Yargıçlar önlerindeki somut olay hakkında yürürlükteki yasalar çerçevesinde karar verirken "herhangi bir gücün" etkisi veya baskısı altında kalmamalıdır. 1982 Anayasasının 138. Maddesinin 3. Fıkrasında yargının yasama organına karşı bağımsızlığı korumak için özel bir hüküm konulmuştur.

Hukuk dışı yollarla yargının baskı altına alınması

Yargıçlar önlerindeki somut olay hakkında yürürlükteki yasalar çerçevesinde karar verirken "herhangi bir gücün" etkisi veya baskısı altında kalmamalıdır. 1982 Anayasasının138. Maddesinin 3. Fıkrasında yargının yasama organına karşı bağımsızlığı korumak için özel bir hüküm konulmuştur:

Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Bunun yanında, yargıçların yargı dışı kişi, kurum ve örgütlerden örneğin siyasal partilerden, sivil toplum örgütlerinden, medyadan, davanın taraflarından veya davayla ilgili herhangi bir menfaati olan kişilerden gelebilecek ve hukuka, vicdanlarına göre karar vermelerini engelleyebilecek olumsuz etkilere karşı da korunmaları gerekir

Yargının tehdit altına alınması

Hükümet erklerinin ve bazı siyasilerin yargıçlar üzerinde kaba güç kullanıldığı coğrafi teminatı olmayan yargıçların ülkenin geri kalmış bölgelerine tayinlerinin yapılması, örneğin yargıç ağır ceza mahkemesi başkanı ise asliye ceza mahkemesi hakimliğine getirilerek tenzili rütbe gibi cezalandırılmalarına rastlamaktayız.

Keza kapalı kapılar arkasında mahkemenin hakimi ile kendi istekleri doğrultusunda karar vermeleri halinde ya maddi parasal vererek ödüllendirileceği veyahutta üst makamlara terfi ettirileceği iddiaları sık sık yazılı ve görsel basında okuyor ve izliyoruz.

Yargının bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkesi

Siyasal iktidar bir toplumdaki en üstün ve en kapsayıcı güçtür. Bu gücün kötüye kullanılmasını engelleyen en önemli unsurlardan biri çağdaş liberal demokratik rejimlerin tanımlayıcı unsurlarından biri olan "hukuk devleti" ilkesidir. Bu ilke gereği, bireyler gibi devlet organları da bu hukuk düzeni içerisinde hareket etmek zorundadır.
Böylece, siyasal iktidarı kullanma yetkisine sahip olanların ellerindeki bu gücü söz konusu yetkiye sahip olmayanlar aleyhine kullanmaları önlenmelidir. Hukuk devleti ilkesinin geçerli olduğu toplumlarda hukuk, özellikle anayasalar, her bir bireyin çevresinde sanki duvarlarla örülmüş şeffaf bir kale gibidir. inşa eder; Devlet, yani siyasal iktidarı kullanan organlar meşru bir sebep olmadıkça, bu kaleye giremezler..

Tayin ve nakil

Tayin ve nakil günümüzde yargıçlar üzerinde baskı kurmak için kullanılmaktadır. Yargıçlar belli bir süre görev yaptıkları yerlerde doğal olarak yerleşik hayata geçerler. Özellikle evli ve çocuklu yargıçların aile düzeni de belli bir süre görev yaptıkları yerde şekillenir. Bu durumda yargıçlar sık sık görev yerlerinin değiştirilmesini, düzenlerinin bozulmasını istemezler. İşte, tayin ve nakil yapmaya yetkili organ, yargıçların bu insani kaygılarını kötüye kullanarak yargıçları nakil tehdidiyle kontrol altında tutmaya çalışmaktadırlar.

Bu durumda, tayin ve nakil konusunda yetkili makamlar yargıçlar üzerinde baskı kurmak için "iyi yerlere tayin ve nakil" vaadini bir araç olarak kullanmaktadırlar.

Tüm bu anlatılanlar nedeniyle, yargı bağımsızlığının gereği olarak birçok devletin anayasasında ve konuyla ilgili uluslararası belgelerde yargıçlara tanınmış yani yargıçların kendi istekleri dışında yer ve görevlerinin değiştirilemeyeceği esası kabul edilmiştir.

Sevgilerimle