Göçmenlerimiz ve kendi vatandaşlarımız ile yaklaşık 90 milyonluk koca bir ülkeyiz. Bazı kentlerimizin nüfusu veyahut kapladığı alan kadar olmayan ülkeler var dünyada. Böyle büyük ve yüzyıllara dayanan tarihi akrabalık ilişkileri evlenmesi boşanması kültür alışverişi olan topraklarda gelinen devasa halde doğumlar olduğu kadar yaklaşık yılda yarım milyon insanda çeşitli sebepler bilhassa hastalık kaynaklı vefat ediyor.

Göçmenlerimiz ve kendi vatandaşlarımız ile yaklaşık 90 milyonluk koca bir ülkeyiz. Bazı kentlerimizin nüfusu veyahut kapladığı alan kadar olmayan ülkeler var dünyada. Böyle büyük ve yüzyıllara dayanan tarihi akrabalık ilişkileri evlenmesi boşanması kültür alışverişi olan topraklarda gelinen devasa halde doğumlar olduğu kadar yaklaşık yılda yarım milyon insanda çeşitli sebepler bilhassa hastalık kaynaklı vefat ediyor. Kaldı ki ülkemizin deprem kuşağında olması ve bu yıl 11 ili kapsayan tarihteki en geniş alana en büyük etkileri bırakan kanayan bir yara olan 6 Şubat Depreminde de on binlerce canımızı deprem sebebiyle kaybettik.

Öte yandan ölümün hak olduğu mirasın helal sayıldığı bir kültürün hakim olduğu bu topraklarda canın yongası olan mala ilişkin insanlar en yakınlarının dahi bilmediği bir serveti bırakıp göçebiliyor.

Ne kendisinden kalan bir not ne en yakınlarının malumatı olmadan terk edilen mirasçı tarafından bırakılan mala tereke denmekte bu tereke çoğu zaman araştırılmaya ihtiyaç duyulmadan zaman içerisinde nakdi bir değer ise bankalarda 10 yıl durarak devlete devredilmekte. Bazen de gayrimenkuller yıllarca boş bir şekilde ya da boş durmasından istifade edecek 3. kişilerce değerlendirilmekte ve kullanılmakta.

O zaman gönül rahatlığı ile şu soruyu sorabiliriz. Yakınlarımızın bilhassa mirasçısı olacağımızın yakınlarımızın mal varlığından hakkıyla haberdar mıyız? Bu soru zaten fayda sağlayacak pozitif değerler açısından değil muhtemel doğacak vergi borçları icrada olan dosyaları banka borçları açısından da önemlidir.

Çünkü insanlar vefatı halinde sağ kalan mirasçıları 3 ay içerisinde mirası reddetmedikleri takdirde istisnai dava hakları olan mirasçın borca batıklığı sebebiyle reddi sebebi dışında bir hamleleri kalmamaktadır. Hayattayken toplumda yanlış bilinen 'Ben onun zaten görüşmediğimden evlatlığından çıktım' ya da 'O benim borçlarımdan sorumlu değil' hurafeleri çok büyük ve ağır sonuçlar doğurmaktadır. Durum böyle olunca miras mirasçıyı mirası reddetmedikçe bağlar ve sorumlu kılar ve sadece kalan iyi yönleri ile de değil borçları ve her yönüyle yani bir kül olarak bağlar.

O zaman kalan mirası araştırmak daha da önemli bir hale gelmiştir günümüzde. Dedemiz, ailemizden bazen kardeşimizden kalan mirası araştırmak sulh hukuk mahkemesinde açılacak ve terekenin tespiti amaçlı bir HASIMSIZ dava ile oldukça pratik hızlı ve kolaydır.

Mahkeme eli ile ilgili kurum ve kuruluşlardan getirilecek evrak ve belgeler tapu kayıtları araç sorguları banka dökümleri insanın hayatında para ile alıp verebileceği ve kayıt altına alınan her şeyini hesap dökümü ortaya koymaya yarar. Bu sayede belki de hiç bilmediğiniz küçük büyük arazileri evleri araçları bankada paraları gizli hesapları veyahut borçları hatta icralarda alacaklarına ulaşmak mümkün.

Peki mahkemelerimiz bu konularda uygulamada ne gibi hatalar yapmakta? TMK'nın 589. maddesine göre açılan amacı terekenin tespiti olan tasfiyesi olmayan sadece delil toplama amaçlı davalar en büyük özelliği olarak 'hasımsız' açılmaktadır. Ne yazık ki bazı mahkemelerimiz de bu husus dikkate alınmamakla hasım olarak veraset ilamında görünen diğer miras hissedarları davaya taraf teşkili için davet edilmektedir. Bunun birkaç mahsuru bulunmaktadır. İlki nerede olduğu bazen bilinmeyen veya yurt dışında ikamet eden tarafın davaya getirmenin yüksek maliyeti ve zaman kaybı diğer taraftan söz konusu tereke ilişkin murisin sağlığında mal kaçırma kastıyla yaptığı hukuk dışı muvazaa tipi kazandırmaların araştırılmasını malı kaçırana ihbar ve sorulması hususundaki yanlıştır.

Yani malı kaçıran büyük abiye tereke tespit davası ile mahkeme kaçırıldığını biliyorsan gel söyle diyerek koruması gereken diğer hak sahiplerinin haklarını durumdan haberdar ederek kaçırılması hızlandırıldığını çok dosyada görmek mümkündür.

Bir diğer husus tereke şerhlerinin konmasında bazı mahkemelerce uygulamada işlem eksikliği görülmesidir. Bu da UYAP üzerinde yapılabilecek basit bir işlemdir. Bu sayede kısmen de olsa mal üzerinde bir şerh ile o süreçten sonra bu malların hisseli olduğu olası başka dava ve haliyle şerhlere gebe olduğu 3. iyi niyetli kişilere duyurulur.

Son olarak davalarda mahkemeler tereke tespitini bilirkişiye tevdi ederek tereke hesabı çıkarılmasını zorunlu kılar bir mahiyette masrafı yüksek bir ara karar kurmaktadır. Bu da çoğu zaman gereksizdir. Tasfiyeye ilişkin açılmamış bir tespitte buna ihtiyaç çoğu kez yoktur.

Yargıda iş yükünün çok yoğun olması mahkemelerin bir çoğunun mesleki kıdeminin yeni olması ve miras hukukun derinliğinin uygulama ile anlaşılabilir olması pek çok uygulamada usul ve esasa ilişkin hatayı beraberinde getirmektedir. Biz uygulamada bu davalara yoğun tatbik eden vekiller olarak bunlara ilişkin eğitimlerin hem Adalet Akademisinde hem Baroların staj ve sürekli eğitim merkezlerinde zorunlu olması gerektiği kanaatindeyiz.

Bu sebeple Tereke Tespiti davalarında mahkemeler davanın konusu ve mahiyetinin kanunun amir hükmü ile amaçlanan şeyin kalan aktif veya pasif terekeye dair kaçırılan ya da kalan tüm malların tespiti olduğunu ilgili yerlere ivedilikle gerekli usulüne uygun müzekkereleri yollayarak davayı hızlı sonuçlandırmalıdır.

Mirasın hükmen reddinin 3 ay, veraset intikal beyannamesi verme süresinin yine 3 ay olduğu ve hak düşürücü mahiyette süreler olduğu bir usul sisteminde yıllarca süren ve kurumlardan cevap verme tenezzülünde bulunmayan yerlere de mahkemelerin ellerinde bulundurdukları suç duyurusu hakkını kullanmalarının hak arayan vatandaş ve yargının gücü açısından önemli olduğu unutulmamalıdır.

Ülkemizde mahkemeden gelen evraka gerekli özeni ve titizliği olması gereken zamanda göstermeyen her kişi kurum ve kuruluş bu konuda uyarılmak ile düzelmediğini adliye havası koklamış herkesin malumudur. O zaman yargıya güven için yargının müeyyideleri de enstrüman olarak uygulanmalıdır.

Vekil arkadaşlarımız davalarını açarken usulüne uygun tereke şerhi talepli ve TMK'nın 589. maddesi uyarınca HASIMSIZ bir tereke davası olduğunu davada veraset ilamı uyarınca ölenin vefat ettiği yerde açılması gerektiği ve ilgili kurumlardan istenenleri kaleme kolayca yazılabilir usulde hazırlanan yazılı bir dilekçe ile davayı hızlı bir sonuca erdirmeleri mümkündür.

Belediyelerden emlak beyannameleri tapu müdürlüklerinden tapuları aktif ve pasifleri ve bankalardan hesap hareketleri içerir 10 yıllık dökümler trafik müdürlüğünden araç kaydı gibi imkanlarla normalde vatandaşın bireysel başvurular ile aylarını alacak iş ve işlemler mahkeme eliyle hızlı güvenilir ve ekonomik sonuçlandırılabilir . Bu sayede hem hakları ve borçlarından haberdar olan miras payı olanlar hem de kaçırılmış olan haklarına ilişkin tenkis muris muvazaası veya izaleyi şüyuu dava haklarını kullanmak için gerekli belgeleri toplamış olacaktır.

Aksi halde bir yakınını kaybeden bir insanın muhtemel yenmiş hakkı olsun, ya da adalete güveninin tesisinde hız ekonomiklik ve pratiklikten uzak uygulamaların en başta ülkede yargıya güveni zedelediği kanaatindeyiz.

Ülke olarak yüzyıllardır bu topraklara sevdalı ve bu şanlı bayrak altında gururla yaşayan bizler afet savaş ve bir çok olağanüstü kötü hali bazen mukadderat bazen noksanlık olarak mütalaa etmiş ama devlete küsmeden gayretle ele ele aşarak üstünden gelmişizdir. Ancak unutulmamalıdır ki adalete olan güvenin kaybı her şeyin üstünde bir zarar verir. Çünkü hakkıyla yetişmemiş yargı erkleri ve vekillik müessesinin zararı devlete ve adalete olan kalbi bağları insan eliyle keser.

Hakkın yenmediği bir dünya temennisi ile.

Sevgilerimle