zayıflık ise kişiyi Yaratıcıdan uzaklaştırır. Günümüzdeki Müslümanların, Hristiyanların ve Siyonist Yahudilerin durumu ortada… Zaten bu sebeple dinin insanı cahil bıraktığına inanılıyor.
Dinleri, bilim ile reddetmeye çalışan insanların kavramlar arasındaki farkı anladığını sanmıyorum. Bilim aktif olarak sürekli kendini yanıltmaya çalışır. Bilim, her zaman daha fazlasını keşfetmeye odaklıdır bu sebeple bir bilim insanı, “kesin gerçek” ve “kesin yanlış” iddialarında bulunmaz. Her zaman başka bir alternatifin, olasılığın varlığından şüphe edilir. Bu sebeple dinlere, sadece bilim üzerinden bakmak her zaman şüphe doğuracaktır. Bilimin ve rasyonalitenin faydasız olduğundan söz etmiyorum ancak bilim, dinlerin var olmadığını ispat etmek hedefiyle uğraşılan bir alan olduğunda hiçbir işe yaramaz. Bilimde ilerlemeyi, mevcut anlayışımızı ve yaşantımızı daha iyi bir noktaya ulaştırabilmek olarak görmeliyiz.
Bilim ile Tanrı’nın var olmadığını asla kanıtlayamazsınız zira bilimde ne kadar ilerlenirse o kadar Yaratıcıya ulaşılır. Tarih boyunca bilim, her buluşu ile Yaratıcının, dinlerin, kutsal kitapların varlığını zaten ispat etmiştir. Bilim ne kadar ilerlerse ilerlesin bir şeyin var olmadığını kanıtlayamaz. Bu imkân dahilinde değil çünkü evreni gezmek ve keşfetmek, insanın mevcut aklı ve bedeni ile yapabileceği bir şey değil. Dindar olmayan hiçbir bilim adamının, bir Teistten daha fazla özgür irade, nihai ve doğal amaç üzerine konuşmalar yaptığına şahit olamazsınız.
Evet, Teistler eski hikayelere inanırlar ancak akıllarına yattığı ölçüde… Bilimsel kanıtlara da sırt çevirmezler. Şahsen bir Müslüman olarak bilimden hiçbir zaman kopmadım. Aksine bana her zaman Allah’a yaklaştıran bir araç olarak göründü ve öyledir de… Bilim, teolojiden çok daha rasyonel olmasına rağmen bilimsel buluşların tamamı, sezgi ve mantık çerçevesinde irdelendiğinde yine insanı Tanrı’ya götürür. Gözlemsel tutarlılık ve mantık, bilimin rasyonelliğini değerlendirmek için kullanılan metriklerdendir. Kısaca bilim, en saf haliyle ve tüm kapasitesiyle dahi bu metrikler kullanılmadan insana anlam ifade etmez.
İnsan fıtratı gereği, anlam yükleyemediği hiçbir buluşla ilgilenmez. Ne kadar inkâr ederseniz edin, insan fıtratına uygun hareket edecektir. Bu sebeple bilim bize bir araç, bir yol olarak sunulmuştur. Zaten insanın kendi kendine keşfettiği hiçbir şey yoktur, tamamı Kur’an’da yazılıdır. Yani insanın neyi keşfedeceği önceden bildirilmiştir. Tanrı’yı yeryüzünden silmek isteyenlerin hazmedemediği budur. İnsanın Yaratıcı olmadan, tek başına bir “hiç” olduğunu kabullenememek…
Mesela bilim, metafizik kavramlar üzerinde hiçbir hak iddia edemez. Bilime tapanlar, metafizikle bu kadar ilgili olmalarını nasıl açıklayacaklar? Her şeyin bilimle açıklanabileceğini iddia edenler, neden yüzyıllardır metafizik sırları insanlıktan saklıyorlar? İnsanlığa “saçmalık” olarak anlattıkları ne varsa hepsini kendileri uyguluyorlar. MOSSAD’ın cinleri ajan olarak kullandıklarını söylesem kaç kişi buna inanır mesela? İnanıp inanmamanız, gerçekliği hiçbir zaman değiştirmeyecek. Çok yakın bir tarihte birçoğunuz gerçekleri öğrenecek.