Kavramlar, anlamlar, kişiler, nesneler, fikirler ve objeler işte tüm bunların hepsi insanoğlunun bedensel, ruhsal ve duygusal anlatılarını ifade etmektedir. Çağlar boyunca insanoğlunun bir şeyleri betimleme ya da sembolik şekillerde varlıklarını sürdürme isteğinden gelmektedir. 

Şekilcilikle, tasvircilik arasında betimlenen ve betimleyenin kurgusal bağ ifadesi oldukça mümkündür ve tüm bu kurgusal kavram ifadelerinde yazılandan ziyade görsel hafıza önemli bir yer tutmuştur. Örneğin İslam ülkelerinde sağlık kuruluşları "Kızılay" şeklinde iken Hıristiyan ülkelerinde ise "Kızılhaç”. Oysaki bu iki figürde, beyaz zemin üzerinde kırmızı Ay ve kırmızı Haç olarak çizilmiştir. İki figüründe de ulusal anlam ve görev tanımı; din, inanç, dil, ırk, toplumsal sınıf veya politik görüş farkı gözetmeksizin insan hayatı ve sağlığını korumak, insan varoluşunun saygı görmesini sağlamak, insanların acı çekmesini önlemek ve acılarını dindirmek olan uluslararası bir insani hareket mesajı hep vardır. 

Anlamlar, kavramlar toplumların psikososyal travmalarının yansımaları gibidir bunlar üslup tarzını, beden dilini, yüz ifadelerini tanımlayan ve içinde barındıran spiritüel sembolizmdir. Bir devlet başkanın konuşma üslubuna yüklenen anlam, toplum önünde konuşan bir sanatçının yine toplum önünde kullandığı beden dili hareketiyle de ifade edilebilir. Sanat akımlarında spiritüel yansımanın, sembolik ifadelerine sık sık yer verilmesi sonucu sanatın insanoğlunda uyandırdığı şekiller, renkler, ifade ve anlamlar inançsal değerler ve figürler yine o döngüde içsel bir yolculuğu da ifade eder aslında. Tüm bu olgularla insanoğlu yaşamında kendisini ifade eden maddi ve manevi sembolik şekillere yüklenen anlamlarla betimlemişlerdir insanlar tarzlarını, lokomotif bir biçimde amacına ulaştırsa da içgüdüsel olarak yapılan bu kurgulamaya tabi olan herkeste aynı duygu ve hissiyatı da uyandırması oldukça mümkündür. Bir markayı tercih eden onca insanın amacı markanın insanlara sunduğu tanımsal olarak "kalite anlayışıdır." fakat bu markanın şekli ve rengi yalnızca o kalitenin sembolik bir tanımı olduğunu ifade eder. Hâl böyleyken sembolizm neredeyse hayatımızın merkezi konumunu ele geçirmiş durumdadır. 

Kendi sanatımıza dönecek olursak bu sembolizmde oldukça fazla betimlenmiş olgular bulabiliriz 8.yüzyılda Uygur Türkleri geleneksel sanatlarımızı tasvir ederken tabiattan ilham aldıkları figürler Türk Anadolu medeniyetimizin oluşmasında mühim izler bırakmışlardır. Bugün Rûmi adını verdiğimiz ve hayvanların anatomik bünyelerinden oluşan çizimleri yine Kutsal kitap Kuran-ı Kerimi bezemek amacıyla da kullanmışlardır bunu yaparken de doğrudan doğruya kaş göz çizerek değil de bu anatomik figürleri stilize şekillerle bezemişlerdir.  Bu çaba büyük Selçuklu devletine, ardından da Osmanlı imparatorluğuna kadar ulaşmış ve bugün hâlâ varlığını sürdürme çabasıyla devam etmiştir. Bu ananevi geleneğe ulu atalarımız “Rûmi” yani “Anadolu” folkloru adını vermişlerdir. Rûmiler kimi zaman bir koçboynuzu, kimi zaman bir tavuk budu, kimi zaman bir balık bünyesinden stilize edilerek tasvir edilmiştir. Kuran-ı Kerime hürmeten stilize edilen bu figürler kimi zaman çivit mavisi bir zeminde gökyüzünde uçan kuşlar olmuşlardır. Kimi zaman siyah bir zeminde geceyi tasvir etmişlerdir, şayet zemin altın ile sıvanmış ise yine gündüzü yani güneşi sembolize etmektedir. Allah'ın yarattığı her şey sembollerle, şekillerle stilize edilerek sanat hayatımızda can bulmuştur.  Biz Türklerde hâl böyleyken Avrupai kitap sanatlarında da yine kısmen aynı sembolleri görmemiz oldukça mümkündür. Dünyaca ünlü geç orta çağda yazılmış olan "Saatler Dua Kitabı" rokoko bitkileri gibi natüralist üslupta hazırlanmış nefis işçilikli bir dönem eseri olmuştur. Bu elyazması kitapta da kullanılan şekiller, renkler teknik ve sembolizm açısından önem arz etmektedir. Hz. Meryem'in, Hz. İsa a.s. doğum zamanını ve yaşadığı bir takım mucizelere de yer yer iki boyutlu minyatürlerle değinilmiştir. 

Yine Anadolu da Babür İmparatorluğu döneminde kaleme alınmış olan “Gülistan” adlı elyazması kitabı kral Babür’ün meşhur saray bahçelerinde yetişen bin bir envai çiçeği konu alan elyazmasıdır. Buda çok çeşitli minyatürlerle tasvir edilen bitkiler kimi zaman çivit mavisi bir zemin ile gece ve gündüz dengesinde bahçe çiçeklerini tasvir etmişlerdir İmparator Babür dönemi geleneksel sanatlarımızda boyut ve gölge işçiliği ile önemli bir yer tutmaktadır. Yazma eserin içinde yer alan bin bir çeşit bitki hangi derde devadır hepsi anlatılmıştır. Hıristiyanlar için kutsal sayılan "haç" figürü İslam coğrafyasında ise "hilal" olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüm bu semboller insanoğlunun yaşam serüveni boyunca varlığını hep devam ettirecektir. Kıyamete kadar devam edecek olan bu süreçte şeklen ve manen insanoğlu iç dünyasına ve hayatına yön vermeye devam edecektir. Bu manada iyi ve güzeli hoşu ve hoşa gideni arayıp bulabilmek duası ile. . . 

Vesselam. 

İstanbulzade Kutsal