Evet sevgili dostlar Türkiye’nin özellikle 15 Temmuz sürecinden sonra ABD’ye ve özellikle Nato’ya mesafeli duruşu iyi analiz edilmelidir.
Evet sevgili dostlar Türkiye’nin özellikle 15 Temmuz sürecinden sonra ABD’ye ve özellikle Nato’ya mesafeli duruşu iyi analiz edilmelidir. Türkiye bir kez daha geçte olsa gördü ki; Natocu/Gladyocu kanadın buradaki en önemli ekibi din kılıfı altında güzelce hareket eden Fetöcüler idi. Netice itibariyle yapmak istediklerini de hep onlara yaptırmak istediler. Hükümetin koynuna kadar yatak odalarına (Kozmik Oda) kadar soktular. Ne için peki? Tabii ki Türkiye’yi kurumları ile ele geçirip istedikleri gibi hareket ettirmek için.
Rusya ile Türkiye’nin yakınlaşmasını asla istemediler. ABD ilk defa 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana Türkiye’de tarihinin en kötü imajını yaşıyor. Bu İmaj eğer H. Clinton seçilseydi doruğa çıkacaktı. Ancak D. Trump seçildi ve kendisinin de söylemleri ile (Özellikle Fetöcüler ile alakalı) kısmen de olsa bir yumuşama gerçekleşti. Ama dediğim gibi çok az bir yumuşa idi bu! Çünkü Türkiye, Rusya ve Avrasya bloğuna iyice kanalize olmuş durumda. Özellikle Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in, Rusya ve Türkiye arasında arabulucu olması ve yaşanan mekik diplomasisinde ön saflarda olması, Türkiye ve Rusya’yı tamamı ile sıkı bir ortaklığa sürüklemiştir. Bu noktada Çin’de özellikle Avrasya Bloğu içinde Türkiye’nin de olmasını destekliyor. Şangay Beşlisi hususunda üye olan pek çok devletinde Türkiye’nin buraya üye olmasını desteklemesi ABD ve Natocu tayfayı çok rahatsız etti.
Batı ve Natocu ekip, Türkiye’nin asla Doğu’ya doğru kaymasını istemez. Bu hem Ortadoğu politikası, hem de Asya ve Kafkasya politikası için çok risk taşımaktaydı. Ancak Türkiye özellikle 15 Temmuz’daki darbe girişimindeki Nato ile ilgili, CIA ile ilgili ve dolayısı ile ABD ile ilgili kaygılarının bir türlü giderilmemesinden dolayı eksenini 90 derece Avrasya bloğuna kaydırdı. Neticede Türkiye bölgedeki stratejik konumunu bildiği için iki tarafa da göz kırpamayacağını biliyor. Bir taraf ile hareket edebileceğini biliyor. Yani bir gözünü Ulusalcılara, bir gözünü Küreselcilere kırpamazsın; kırptığın an iki gözünü birden çıkarırlar. Bundan dolayı da Türkiye, 15 Temmuz’dan bu yana yapılanları ve ardını iyice gördüğü için Avrasya Bloğuna girmeye çalıştı. Ve gelinen noktada son Suriye zirvesi de bu konuda dikkate değerdir. Hangi devlet olursa olsun Uluslararası ilişkilerde menfaatlerini mutlaka korumak zorundadır. Türkiye’nin de bu bloğa iyice kayması ve yakın ilişkilerde bulunması, diğer Natocu/Gladyocu kanadı ister istemez harekete geçirdi.
Beşiktaş bombası da dahil pek çok yaşanan ve yaşanacak hadiselerde bu bahsettiğim Natocu/Gladyocu kanadın imzasını görebiliriz. Bakanlar değil dikkatli görenler ancak bahsettiğimi daha iyi anlayacaktır. Son yaşanan Rus elçisinin öldürülme olayı ile ilgili üstte de dediğim gibi, Natocu/Gladyocu tayfanın Türkiye’deki önemli oluşu olan Fetö’ye neler yaptırabileceğini bir kez daha gördük. 15 Temmuz’da Türk Milletine düşman askeri gibi kurşun atanlar ile öldürüleceğini bile bile Rus elçi suikastını yapan polis memurunun aynı zihniyette ve aynı yerden beslendiğini anlamak mümkündür. Ancak suikast ile ilgili önemli bir bilgi de ben vereyim. Bakın beni tanıyanlar bilir. Daha öncede suikast konusunda hem tv programından hem de Twitter üzerinden yazdıklarım ile önceden uyarmıştım. Çünkü bu Natocu/Gladyocu kanadın Türkiye’nin iyice Avrasya bloğuna kayması ile neler yapabileceğini az çok sahada da araştıran biriyim. Bu suikastta emir yurt dışından, bilgi ve belge ise yurt içinden verilmiştir. 15 Temmuz’dan bu yana, Emniyet imamı olan Kozanlı Ömer kod adlı Osman Hilmi Özdil’e daha birkaç gün önce yakalama kararı verilmişti. Ekibine daha geçenlerde operasyon yapılmıştı. Bu kişinin hala emniyette organize ettiği ve kripto olarak görev yapan adamları var. Bunlar Rus elçi suikastı gibi pek çok eylemi koşulsuz olarak yerine getirebilecek Haşhaşi suikastçısı şeklinde beklemedeler. Dolayısı ile özellikle Rus elçisi suikastı konusunda bu Kozanlı Ömer denen şahısın üstüne daha çok gidilmelidir. Kurdukları hücre yapılanması iyi deşifre edilmelidir. Bu yapılmadan tam manası ile doğru ve yerinde netice almak mümkün değildir. Umarım bu dikkatimi duyan veya dikkate alanlar da vardır. Unutmayın tarihteki Hasan Sabbah öldü ama onun izinden gidenler hain planlarına hala devam ediyor. Haşhaşi suikastçileri hala içimizdeler. Melikşah’ın en yakınına kadar adam sokup gizleyenler ile şimdikilerin hiçbir farkı yoktur.
Türkiye’nin Avrasya bloğuna daha da kayması ve yeni anlaşmalar yapması ve de bu doğrultuda adımlar atması, Natocu/Gladyocu kanadı ve dolayısı ile ABD Derin devletini ve onun Üst Aklı olan İngiltere’yi çileden çıkarmaya devam edecektir. 2017’de Türkiye’nin iç dinamiklerini yerinden oynatmaya kararlı olan bu kesimin Yeni Parti hamleleri de iyi analiz edilmelidir diye düşünüyorum. Türkiye’yi istedikleri çizgiye ancak bu yolla sokabileceklerine inanıyorlar. Bunun içinde Türkiye’de daha çok kaos için düğmeye basmış durumdalar. Çünkü kurulmasını planladıkları Yeni Parti’yi insanlara bir kurtarıcı olarak sunmayı hedefliyorlar. Yazılacak çok husus var lakin Allah ülkemize, milletimize ve devletimize yardım etsin. Oyun büyük, proje büyük, hedef büyük…
Ve son söz: ‘’Her iki tarafta çok iyi biliyor ki Ortadoğu'da açmak istedikleri kapının anahtarı Türkiye'dir. Bütün projelerin merkezinde de Türkiye vardır. Türkiye bu kozunu iyi kullanmalıdır’’