Yüzyıllardır yeraltı kaynakları zengin ama askeri olarak zayıf olan ülkeler, dünyada söz sahibi, ‘sözde’ medeniyetin ve çağdaşlığın simgesi, adalet bekçisi olan ülkeler tarafından sömürülmeye mahkûm kalmışlardır. Taktikleri de hep aynı.

Önce, orada en çok sevilen siyasi lideri itibarsızlaştırmak, sonra o siyasi liderin ülkeyi yanlış yönettiğini iddia ederek gelişmiş ülkelerin yaşam şartlarını örnek göstermek. Daha sonra ordudaki çürük elmalarını devreye sokarak o siyasi lidere bir suikast ile o devletin yeraltı kaynaklarını kendi devletinin çıkarları gereği yönetmek.

Tabi bu plan hemen devreye girmiyor. Bazen 5, bazen 20, bazen 100 yıllık planlar. Ama eninde sonunda bu düzeni yönettikleri için istediklerini, kendi çıkarları gereği alıyorlar.

Bu düzen, Türkiye’ye de bunu yaptı. Ama hesaplayamadıkları bir şey vardı. Biz ne kadar kendi içimizde didişsekte, ülkenin ekmeğini yiyerek başka ülkelerin köpekliğini yapanlar hariç, söz konusu vatan olunca, şehitlik mertebesi için, bir karış toprak için canımızı siper etmekten kaçınmıyoruz. Çoluğuyla çocuğuyla, kadınıyla erkeğiyle, türküyle, kürdüyle, lazıyla, çerkeziyle tek vücut olmayı başaran bir ülkeyiz. Bunun en güzel örneğini Çanakkale Savaşı’nda ve 15 Temmuz darbe girişiminde gösterdik.

Türkiye artık bu düzene karşı çıkarak yeni düzenin kurulmasını isteyen bir ülke konumuna geldi. Gerek askeri gücü, gerek savunma sanayisi, gerek devlet aklıyla siyasi gücünü göstermiştir. Recep Tayyip Erdoğan ilk olarak 2013 yılında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda “Dünya 5’ten büyüktür” diyerek yeni düzene çomak sokacağının sinyalini vermişti.

Recep Tayyip Erdoğan, geçen 22 yıllık iktidarlığında yeni dünya düzeninde söz sahibi olmanın zeminini hazırladı. Yani, yüzyıllar önce Ertuğrul Gazi’nin, Osmanlı Devleti’nin zeminini hazırlayarak Osman Gazi’ye kuruluşun önünü açtığı gibi, yeni dünya düzeninde söz sahibi olmanın önünü açtı.

Peki Recep Tayyip Erdoğan bunun için kimi hazırladı? Ön plana çıkan tek bir isim var. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en genç MİT müsteşarı, bütün dünya istihbaratını avucunun içi gibi bilen, FETÖ’nün Türkiye’de operasyon yaptığı ilk kişi, Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Sır Küpüm’ dediği ve bir an olsun yanından ayırmadığı, şimdiki Dış İşleri Bakanı’mız Hakan Fidan.

Hakan Fidan daha 31 yaşındayken yazdığı tezinin ilk cümlesinde ‘başarılı bir dış politika için, kaliteli ve güçlü bir istihbaratın gerektiği bu tezin ana argümanlarından biridir’ diyerek, aslında MİT müsteşarlığı görevine getirilmesinin ardından Dışişleri Bakanı olacağının sinyalini vermiş.

Yeni Dünya düzeninde Türkiye, Hakan Fidan’ın liderliğiyle, Ortadoğu’da barış, huzur ve adaleti sağlayarak, teslim alacağı bayrağı mücadele ederek en yukarılara çıkartacağından şüphem yoktur. Recep Tayyip Erdoğan’ın da dediği gibi ‘ülkemizin önünde iki yol var, ya boyun eğeceğiz, ya mücadele edeceğiz’…