VENEDİK KOMİSYONU RAPORU
Geçtiğimiz haftaya Hollanda ile yaşanan kriz damga vurduğu için, Venedik Komisyonunun hazırladığı Türkiye’deki Anayasa değişikliğine ilişkin rapor fazla yankı bulmadı.
Bu duruma muhalefet üzülmüştür sanırım.
Zira rapor, sanki CHP tarafından hazırlanmış bir metin gibi.
Oysa Venedik Komisyonu, Türkiye’nin de üye olduğu Avrupa Komisyonu’nun anayasal konulardaki danışma organı.
Yani bağımsız ve tarafsız olması gereken bir uluslararası kuruluş.
***
Venedik Komisyonu olarak bilinen Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu Berlin Duvarının yıkılmasından sonra eski Varşova Paktı üyelerinin batı ile entegrasyonunu sağlamak, eski Doğu bloku üyelerinin anayasalarının hazırlanmasına yardımcı olmak amacıyla kuruldu.
Daha sonra Avrupa Konseyi’ne danışma hizmeti veren bir uluslararası düşünce kuruluşu haline dönüştü.
Anayasa, seçim kanunları, referandum gibi konularda yardımda bulunmayı, talep halinde çeşitli uluslararası konularda çalışma yapmayı görev edinmiş.
Komisyona Türkiye dahil Avrupa Konseyi ülkelerinin yanı sıra ABD, Brezilya, İsrail, Güney Kore, Kırgızistan, Kazakistan, Kosova, Meksika, Şili, Cezayir, Fas, Peru ve Tunus da üye.
Venedik Komisyonu’nun rapor ve tavsiyeleri AİHM, Avrupa Konseyi organları ve AB tarafından referans belge olarak kullanılıyor.
Şimdi bu komisyon, sanki Türkiye tarafından böyle bir talepte bulunulmuş gibi kendisine üye olan bir ülkenin Anayasa değişikliği konusunda alelacele bir rapor hazırlıyor ve referanduma bir ay kala açıklıyor.
Sanki referandum için hayır kampanyasına katılıyor gibi.
***
“Ülkeler istedikleri yönetimi biçimini seçme hakkına sahiptir” diye başlayan rapor,
“ama”larla devam ediyor.
“Hangi sistem seçilirse seçilsin güçler ayrılığı ve hukuk devleti ilkeleri korunmalıdır. Bunun için de yeterli denge ve fren mekanizmalarına ihtiyaç vardır” dendikten sonra sanki CHP bildirisi gibi ifadeler sıralanıyor:
- Önerilen sistem Türkiye’nin parlamenter sisteme dayalı anayasal geleneğinden kopuş anlamına geliyor.
- Bu sistem, demokratik başkanlık sisteminin özelliği olan kuvvetler ayrılığı mantığı ile bağdaşmıyor.
- Önerilen sistem otoriter ve kişisel bir rejime dönüşme tehlikesi taşıyor. Başkan yürütme gücünü tek başına kullanacak. Atama yetkilerini ve görevden alma yetkilerini denetlenmeksizin kullanacak. Bürokratların atama ve alınma kriterleri olmayacak sadece kendisi belirleyecek.
- Zaten yetersiz olan yargının yürütmeyi denetlemesi şimdi daha da zayıflayacak.
- OHAL altında anayasal referandum için demokratik bir ortam yok. OHAL uygulaması sona erene kadar referandumun ertelenmeli.
- Özgürlükler üzerindeki sınırlamalar kaldırılmalı.
Bu muhalefet bildirisi şeklindeki rapora gerekli cevaplar verildi.
Başbakan Binali Yıldırım, raporun tamamen “siyasi” olduğunu belirterek “Herkes haddini bilsin, Türkiye'nin seçimi size mi kaldı?” diye koydu tavrını.
Adalet Bakanlığından yapılan açıklamada da “Hayır” kampanyası yürütenlere destek niteliğindeki raporun Türkiye açısından bir itibarının olmadığı vurgulandı.
***
Venedik Komisyonunun raporu ile başta Hollanda olmak üzere Avrupa ülkelerindeki insanlık dışı boyutlara ulaşan Türkiye karşıtı tavırların münferit bir tavır olmadığı, sistemli bir politikanın parçaları olduğu anlaşılıyor.
Avrupa Türkiye’nin başkanlık sistemine geçişinden rahatsız.
Aslında Türkiye’den rahatsız…
Sistem değişikliği bunun gün yüzüne çıkmasını sağladı.
Ancak Hollanda seçimleri gösterdi ki bu tür antidemokratik tutumlar seçmen nazarında sanıldığı kadar prim yapmıyor.
Başbakan Rutte’nin partisi seçimlerden birinci çıkmakla birlikte bir öncesi seçime göre oyları gerilemiş. Bunu zafer sayıyorlar.
İktidar umudu kuran ırkçı Wilders’in partisi ise ikinci sırada kalmış.
En büyük sıçramayı genç lider Kalver’in partisi Yeşil Sol yapmış.
İlk defa seçime giren ve 3 sandalye elde eden Türklerin kurduğu DENK partisinin başarısı da önemli.
Bu sonuçlara göre hiçbir parti tek başına hükümet kuramıyor.
Dörtlü bir koalisyon ihtimalinden söz ediliyor.
Tavsiyemiz, kampanyasına bile tahammül edemedikleri Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi konusunu bir incelemeleri.
Belki istikrarlı bir yönetim kurmalarına yardımcı olur.
Aynı tavsiyeyi Venedik Komisyonuna da yapıyoruz tabii…
Türkiye’deki anayasa değişikliğinin ne getirip ne götürdüğünü muhalefet gözlüğü ile değil referanduma sunulan metin üzerinden objektif olarak bir kez daha incelemeliler.
16 Nisan’da referandumun kabul edilmesi halinde, Anayasa konusundaki temel politikalarını yeniden belirlemeleri için ihtiyaçları olacak çünkü.