SİYASETTE HAREKETLİLİK

Halkın kabul ettiği değişiklikle Anayasa’nın verdiği hakkı kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 979 gün sonra kurucusu olduğu partiye üye olarak döndü.

21 Mayıs’ta yapılacak olağanüstü genel kongrede de yeniden AK Parti’nin başına geçecek.

Yadırganacak bir şey yok.

Partisi ile resmi ilişkisini kesmek zorunda kaldığında da gönül bağı kesilmemişti zaten.

Kesilemez de…

Tıpkı merhum Özal gibi, Demirel gibi…

Tarafsız cumhurbaşkanlığı bir aldatmaca gibiydi.

Kenan Evren de Anayasa’da tarafsız Cumhurbaşkanı yazsa da uzun süre bir partiye liderlik yapmış bir kişinin Cumhurbaşkanı olduktan sonra tam anlamıyla tarafsız kalamayacağını, partisi ile ilişkilerini tümden koparamayacağı tespitinde bulunmuş, partili başkanlık modelini savunma noktasına gelmişti.

Hatta 12 Eylül sonrasında bunu gerçekleştiremedikleri için de hayıflanıyordu.

***

Tarafsız olmakla tarafsız davranmak arasında farklılık var.

İnsan bir siyasi parti üyesi olmasına rağmen pekala tarafsız davranabilir.

Meclis başkanları da parti üyesidir ama tarafsız davranmak durumunda.

Geçmişte AP’nin Meclis Başkanlığını yaptığı dönemde Ferruh Bozbeyli’nin tarafsız tutumu o dönemleri yaşayanların hala hafızalarındadır.

Başbakanlar da öyle…

Bir siyasi partinin üyesidir, genel başkanıdır ama bütün vatandaşlara karşı eşit ve tarafsız davranmak durumunda.

Siyaseten tarafsız olduğunu sandığımız bir kişi de pekala taraflı davranabilir.

Hiç siyasetle ilişkisi olmamasına rağmen, belki de bu özelliği sebebiyle Anayasa Mahkemesi Başkanlığından Cumhurbaşkanlığına seçilen Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi içinde tarafsız bir yönetim sergilediğini kim söyleyebilir?

Önemli olan uygulama…

O açıdan, AK Partiye üye olduğu gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, siyaseten tarafsızlığı bıraksa da tarafsız davranış mesajları vermesi olumlu ve yapıcı bir davranış.

Referandumda Evet diyenler kadar Hayır diyenlere de demokratik haklarını kullandıkları için teşekkür etmesi bu erdemli davranışın göstergesi.

***

Erdoğan gerçekçi bir siyasetçi.

Yüzde 51,4’ün sadece AK Parti’nin oyu olmadığını belirterek partisinin rehavet içine sürüklenmesini önlemeye çalışıyor.

Şimdiden yerel seçim startını verdi.

2019 Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimini de hedef gösterdi.

Bu hedeflere ulaşmak için de Genel Başkan seçileceği büyük kongrede parti vitrinini yeniden belirleyecek.

“Küçük olsun benim olsun” değil, “Büyük olsun, bizim olsun” anlayışı içinde hareket edecek.

Kucaklayıcı olacak.

Tıpkı 2002’deki gibi…

Son zamanlarda ortaya atılan bölünme, parçalanma iddialarını boşa çıkaracak şekilde.

Hassas nokta ise FETÖ meselesi…

FETÖ ile ilişkisi olanlar ayıklanacak.

***

CHP’de de Kurultay tarihi öne çekildi.

Eğer bir olağanüstü kongre gündeme gelmezse bu yılın sonuna doğru hesaplaşma yaşanacak.

Referandum sonrasında başlayan iç çekişmeler bir ayrışmaya doğru gidiyor.

Kılıçdaroğlu “Kısır çekişme yapanın partide yeri yok, ayıklayacağım; kısır çekişme yapan gidip dedikodu partisi kursun” diyor.

Ancak CHP’den ayıklanacak olanlar, FETÖ’cüler değil, tam tersine FETÖ ile bağlantı görüntüsüne karşı çıkanlar.

Disipline verilen Fikri Sağlar topun ağzında.

Bu yaz siyaseten hareketli ve sıcak geçecek gibi.