TBB Deprem Çalışma Grubu, 6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilde büyük yıkıma neden olan depremlerin 18. ayında bölgede incelemeler yaparak, mevcut duruma ilişkin kapsamlı bir rapor hazırladı.

TBB Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Şengül Altan Arslan başkanlığındaki Deprem Çalışma Grubu’nun bölgede yaptığı incelemeler ve literatür taramalarına dayanılarak hazırlanan raporda; depremin çevre, ekonomi, yapılı alanlar, sosyal yaşam ve kamu yönetimi gibi alanlarda yarattığı sorunlara ve çözüm önerilerine yer verildi.

HAK SAHİPLERİNİN MAĞDURİYETİ DEVAM EDİYOR

“Toplum ve insan refahı” konusunda önemli tespitler içeren raporda,  en temel ihtiyaçlar arasında yer alan barınma talebinin hala çözüme kavuşmadığı ve bunun depremzede vatandaşlar üzerinde kaygı yarattığı vurgulandı.

Rapora göre, Zorunlu Deprem Sigortası (DASK) ile ilgili tazminat ödemeleri konut kredisi kullanan vatandaşlar için ciddi bir sorun oluşturuyor. Bankaların ipoteği altındaki taşınmazlarda tazminat ödemelerinin daire sahipleri yerine bankalara yönlendirilmesi, hak sahiplerinin mağduriyetine yol açıyor. Raporda, DASK tazminat ödemelerinin banka muvafakati olmasa bile daire maliklerine yönelik mevzuat düzenlenmesi yapılarak mağduriyetlerin çözülmesi öneriliyor. Halkın şikayet ettiği yerinde dönüşüm için sağlanan hibe ve kredi miktarlarının yetersizliği, raporda yer bulan konular arasında. 

BÖLGE HALKI SORUNLARLA BAŞ BAŞA

Geçen zamanla birlikte deprem bölgesine olan ilginin günden güne azaldığına dikkat çekilen raporda, “Uluslararası STK’lar ile diğer belediyeler sahadan çekilmeye başlamış, bu da bölgedeki zor durumda olan dikkat ve ilginin kaybolmasına yol açmıştır. Bu durum, belediyeler ve vatandaşlar arasında terk edilmişlik ve çaresizlik hissini artırmıştır.” denildi.

Raporda, belediyeler arası iş birliklerinin artırılması amacıyla TBB koordinasyonunda kardeş kent ilişkilerinin kurulması ve dayanışmanın sağlanmasına öncülük edilmesi konusu da değerlendirildi.

PSİKO-SOSYAL DESTEK İHTİYACI

Depremzede vatandaşlar için psiko-sosyal destek ihtiyacı raporda öne çıkan konulardan oldu.

Raporda, bakanlıklar, belediyeler ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla verilen desteklerin yeterli olmadığı, daha kapsamlı ve düzenli desteklerin sağlanması gerektiği kaydedildi. Özellikle çocukların yaşam koşullarındaki zorluklar, eğitimdeki aksaklıklar ve göç nedeniyle uyum sorunları yaşandığı belirtildi. Gençlerde antidepresan kullanım oranlarının arttığı belirtilen raporda şu tespite yer verildi:

“Depremden en çok etkilenen gruplardan biri çocuklardır. Yaşam koşullarının zorluğu, eğitimdeki aksaklıklar ve göç nedeniyle çocukların uyum sorunları yaşaması önemli sorun alanlarından biridir. Deprem bölgesinde öğretmen açığı bulunmaktadır ve gençlerde antidepresan kullanım oranları artmıştır. Bu durum yaşanan travmanın boyutlarını göstermektedir. Toplumsal iyileşmenin sağlanabilmesi için yalnızca çocuk ve gençlerin değil, ebeveynlerin de rehabilite edilmesi gerekmektedir. Ailelerin bütünlüğünün korunması ve aile içi iletişimin güçlendirilmesi, toplumsal iyileşmenin anahtarı konumundadır.”

Özellikle gençlerin sosyal ihtiyaçlarına cevap verebilecek nitelikte geniş kamusal yeşil alanlar, şehir hafızası ve toplumsal bütünleşme alanlarının kritik öneme sahip olduğu belirtilen raporda, spor alanlarının düzenlenmesi ve kültürel etkinliklerin artırılmasının etkili olacağına değinildi.

EĞİTİME ERİŞİM VE YURT SORUN

Rapora göre, üniversitelerin yüz yüze eğitime başlayacaklarını açıklaması üzerine kentlerdeki yapı stokunun yetersizliğinden dolayı, ciddi barınma problemleri ortaya çıktı.

Ayrıca, fiziki altyapı yetersizliğinin yanı sıra öğretmen ve personel sayısının da yetersiz olduğu çalışma grubunun önemli tespitleri arasında. Eğitimin erişilebilir olabilmesi için, her kademede eğitim kurumlarının kapasitesinin artırılması, buralara ulaşımın kolaylaştırılması ve özellikle çocukların eğitime devam etmesi için destekleyici hizmetlerin sunulması önerisine raporda yer verildi.

SAĞLIK HİZMETLERİNE ERİŞİMDE ZORLUK

Deprem sonrasında doktorların şehirlerden göç etmesinin sağlık hizmetlerinin aksamasına yol açtığı ve kronik hastalıkların takibini güçleştirdiği ifade edilen raporda, “Sağlık Bakanlığına bağlı ölüm, ampute ve engelli sayıları gibi verilere ilişkin tutarlı bilgilere ulaşılamaması, veri sistemlerindeki ciddi eksiklikleri ve hataları göstermektedir. Engelli ve ampute vatandaşlar için özel sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştıracak bir sağlık kampüsünün oluşturulması, büyük bir ihtiyaç olarak görülmektedir.” denildi.

Şehir planları yapılırken halkın görüşlerine başvurulmamasının, halkın ihtiyaçlarının göz ardı edilmesine sebep olduğu ifade edilen raporda şu tespitler yapıldı: “Hastanelerden randevu almak oldukça zor olup, alınan randevular çok geç tarihlere verilmektedir. Sonuçları göstermek için tekrar hastaneye gitmek de uzun süre beklemeyi gerektirmektedir. Sağlık çalışanlarının da depremzede olması, bu hizmetlerdeki aksaklıkları daha da derinleştirmektedir. Konteyner kentlerde sağlık ocakları henüz çok yeni hizmete girmiş ve öncesinde tüm sağlık ihtiyaçları için hastaneye gitmek zorunlu hale gelmiştir.

İçme suyu konusunda bazı bölgelerde sorunların olduğu ve halk sağlığını tehlikeye atan düzeyde kirli su kaynakları bulunduğu anlaşılmıştır. Bina yıkımlarından oluşan toz, duman ve diğer zararlı etmenler, halk sağlığını tehdit etmekte ve ilerleyen dönemde akciğer sorunlarına yol açabileceği endişesi taşınmaktadır. Asbest riski, kirli su kaynakları ve devam eden yıkım, enkaz, molozlar nedeniyle ciddi bir tehdit olarak görülmektedir.”

DEPREMDEN SONRA KADINLARIN YÜKÜ ARTTI

Rapora göre kadınlar deprem sonrasında büyük bir yükün altına girdi. Yaşlı, engelli ve çocuk bakım sorumluluğunu tek başına üstlenmek zorunda kalan kadınlar bu durumdan olumsuz etkilendi. Tüm bu zorluklara geçim sıkıntısının da eklenmesi, bölgenin yeniden ayağa kalkması için yardımların ve teşviklerin artırılması zorunluluğunu ortaya koydu.

Raporda kadın ve diğer kırılgan grupların sorunlarının çözümüne yönelik şu ifadeler kullanıldı: “Benzer şekilde yaşlılar, engelliler ve göçmenlerin de kendilerine özgü fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik ihtiyaçları veri temelli ve katılımcı biçimde tanımlanmalıdır. Bunların giderilmesinde kamu kurumları, sivil toplum, özel sektör ve uluslararası kuruluşların uyum ve eş güdüm içinde hareket etmesi için istişare ve iş birliği güçlendirilmelidir. Özellikle belediyelerin sosyal politika ve hizmetlerine ekstra destek olunmalıdır.”

KOOPERATİFLER YENİDEN ÜRETİME BAŞLAMAK İSTİYOR

İşsizliğin bölgedeki kadınların ve gençlerin en önemli sorunlarından biri olduğu dikkat çekilen raporda bu konuyla ilgili sorunlar şöyle ifade edildi: “Deprem sonrası yaşanan geçim sıkıntıları, özellikle gençler arasında işsizlik sorununu derinleştirmiştir. İş bulamayan gençlerin başka illere göç etmesi, bölge halkı tarafından nitelikli iş gücünün kaybı olarak değerlendirilmiştir. Birçok sektörde yetkin işçi, usta ve zanaatkar bulunamadığı konusunda şikayetler vardır.

Kadınların sahip olduğu kooperatifler ve üretim alanları, deprem sonrasında ellerinden alınmış ve henüz geri verilmemiştir. Bu durum, kadınların ekonomik faaliyetlerine devam etmelerini zorlaştırmaktadır. Kadınlar, üretime katılmak ve çalışmak istemekte, ancak mevcut durumda ikinci planda kalmaktadırlar. Kadın Girişimciler Derneği gibi kuruluşlar tarafından verilen girişimcilik eğitimleri önemli bir rol oynasa da yeterli düzeyde değildir.

Bina stokunun eski haline getirilmesi, hem barınma ihtiyacının karşılanması hem de küçük ve orta ölçekli işletmelerin toparlanması için kritik bir öneme sahiptir. Deprem sonrası yerel ekonominin yeniden canlandırılması, geçim sıkıntılarını hafifletmek için elzemdir. Halkın öncelikli talebi, yerel üretici ve işletmelerden tedarik yapılması yönündedir.

Gençlerin öncelikli ihtiyaçları arasında barınma, istihdam ve sosyal sorunlar yer almakta, gençler iş bulma konusunda büyük zorluklar yaşamaktadır. Gençlerin psikolojik ve sosyal iyileşmeleri için sosyalleşme alanlarına, sinema, tiyatro, kafe, gençlik ve spor merkezlerine ihtiyaç duyulmaktadır.”

KOBİ’LER BORÇLARINI ÖDEYEMİYOR

Depremler sonrası mücbir sebep uygulamasının 2 yıl ile sınırlı kalmasının esnafların en büyük şikayetlerinden biri olduğu belirtilen raporda, “Bu uygulamanın sona ermesiyle birçok KOBİ ve esnaf, SGK primlerini ödeyemeyecek duruma geleceğinden işçi çıkarmak zorunda kalacaklarını ifade etti. Mücbir sebep uygulamasının devam etmesi talebi, bölgedeki birçok kesim tarafından tekrar gündeme getirildi.” denildi.

BAĞIMLILIK, ŞİDDET VE İSTİSMAR İLE MÜCADELE

Raporda şu görüşler ifade edildi: “Deprem sonrası ortaya çıkan en ciddi sorunlardan biri bağımlılık ve madde kullanımı olarak öne çıkmaktadır. Uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması, toplumun sosyal yapısını bozmakta ve güvenlik sorunlarını artırmaktadır.

Özellikle genç kadınlar ve çocuklara yönelik taciz ve şiddet olaylarında artış olduğu bildirilmiştir. Bu durum, toplumun ahlaki yapısının zayıflamasına ve sosyal karmaşanın derinleşmesine yol açmaktadır. Sokak aydınlatmalarındaki hasarların onarılmaması güvenlik endişelerinin artmasına neden olmuştur.

Deprem sonrası nitelikli göç verilmesinin artışı ve niteliksiz göç alımı toplumdaki sosyal dokunun daha da zayıflamasına yol açmış ve istismar vakalarının artmasına zemin hazırlamıştır.

Deprem sonrası nitelikli göç artışı ve niteliksiz göç alımı toplumdaki sosyal dokunun daha da zayıflamasına yol açmış ve istismar vakalarının artmasına zemin hazırlamıştır.

Deprem sonrası, otizmli vatandaşlar ve diğer engelli bireyler için özel ihtiyaçlarına yönelik sorunlar artmıştır. Sosyal aktivite alanlarının eksikliği, bu bireylerin karşılaştığı zorluklar arasında öne çıkmaktadır. Engelli bireyler için bir yaşam köyü inşa edilmesi sosyal, fiziksel ve psikolojik gereksinimlerine yanıt vermek açısından büyük önem taşımaktadır.”

TBB Raporunda, daha güvenli bir yaşam ortamı sağlanmasına işaret edilerek, “Geçici yaşam alanları başta olmak üzere şiddet, bağımlılık ve istismara karşı bütünsel mücadele başlatılmalıdır. Sağlık, spor, kültürel etkinlik, istihdam gibi çalışmalar sosyal politika adımları olarak görülmelidir” denildi.

Geçici barınma alanlarında kimsesiz yaşlı sayısının oldukça yüksek olduğu bilgisine yer verilen raporda, Down sendromlu bireyler gibi özel gereksinimli vatandaşlar için sosyal hizmetlerin artması gereğinin altı da çizildi.

Kaynak: HABER MERKEZİ