Yemin meselesi aşılmalıdır…
Tarihçi yazar, namuslu fikir adamı Murat Bardakçı’nın, 06.07.2018
tarih ve “Mehterli, gülbanglı ve 101 pâre top atışlı yemin töreni
hoş olmaz mı?” başlıklı yazısı konuyu gündeme bir kez daha taşımış
oldu...
Bendeniz de defalarca yazdım bu YEMİN meselesini. Lâkin elbette
Murat Bardakçı gibi bir ismin yazması çok daha etkili ve hattâ
karşı cenahta adeta DEPREM etkisi gösteren bir güzellik oldu...
Sağolasın Bardakçı...
Bardakçı fikirlerini popülizme kurban vermeyen bir isim. Lâkin onun
dahi konuyu yazarken kaleminin titrediği bir vakıa... Nasıl
çekinmesin ki adam? İçimiz dışımış hain ve omurgasız leş
kargalarıyla dolu...
Belki artık “öz yurdunda parya değilsin” ama ruhî durumun aynı
kaldı. “28 Şubat bin yıl sürecek” diyen herifin söylediği
yani...
“Bizde, asırlar öncesinden Cumhuriyet’in ilk senelerine kadar devam
etmiş bir kural vardı: Bütün resmî muamelelerde ve mahkemelerde
yemin gerektiği zaman “Vallahi” ifadesinin kullanılması…
“Allah’a yemin ederim ki…” mánâsına gelen bu sözü cumhurbaşkanı,
yahut o zamanki ismi ile “reisicumhur” da göreve başladığı sırada
kullanmak zorunda idi...
Metni 1924 Anayasası’nın 38. maddesinde yazılı ve Mustafa Kemal’in
1 Kasım 1927’de ikinci defa cumhurbaşkanlığına seçilmesinin
ardından Meclis’te ettiği yeminin metnini aynen nakledeyim:
“Reisicumhur sıfatı ile Cumhuriyet’in kanunlarına ve hakimiyet-i
milliye esaslarına riayet ve bunları müdafaa, Türk Milleti’nin
saadetine sadıkane ve bütün kuvvetimle sarf-ı mesai, Türk
Devleti’ne teveccüh edecek her tehlikeyi kemâl-i şiddetle men,
Türkiye’nin şan ve şerefini vikaye ve ilâya ve deruhte ettiğim
vazifenin îcâbâtına hasr-ı nefs etmekten ayrılmayacağıma
Vallahi”.
Bardakçı dostmuz “Şimdi, bu yemin metnini günümüzün Türkçesi ile
vereyim” diyerek metnin bugünkü abuk ve kısır lisana tercümesini de
yapıp, ardından da yemin lakırdısı yapan nádânlara lafını
yapıştırıyor:
“Bir metnin “Türkçe’den Türkçe’ye tercümesi” maalesef böyle kuru ve
takır-tukur oluyor; bazı kelimelerin, meselâ “nefs”in karşılığı da
henüz uydurulmadığı için aynen kullanılmasından başka çare
kalmıyor!” diyor.
Abuk metnin tarihçesine de değiniyor Bardakçı. “1928’de o zamanki
ismi “Teşkilât-ı Esasiye Kanunu” olan Anayasa’da değişiklikler
yapıldı. Bu değişikliklerin arasında yeni bir YEMİN METNİ de vardı
ve “VALLAHİ” sözünün yerini “namusum üzerine söz veririm” ifadesi
aldı. Derken, bu metin de defalarca değiştirildi ve 1982
Anayasası’nın 103. maddesine şu şekilde girdi:” diyerek bugünkü
abuk metni vermiş...
Boşuna “ABUK” demiyorum muhterem okurlarım... Hem dili hem metni
berbat... Ve Bardakçı’nın deyişiyle “destan gibi” uzun...
Devlet ve bekamızı düşünenleri, devlet ve reisini KOMİK durumlara
düşüren, Türkçesi fevkalâde bozuk bu metni acilen DEĞİŞTİRMEYE
dâvet ediyorum... Pazartesi günü bir kez daha rezil olacak
Türkiye...
Yeminde “VALLAHİ” demenin lâikliğe zarar vereceğini mi
söylüyorsunuz? Sizin beyin yerine ne taşıdığınızı merak ediyorum
VALLAHİ...